Ankara’da Esat caddesinin sonunda, sola yokuş aşağı inen köşesinde gizlenmiş küçücük bir tiyatro: Aralık Sahne. 25 Mart 2022 akşamı kapısından girip Tiyatro Tam grubunun oynandığı Alchera isimli eseri izlemek üzere ufak salona geçtim. Büyük naylon parçalarının mandalla iplere asılı olduğu bir sahnenin karşısında yerimi aldım. Işıklar söndü, müzik başladı, sahnede iki kadın belirdi; o anda zihnimin içinde kendimi yıllardır sorup cevabını bulamadığım sorulara doğru bir yolculuğa çıkmış buldum.
Aslında yolculuk Alchera’ya idi. Alchera, Avustralya yerlisi Aborijin’lerin dünya yaratılmadan önce evrende tüm canlıların sadece ruh olarak var olduğuna inandıkları “düş zamanı”, “düş evreni” ya da miti. Ruhlar ya da öz’ler önce Alchera’da vardı ve bu ruhlar dünyada vücut bulup, öldükten sonra Alchera’ya geri gidip, sonra döngüsel şekilde yeniden başka bir bedenle buluşmak üzere dünyaya dönüyordu. Yolunu ve amacını yitirmeden, yedi nesilde, üç kıtada dolaşan kelebekler hafızalarını bir sonraki nesle nasıl aktarabiliyorlarsa belki de insanlık da Alchera’da yeniden devinerek süregeliyordu. Hint inanışındaki reenkarnasyon misali Alchera miti, Alchera adlı tiyatro eserinde “insanın cevapsız soruları” bağlamında ele alınmıştı.
Yunan Mitolojisindeki efsanelerin nasıl doğduğu ve tarihte yazı öncesi çağlarda benzer inanışların kilometrelerce uzakta, aralarında hiçbir iletişimin olmadığı toplumların yaşamlarında nasıl yer alabildiği her zaman bir muamma olmuştur. Demek ana iletişim merkezi Alchera imiş, cevapsız tüm sorular burada toplanıp bir sonraki neslin ruhuna buradan yükleniyormuş; adeta yeniden formatlanır gibi. Formatlama süreci yeri geldiğinde arkaik sembollerle, yeri geldiğinde birbirini izleyen kadim medeniyetler ve onların filozoflarıyla, yeri geldiğinde de metafizik yoluyla; ama daima küllerinden yeniden doğan Simurg’un renkli kanatlarıyla yeniden canlanmıştır ki insanlık tarihinin özeti de budur. Alchera adlı tiyatro eseri işte bunu anlatıyordu; “çizgisel olmayan zaman yolunda, dünyanın dört bir bucağından “insan”ın ileriye-geriye döngüsel olgunlaşma macerası” sunuluyordu. Öyle ki eserin başındaki kibrit unsuru, eserin sonunda tecavüz kurbanının kurtuluş silahı halini alırken bir yandan da (sırasıyla) Prometheus’un insanlığa armağan ettiği ateşin ışığıyla günümüzde öldürücü silah olan kör edici parlak ışıklı atom bombasını anımsatıyordu. İlkel olanın evrensel, evrensel olanın döngüsel olduğu kibrit alevi sembolüyle tescillenmiş oluyordu.
Eserde ilk bölümde özünü arayan toy karakter ile ona “aslında neyi arıyorsan o’sundur” diyen bilge karakter, ikinci bölümde güncel yorumla hasta ve hekim (sağaltıcı) olarak karşımıza çıkıyor. Her iki bölümdeki evreler Hayat Ağacı motifi ile birbirine bağlanıyor. İnsanlığı anlatan, yaşamın devamının simgesi olarak insanlara umut kaynağı olan Hayat Ağacı’nın, sağlık ve şifa sağladığı gibi geçmişteki hata ve yaraların da sağaltıcısı olduğu anlaşılıyor.
