İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni, öğretim üyesi, bas Suat Arıkan, Ağustos ayında telefon ederek, İstanbul Operası’nda emek verdikten sonra vefat eden ne kadar kişi varsa bunların adlarını bulup bulamayacağımı sordu. Ben de tümünü bilmenin imkansızlığını anlattım, çünkü insanların bir çoğu kurumla ilişkisini bitiriyor veya yurt dışına da gidenler olabiliyor. Bu nedenle tamamen sağlıklı bir liste yapmanın çok zor olacağını söyledim. O da tamam, diyerek beni ateşledi.
Bunun üzerine çalışmaya başladım. 1960 yılında kurulan İstanbul Şehir Operası’ndan başlamak üzere, günümüze kadar, kurumda kim ne yaptıysa, ilk günden başlayarak tüm kitapçıkları inceleyerek kişileri belirledim. Sonra da bunların içinden vefat edenlerden hatırladıklarımı işaretleyerek, ayrı bir vefat edenler listesi yapmaya başladım. Bununla da yetinmedim, bu listeyi hayatta olan eski sanatçılara tek tek mail, WhatsApp, Messenger vs ile yollayarak, internet kullanmayanların da Sarıyer’den Bahçeşehir, Tuzla’ya kadar evlerine giderek kontrol ettirdim. Çok yaşlı ve unutkan olanlar ise hatırlamakta zorluk çektiler.
İki ay süreyle, günde neredeyse 18 saat çalışarak, vefat edenlerin fotoğraflarını derlemeye başladım, ardından da barkovizyon ve videolarını hazırladım. İki kez İDOB Müdürlüğü’nde toplantı yaparak, ayrıntıları konuştuk. Opera yönetimi de biletlerdeki satışı durdurarak, emeklileri davet etti. 20 Kasım 2018 Salı akşamı, etkinliğin yapılacağı Süreyya Operası Fuayesinde bir araya gelen eski sanatçılar adeta hasret giderdiler. Çok sayıda, hâtta İstanbul Şehir Operası’nın ilk sanatçılarından bile katılanlar oldu. En etkileyeci olay ise, uzun zamandır birbirilerini görememiş eski sanatçıların ağlayarak sarılmaları oldu. Zaten bu etkinlik onların buluşmaları için düzenlenmişti.
Etkinlik saati başlayıp, konuklar yerlerini aldıktan sonra, sahneye gelen İDOB Müdür ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan, daha önce basın bülteni olarak yayınlamış olduğu bildiriyi bu kez seyircilere hitaben okudu. Emekli olmuş ve vefat etmiş tüm çalışanları kastederek şunları söyledi:
“Bu akşam her zamankinden daha duygusalız. Büyüklerimizle, arkadaşlarımızla ve genç seslerimizle birlikte aynı salonda, geçmişten bugüne sahnemizden geçerken derin izler bırakan ustalarımızı anıyoruz. Teknik ekibinden solist sanatçısına, bale sanatçısından orkestrasına-korosuna kadar her biri; kendinden sonra gelenlere ‘örnek’ oldu. Bu özel gecede sahne, ‘ustalarımızın’ olsun istedik, ama bunun yanında da iki genç sesimiz onlar için söyleyecek, iki genç dansçımız onlar için dans edecek. Onları hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Nesilden nesile, tüm gençlerimizin sizi tanımasını kendimize misyon edindik. Her biri, hâtıralarımızın başkahramanı gibi kalbimizde derin izler bıraktı. Sahneye her çıktığımızda, her nota, her alın teri onların. İyi ki vardınız.”
Bu konuşmadan sonra, bu gece için, 2 aydır geceli-gündüzlü çalıştığımı söyleyerek teşekkür etti ve beni sahneye davet etti. Her şeyden habersiz olarak sahneye çıktığımda, bir sürprizle karşılaştım. Önceden hazırlanmış bir şükran plaketini, teşekkürlerle bana vererek, ne denli güçlüklerle bu çalışmaları yaptığımdan bahsetti. Daha sonra da mikrofonu bana uzatarak, bir şeyler söylememi rica etti.
Tamamen sürpriz olarak verilen teşekkür plaketi için Müdür Suat Arıkan’a memnuniyetlerimi sunduktan sonra, bugüne kadar yaptığım çalışmaları kısaca özetleyerek, konunun hassasiyeti nedeniyle, olabilecek yanlışlıklar nedeniyle herkesten özür diledim. Kurumla ve arkadaşları ile iletişimini tamamen kesen kişilerin bilgi eksilikleri kaçınılmaz olduğunu söyleyerek, yardım eden herkese teşekkür ettim.
Daha sonra, hazırlamış olduğum ve 350 kişiden oluşan fotoğrafların bulunduğu barkovizyon başladı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi, kaybettiği ustalarını duygusal bir gece ile andı. Vefat edenler isim alfabetik sırasıyla ekrana gelirken gözyaşlarını tutamayanlar, ağlayanlar olduğu dikkati çekti. Gecede, kurumda emeği geçmiş ve hayata veda eden opera, bale, orkestra sanatçıları idari ve teknik ekip barkovizyon gösterisi eşliğinde hatırlanarak, adeta “geçmişten günümüze bir yolculuk” yaşandı.
Devlet sanatçıları Leyla Gencer, Aydın Gün, Ayhan Baran, Mete Uğur, Suna Korat, Okan Demiriş, erken yaşlarında vefat eden Mustafa İktu, Zehra Yıldız, yurt içi ile yurt dışından konuk olarak gelmiş olan sanatçılar, tüm birimlerle daha nicelerinin anıldığı gecede, eski sanatçılardan bazılarının üzüntülerinden salonu terk ettiğini gördüm. Barkovizyonda fon müziği olarak seçmiş olduğum Verdi ve Mozart requiemlerinin de verdiği hüzünlü etki, insanları fazlası ile etkiledi.
