Şef Alexander Rahbari yönetimindeki İDSO açılış konserine solist olarak Berlin Filarmoni Orkestrası 1. Arpçısı Marie Pierre Langlamet (Arp'ın yaşayan efsanesi) ve Bülent Evcil (genç jenerasyonun en iyi flütçüsü) katıldılar. Sezon Açılış Konserini Aya İrini Müzesi’nin kültür ve sanat etkinliklerine son kez ev sahipliği yaptığı gecede izleyici kalabalığı muhteşemdi.
İDSO açılış konseri, orkestranın kurucularından olan flüt sanatçısı, İDSO ve İDOB müdürlerinden Mükerrem Berk ile eşi arp sanatçısı Sevin Berk’e adanmıştı. Konserden önce sahneye gelerek söz alan İDSO Müdürü flüt sanatçısı Bülent Evcil, orkestranın kısaca tarihçesini anlattıktan sonra, bu konseri, Orkestra’nın Şehir Orkestrası’ndan İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’na dönüşme aşamasında müdürlüğünü yapan ve daha sonra İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü de olan Mükerrem ve eşi Sevin Berk’e adadıklarını açıkladı. Evcil, Mükerrem ve Sevin Berk’in bu orkestraya çok hizmet verdiğini açıklayarak onları saygı ile andıklarını söyledi. Bu yıl İDSO'ya kapılarını açarak 24 konseri programına alan Cemal Reşit Rey Konser Salonu Yöneticisi Aslan Özdemir ve İBB Kültür Daire Başkanı Hülya Muratlı’ya teşekkür etti. Konsere gelemeyen ancak sezonun başarılı geçmesini dileyerek sanatçıları kutlayan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un mesajını okudu. Daha sonra İDSO’nun devamlı sponsorluğunu üstlenen DenizBank’a teşekkür edip, kültürel işlerden sorumlu Perihan Yücel’i sahneye davet ederek kendisine bir plaket verdi. Plaketi alan Yücel, İDSO yönetimine çok teşekkür ederek, şunları söyledi:
‘’Sizlerin huzurunda bu güzel ve kalabalık orkestraya kurumum adına teşekkür etmek istiyorum. İyi ki sizinle birlikteyiz, iyi ki yan yanayız. Nasıl ki İstanbul’un içinden bir deniz (İstanbul Boğazı) geçiyorsa, biz de bu kurumun içinden DenizBank olarak geçmekteyiz. Kurulduğundan beri kültür ve sanata destek olan bir kurumun temsilcisi olduğum için bunu sizinle gururla paylaşıyorum. Hayatınızdan müzik eksik olmasın. Saygılar ve sevgiler.’’
Konuşmalardan sonra konsere başlandı. İlk eser Guiseppe Verdi'nin (1813-1901) Luisa Miller Operası Uvertürü idi.
İtalyan operasının en önemli isimlerinden Verdi'nin "trajik melodram" başlığıyla betimlediği eseri Luisa Miller, üç perdelik bir operadır. Yapıtın librettosu, Alman şair, filozof ve oyun yazarı Friedrich von Schiller'in (1759-1805) "Kabale und Liebe" (Entrika ve Aşk) oyunu üzerine yazılmıştır. Konusu az sayıda karakter üzerinde gelişen bir imkânsız aşk hikayesidir. Luisa Miller ve Carlo birbirini seven iki gençtir. Güçlü bir kont olan Carlo'nun babası bu aşkı engellemek için tüm nüfuzunu kullanır, kahyası Wurm aracılığıyla iki genci ayırmak için çeşitli entrikalar kurgular. Gizemli açılışıyla uvertür, genç aşıkların başına gelecekleri haber verir gibidir. Uvertürün ana teması operanın 3. perdesinde ritimsel değişiklikle yer almaktadır Ayrıca Verdi'nin solo klarnetin pasajlarına verdiği ağırlık uvertür boyunca dikkat çekicidir. Hüzünlü biz ezgi içeren bu uvertür, deneyimli şefimizin yönetimindeki İDSO tarafından, Aya İrini’nin o büyülü ve mistik ortamında bizleri farklı dünyalara sürükledi ve beğeni alan seyirci tarafından alkışlarla karşılık buldu.
Programın ikinci eseri W. A. Mozart'ın (1756-1791) K.299, 297C Do Majör Flüt ve Arp için Konçertosu idi.
Besteci henüz genç yaşında, annesi ile turnede iken paraya sıkıştığı bir anda, Adrien-Louis Bonnières'ten aldığı sipariş üzerine bestelediği bu zarif ikili konçerto üç bölümden oluşur. İlk bölüm Allegro sonat formundadır ve orkestranın ana temayı sunması ardından, tema solistler tarafından geliştirilir.
Neredeyse bir şiir tadında olan ikinci bölüm Andantino solistlerin karşılıklı olarak bu şiiri okumaları havasında gelişir ve sona erer. Üçüncü ve son bölüm Rondo: Allegro adından da anlaşılacağı gibi dans formundadır ve neşelidir. Solistler tarafından nakarat şeklinde bu şarkı icra edilerek mutlu bir şekilde sona erer. Solistler arpist Langlamet ve flütçü Evcil, İDSO eşliğinde uyumlu bir şekilde güzel bir seslendirmeyle kalpleri fethettiler.
Selama çıkan ve bol alkış alan Berlin Filarmoni Orkestrası’nın solist sanatçısı arpist Langlamet, “İstabul’da bulunmaktan, İDSO eşliğinde Bülent Evcil ile çalmaktan çok büyük bir keyif aldım.” diyerek memnuniyetini ifade etti.
