Dünyanın her yerinde 8 Mart günü Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanır. Kadının anne olması yanında sosyal, iş ve sanat yaşamımızdaki yeri son derece önemlidir. Bu bağlamda, bugüne özgü olarak, İstanbul’da gerçekleştirilen, içinde kadının olduğu birkaç etkinliği izledim, izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
İSTANBUL BAROK KONSERİ
7 Mart 2019 akşamı İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin Kadıköy Süreyya sahnesinde, klavsen sanatçısı Leyla Pınar yönetiminde İstanbul Barok Topluluğu’nun konseri vardı. Bu konserin tamamı Barok dönem bestecilerine ayrıldığı gibi, bu dönemde yaşamış olan Türk bestecilerine de yer verildi. Yer yer danslarla desteklenen konser seyirci tarafından ilgi ile izlendi.
Konser programında şu eserler yer aldı:
A.Vivaldi (1678-1741): Cessate, omai Cessate, RV 684 'Ah! Ch'infelice sempre'
J. Blow (1649-1708): Venüs ile Adonis 'Venüs ve Melekleri Hayat Bilgisi Dersinde'
G. Caccini (1550-1618): Le nuove musiche 'Amarilli mia bella'
A. Campra (1660-1744): L'Europe Galante 'Gözdesi Zaide -Sultan Süleyman ve Bostancıbaşı Marşı'
G. Lambranzi (XVIII. yy başı): 'Türk Dansı'
Ali Ufki Bey (1610-1675): Murabba MSS 234 'Lale'
D. Kantemiroğlu (1673- 1723): 'Peşrev (Der Makam-î-Sipihr)'
J. S. Bach (1685-1750): Kaffeekantate, BWV 211 Lieschen 'Ei! Wie schmeckt der Kaffee süße'
N. Porpora (1686-1768): Polifemo 'Alto Giove'
A. Soler (1729-1783): 'Fandango '
G. F. Haendel (1685-1759): Flavio, HWV 16 Guido 'Rompo i lacci'
G. F. Haendel (1685-1759): Rinaldo,HWV 7 Almirena 'Lascia ch'io pianga'
Anonim (XVII.yy): 'Las Folias' üzerine çeşitlemeler
İLK KADIN TÜRK RESSAMI MİHRİ HANIM SERGİSİ
‘’Modern Zamanların Göçebe Ressamı’’
Bu konserden sonra, İstanbul’un düzeyli bir sanat kurumu olan SALT Galata’da bir sergiye gittim. Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde yetişmiş bir portre ressamı, İstanbul'da kadınlara mahsus güzel sanatlar okulunun kuruluşunu sağlamış bir toplumsal aktör, çağının pasif bir tanığından ziyade aktif ve çok yönlü bir katılımcı olan ressam Mihri hanımın eserlerinden harika bir sunumla hazırlanmış bir sergi yer alıyor İstanbul Beyoğlu Bankalar Caddesi üzerindeki SALT Galata’da.
1914'te açılan İnas Sanayi-i Nefise Mektebi'nin ilk kadın müdürü ve resim öğretmenlerinden olan Mihri Hanım (1885-1954), bürokratik kısıtlamalara karşın, aralarında Müzdan Arel, Güzin Duran, Bülent Ecevit’in annesi Nazlı Ecevit ve Fahrelnissa Zeid'in de olduğu öğrencilerinin açık havada resim yapmasına, canlı modelden çalışmasına ve eserlerinin görünürlük kazanmasına destek vermiştir. Ömrünün büyük bir kısmını yurt dışında geçirmesinden ötürü Türkiye sanat tarihi yazımında arka planda kalan sanatçının yerleştiği ülkelerde zamanın ruhuna göre yeniden kurguladığı kimliği ve hayatına odaklanan "Mihri: Modern Zamanların Göçebe Ressamı" sergisi adıyla SALT Galata’daki galeride izleyicileri ile buluştu.
Bohem ressam yaşamının bizdeki ilk örneği diyebiliriz Mihri Müşfik için. Mihri Müşfik (Mihri Rasim), Askeri Tıbbiye’nin ünlü hocalarından Çerkez Mehmet Rasim Paşa’nın kızıdır. Annesi ise Kafkasya göçmeni bir aileden gelmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde dünyaya gelen, aslında şanslı çocuklardan biridir.
Avrupai bir eğitim gören Mihri Hanım edebiyat, musiki ve resimle birden ilgilenir. Resim ilgisi daha ağır basınca ailesi kızlarına ikinci Abdülhamit’in himayesindeki saray ressamı Zonaro’dan Beşiktaş’taki atölyesinde resim dersleri aldırmaya başlarlar. Mihri Müşfik böylece, çağdaş resim hakkında belli bir donanım kazanır ve Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın ressam unvanını alır.
İşte bu değerli ressamın eserlerinin yer aldığı sergi SALT Galata’daki alt kat salonda sergileniyor. Sergilenme bir yana, mükemmel bir sunumla ziyaretçileri ile buluşuyor.