Kısa süren bu video gösterisinden sonra sahnede konser düzenine geçildi. Sanatseverlerin, kurumdan emekli olanların ve halen İDOB'da görev yapan sanatçı ve teknik ekibin buluştuğu gecede, genç solistlerden Ayşe Sinem Ekşioğlu ve Muzaffer Soydan, piyanist Olena Şenol'un eşliğinde söyledikleri aryalarla mini konser başlamış oldu.
Sahneye ilk gelen, İstanbul Operası’nın genç sanatçılarından tenor Muzaffer Soydan, G.Donizetti’nin Aşk İksiri operasından, çok sevilen ve bilinen, bir o kadar da teknik gerektiren şarkısı, Nemorino’nun ‘’Una furtiva lagrima’’ (Ateşli bir gözyaşı) adlı şarkıyı, genç ve yeni olmasına rağmen o denli mükemmel icra etti ki, salonu dolduran seyirciler uzun süre piyanist Olena Şenol ile birlikte tenor Muzaffer Soydan’ı alkışladılar. En ön sırada oturan, İstanbul Şehir Operası ve İDOB eski solist sanatçılarından tenor Erol Uras da Soydan’nın yorumundan o derece memnun oldu ki, yaşlı hali ile, bastonuna tutunarak ayağa kalktı ve sanatçıları alkışladı. Onun bu davranışı, salonu dolduran seyircileri de çok heyecanlandırarak, bu kez de Erol Uras’ı alkışlamaya başladılar. O da elleriyle onları selamlayarak teşekkür etti.
Daha sonra sahneye gelen soprano Ayşe Sinem Ekşioğlu, yine piyanist Olena Şenol eşliğinde, W.A.Mozart’ın, konusu İstanbul Topkapı Sarayı’nda geçen ve Türklerin hoş görüsünü ele aldığı operası Saraydan Kız Kaçırma’dan Constanze’nin aryası olan "Marten aller Arten"i söyledi. Aryanın biraz uzun olan girişini de ayarlayarak, iyi bir zamanlama ile sahneye girdi, o güzel koloratür sesi ile aryayı güzel bir şekilde sundu. Bu güzel yorumu ile hak ettiği alkışları aldı. Böylece etkinliğin ilk yarısı sona ermiş oldu.
Aradan sonra sahnede düzenleme yapılarak balenin genç dansçıları Berfu Elmas ve Batur Büklü sergiledikleri L. Minkus’un Don Kişot adlı balesinden güzel bir bölümden dansla sahneye geldiler. İkisinin de dansları uyumlu, hatasız ve zarif olduğu kadar, teknik olarak da başarılıydı. Seyircileri selamlarken, bolca alkış aldılar.
Bu dansın ardından, 35 dakikalık, vefat eden sanatçılarımızın bir kısmının performanslarından kısa bölümlerin yer aldığı ve sadece anımsanmak için hazırlamış olduğum video gösterimine geçildi. Operamızın kurucularından olan Aydın Gün’den başlayarak, A. A. Saygun, Attila Manizade, Belkıs Aran, C. Reşit Rey, soprano Bilge Görgan, Cemalettin Kurugüllü, Canan Kobaner gibi birçok vefat eden sanatçımızın performanslarından kısa kesitler sunulan bu video gösterimi ile etkinlik sona erdi.
Göz yaşları ve hüzünlü yüzler, eski sanatçıların vefat eden arkadaşları içindi. Eski sanatçıların birbirilerine sarılarak, belki bir daha görüşemeyiz, hakkını helal et gibilerinden muhabbetleri, yürekleri burkan sahnelerdi. Konukların bir kısmı zaten vefat edenler videosunu izlerken dayanamamış, salondan ayrılmışlardı. Ben de kalanlardan bir kısmını Süreyya Operası merdivenlerinde toplayarak hatıra fotoğrafı çektirmeyi başarabildim. Ancak bazı yaşlı sanatçılar çok üzüntülü olduklarını söyleyerek, bu kareye girmek istemediler.
Bu etkinlik aslında ustalara saygı değil, ölmüşlere saygı etkinliği oldu. Daha önceleri İstanbul Operası’nın 25., 35., 45. ve 50. yıllarının kutlandığı gibi. Ancak, bu tam anlamıyla ölmüşlere vefa örneği olarak gerçekleştirildi. Son derece de yerinde ve iyi oldu. Bunu projelendiren İDOB Müdür ve Sanat Yönetmeni bas Suat Arıkan gerçekten çok iyi bir etkinliğe kavuşturdu kurumu. Geceli-gündüzlü iki ay süre ile bu çalışmaya destek vermekten mutluyum. Bu etkinliklerin ileriki yıllarda devam etmesi en büyük dileğimdir.
2019’un 12 Nisan günü İstanbul Kültür Sarayı (AKM) açılışı ile İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin kuruluşunun 50. yılı. Ertesi yıl olan 2020’nin 19 Mart günü ise İstanbul Şehir Operası’nın kuruluşunun 60. yılı. Bu tarihlerde de bir takım anma etkinlikleri beklenmektedir.
Sen çok yaşa İstanbul Devlet Opera ve Balesi, nice uzun sanat yıllarına.
İsmail Hakkı Aksu
23 Kasım 2018