Konserin ilk yarısı bu şekilde sona ererken, birçok seyirci gibi ben de Aya İrini’ye bir daha gelemeyecek olmanın üzüntüsü ile etrafı son kez izleye çalıştım. Gerçi, Aya İrini’de akustik açıdan seslerin geri dönmesi, çok rahat izleme olanağı olmayışı, ulaşımındaki zorluklar yanında, binanın büyülü ve mistik havası, orada konser izlemeyi farklı bir yere taşıyordu. Bu konser buradaki son konserdi ve ertesi gün yine burada yapılacak olan İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin açılış konserinin tekrarına izin verilmemişti. Umarım bu sorun çözülür ve ileride yine burada sanatçı ve sanatseverlerin kültürel etkinlikleri devam eder.
Aradan sonra dev bir eser olan Fransız besteci Hector Berlioz'un, ilk yorumu 1830’da Paris’te yapılan, Op. 14 Fantastik Senfonisi vardı. Bir Sanatçının Yaşamında, Beş Bölümde Bir Kesit olarak adlandırabileceğimiz Op. 14, bir programlı senfonisidir. Bu, erken dönem Romantik döneminin önemli bir parçasıdır. Franz Liszt , 1833'te senfoninin piyano düzenlemesini yaptı.
Bu ilk diyebileceğimiz programlı senfoni, bestecinin ölesiye bir aşkının ürünüdür. 1827 yılında, özellikle Sheskepeare oyunlarını sergileyen bir tiyatro topluluğu oyuncularından İrlandalı Henrietta Smithson ile besteci arasındaki aşk evlilikle sonuçlanmış, ancak mutluluk getirmemesi nedeniyle bestecimiz bunalıma girmiş, hayran olduğu Faust’un da etkiyle müzikte devrim sayılabilecek bu senfoniyi bestelemiştir. Eserde, Wagner’in ‘’Leitemotive’’ benzeri ve ideé fixe (sabit fikir) adını verdiği bir temayı her bölümde farklı bir şekilde kullanarak, sevgilisini anlatmak istemiş olması, orkestrasyon düzenlemesi ile de ondan sonra gelen bestecileri de bu devrimi ile etkilemiştir. Fantastik Senfoni’nin her bölümünün adları farklıdır.
Programlı senfoninin konusu ise kısaca şöyle:
1. Hayaller, ihtiraslar (Largo, allegro e appasionata assai
Müzisyen bir genç aşkta uğradığı hayal kırıklığı nedeniyle intihar etmek niyetiyle esrar içer. Ancak öldürücü olmadığı için birçok hayaller görür. Böylece ilk kez ideé fixe teması belirir.
2. Bir balo (Walse, allegro non troppo)
Sanatçı eğlenmek için bir baloya gitmiştir, burada gizemli bir müzik duyulur, ancak sevgilisini anlatan ideé fixe teması yine belirir, huzuru kaçar.
3. Kır sahnesi (Adagio) 6/8’lik bir pastoral bölümdür. Sanatçı yalnızlık özlemi ile kıra gider, uzaktan iki çobanın (sahnede korangle ve sahne arkasında obua) kaval sesleri duyulmaktadır. Doğa sesi ve sakinlik uzun sürmez. Sevgilisini anlatan ideé fixe teması burada da onu yalnız bırakmaz. Kaval sesleri, ardından gök gürültüsü, derken her şey susar.
4. Asılmaya gidiş (Allegro non troppo) Sanatçı dayanamamış, tüm bunlardan kurtulmak için sevgilisini öldürmüş idam cezasına çarptırılmıştır. Vahşi ve karanlık bir marşın eşliğinde idam sehpasına giderken ideé fixe onu son nefesini verirken bile yalnız bırakmamaktadır.
5. Cadıların Sabbat Gecesi Rüyası (Larghetto, allegro) Sanatçı için ölüm de cadılar, korkunç yaratıklar ve onlardan yansımakta olan çok acayip sesler ile karşılaşmasına neden olmuştur. Bu arada ölümü çağrıştıran çan sesleri ile Ölüm Dansı (Dies irae) duyulur ve eser cehennem tablosunun tasvir edilmesi ile sona erer.
Alexandr Rahbari şefliğindeki orkestra, bu büyük eseri büyüklüğüne yakışır şekilde yorumladı. Rahbari şef rahlesi kullanmadan, orkestrayı ezberden yönetti. Tüm orkestra sanatçıları hem ansambl hem de sololarında son derece iyi idiler. Üçüncü bölüm olan kır sahnesinde, iki çobanın kaval çalmasını tasvir eden korangle ve sahne arkasında çalınması gereken obua ikilisinde, obua sanatçısının, şefi iyi göremem endişesiyle sahne üstünde kalmış olması, obua sesinin uzaktan geliyor olmasını engelledi ve diğer sazlar gibi güçlü bir ses duyduk.
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası gerçekten büyük özverilerle görevlerini yapmaktadır. AKM’den sonra devamlı konser verebilecekleri bir salonları yoktur. Buna rağmen en iyi şekilde çalışarak, ellerinden geleni yapıyorlar. AKM’nin bi an önce açılarak, İDOB, İDSO ve İDT’nin göçebelikten kurtulmasını diliyoruz. Tüm sanat kurumlarında olduğu gibi, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’na da yeni sezonda başarılar dilerim.
İsmail Hakkı Aksu
6 Ekim 2019, İstanbul