ADVİYE BAL RESİM SEGİSİ
8 Mart 2019 günü İstanbul Beşiktaş Akaretler yokuşu (Süleyman Seba Caddesi) üzerindeki Valide Çeşme yakında bulunan Art Parisa Galeri’de ressam Adviye Bal resim ve heykel sergisi açılışı vardı. Resim ve heykellerinde insanı konu alıyor sanatçı. Figüratif ve stilize bir üslup içinde kendi kültürel coğrafyasından beslenen sanatçı kimliği ile dikkat çeken Adviye Bal, son dönem işlerinden oluşan ‘Parçalanmaz Akış’ başlıklı sergide yine insan formlarını toplum psikolojisi içinde ele alarak ortaya koyduğu kompozisyon ve temalarla kişisel bulgu ve gözlemlerini somutlaştırıyor. Sanatçı, toplumsal ve insani olanın sanatını yapma tercihi ile bireysel kaygıların topluluklar içindeki yansımalarına odaklanıyor. Adviye Bal bu yaklaşımı ile her bireyin yaşam yolculuğunu bir bütünlük içerisinde resmediyor. Sanatçı günümüzün orta çağından kurtulmak için savaşım veriyor.
Çizgileri ve kompozisyonları ile evrensel bir dil kullanan sanatçı, tüm çıplaklığı ve sadeliği ile kadını cinsiyet ayrımı gözetmeksizin erkek ile aynı toplum içerisinde eşit şartlarda konumlandırmaktan çekinmeyen, toplumun tüm renklerinin bir arada yaşayabileceğini gösteren, bireyci olmayan insan figürünü öne çıkaran bir anlayış sergilediği ürünler Beşiktaş Maçka’daki Art Parisa Sanat Galerisinde izleyicilerini bekliyor.
Adviye Bal 2004 Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldu. Kendi kültürel coğrafyasından çıkarak, çağın içinden hem sanatın sorunlarını çözerek ilerliyor hem de söyleyecek sözü olduğunu ortaya koyduğu temalarla gösteriyor. Uluslararası fuar ve etkinlikler de olmak üzere çok sayıda karma ve kişisel sergiye katıldı. Resim ve heykel çalışmalarını İstanbul’da Küçükyalı ve Uğur Mumcu’da olmak üzere iki ayrı atölyede sürdürüyor.
İDOB BACH GECESİ (Kadınlar Günü özel konseri) Süreyya Sahnesi
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için izlemiş olduğum son etkinlik ise İDOB’un Süreyya Sahnesi’nde yapmış olduğu Bach Gecesi konseri idi.
Müzik yönetmenliğini ve solistliğini, İDOB Orkestrası Başkemancısı Oleksandr Samoylenko’nun yapmış olduğu konserde diğer solistler, kemanda Ceren Gürkan ve flütte Aslıhan And yer almıştı.
Barok dönemin en önemli Alman bestecilerinden olan J.S.Bach’ın (1685-1750) eserlerinden oluşan programda sırasıyla şu parçalar yer alıyordu:
Mi Majör Keman Konçertosu, BWV 1042
1. Allegro, 2. Adagio, 3.Allegro assai bölümlerinden oluşan bu keman konçertosu, İtalyan olmayan özelliklere" sahip olmasına rağmen, sıra dışı özellikleri ile üç bölümlü Venedik konçertosu modeline dayanan bir konçertodur. Bu eserin hem solistliğini hem de yönetimi Samoylenko tarafından gerçekleştirildi.
3 numaralı Sol Majör Branderburg Konçertosu, BWV 1048
Bestecinin 6 adet olan bu konçerto dizisinin üçüncüsü olan eser, 1. Allegro moderato, 2. Adagio, 3. Allegro olarak üç bölümlü. Bu konçertoda solo enstrüman kullanılmamış olup, orkestrayı eşit olarak üç gruba böler ve birbirinden ayrılan bu üç grup, sürekli basın oluşturduğu temel üzerinde birlikte ve karşılıklı müzik yaparlar.
Sanatçılarımızın güzel yorumu, seyircinin de olumlu alkışları ile karşılık buldu. Ancak, bazı seyircilerin bölüm aralarında alkışlamaları, buna diğer bir kısım seyircilerin de ayıp olmasın diye katılmaları sanatçı konsantrasyonunu olumsuz etkilemektedir.
İki keman için Re Majör Konçerto, BWV 1043 veya Çifte Keman Konçertosu olarak da bilinen eserde solist olarak Oleksandr Samoylenko’ya, İDOB Orkestrası keman sanatçısı Ceren Gürkan eşlik etti. Eserde kemanlar biri birilerine ince ve anlamlı bir şekilde ilişki içindedirl. Müzikal yapısının yer yer füg karakterleri içerdiği konçerto 1.Vivace, 2. Largo ma tanto, 3.Allegro bölümlerinden oluşur.
Konserin son parçası bestecinin, tamamı 6 olan dizinin 5 numaralısı, Re Majör Branderburg Konçertosu BWV 1050 idi. Bütün orkestranın katıldığı bu konçertonun tutti pasajları, solistler tarafından geliştirilen tematik malzemeden oldukça bağımsız olan bir ritornello teması ile karakterize edilmektedir. Bu tipik bir İtalyan Konçertosu tarzında konçertodur. Bu konçertoda kemancı Samoylenko ile birlikte flüt sanatçısı Aslı And solist olarak yer alarak iyi bir yorum gerçekleştirdi.
İDOB’un Kadınlar Günü nedeniyle hazırlamış olduğu bu Bach Gecesi konserinde tüm sanatçılar görevlerini iyi bir şekilde yerine getirirdiler. Seyircinin de duyarsız kalmadığı bu konserde, sanatçıları alkışları ile kulise yolladılar.
İstanbul’daki Kadınlar Günü kapsamındaki bazı etkinliklerin benim üzerimdeki izlenimleri bu şekilde idi.
İsmail Hakkı Aksu