Elli beş dakika süren tek perdelik eser işte tüm bunları anlatıyor ve çok daha fazlasını çağrıştırıyor. Başarılı bir sanat eseri, izledikten sonra izleyicinin önceki deneyimleriyle zihninde kendi sanat eseri anısı haline gelebilendir. Bu yönüyle Alchera tam anlamıyla bir sanat eseri. İnsanın zihnine bu denli derine nüfuz edebilmesi açısından eserin yazarı ancak bir kadın olabilirdi; Belgin Karar! Karar belki de dünyanın yaşanamaz hale geldiği zamanı anlatan Aniara adlı opera ve sinema eserlerinde “insan olmayı hatırlatan” şarkıyı söyleyen kör kadın şairdir (1-3). Aniara son insanları taşıyan uzay gemisinin adıdır. Bu gemidekiler yaşam umutlarını kaybettikleri için her gün yeni bir diktatörün ortaya çıkmasına hiçbir tepki göstermemektedirler. Öyle gözüküyor ki Alchera eğer bir gün biterse, bittiği yer Aniara’nın başladığı yer olacaktır. O halde Alchera sürmelidir ki hayaller ve umutlar bitmesin, insanlık yok olmasın; Belgin Karar tüm bunların düşünülmesini sağlıyor. “Alchera’nın cevapsız sorularına” ek olarak Karar’ın “sorulmamış sorulara arattığı cevaplar” temsil sonrasında da insanın aklında dönüp dolaşıyor.
Eserin sahnelenişi en az metin kadar etkili. Eseri sahneye koyan Cem Karar’ın tasarımı çok boyutlu ışık oyunları ve Veysel Baştürk’ün hazırladığı video görselleri adeta evrenin sinematografik görüntüsünü gözler önüne serdi. Cem Karar’ın, seyirciye gereksiz ayrıntı dayatmadan, zihninde hayal kurmasına imkân tanıyan minimalist dekor tasarımı Peter Brook’un Boş Sahne’sine estetik ve işlevselliği yüksek bir örnek oluşturmuştu (4). Görsel unsurlar Murat Arıca’nın orijinal müzikleriyle birleşince ortaya yüksek düzeyde bir görsel-işitsel enstalasyon çıkmış. Tabii Deniz Alp’in anlamlı koreografisinin, Oya Kadriye Polat’ın etkileyici protez ve makyaj tasarımının ve Aylin Saraç'ın muhteşem mask tasarımın da görselliğe çok önemli katkısı olduğunu belirtmek gerekir.
Sonuçta eserin ruhuna kişilik veren, onu görünür hale sokan, hangi unsurların anlatımda gerekli olduğuna karar veren, talep eden ve tüm bu unsurları bir araya getiren yaratıcı rejisördür. Bu nedenlerle Cem Karar’ı kutlamak icap ediyor. Ne de olsa, eserde seyircinin her yeni sahneye konsantre olması için gerekli süreyi tanıyarak ama akıcılığı da kaybettirmeden kısmen soyut içerikli bir metni görsel hale getirebilmek ancak usta bir rejisör tarafından yapılabilir.
Oyunculara gelince, Gülşah Bayraktar ve Pınar Yüksel defalarca okuyup bir türlü anlayamadığım Stanislavski yöntemi oyunculuk kavramının nihayet zihnimde aydınlığa kavuşmasını sağladılar (5). Onları seyrederken “Stanislavski’nin tanımladığı oyunculuk işte buymuş” diye düşündüm. Gülşah Bayraktar’ın özellikle replikleri inandırıcı kılan anlamlı gözleri ile etkileyici sesi; Pınar Yüksel’in sırt ve omuzlarından parmaklarının ucuna dek akan duygu yüklü jestleri ile nadir bir yetenek olan alt göz kapaklarını da kullanabildiği mimikleri, hem yeteneklerini hem de eserin anlamını ve yönetmenin yaklaşımını içselleştirdiklerini kanıtlıyordu. Ferza Demirkan’ın Alchera evrenini devinimle betimleyen müzik eşliğindeki dansı da temsile zarafet katmıştı. Her üçü de ayakta alkışları hak ettiler.
İlk kez seyircilerle 8.1.2022’de buluşan eser 16 ve 22 Nisan 2022 tarihinde yine Aralık Sahne’de seyircilerle buluşacak. Bu yolculuğu kaçırmayın derim…
Son söz yine yazar Belgin Karar’ın olmalı:
Evvel zaman içimde
Öte zaman içimde
Tüm mekân evren iken
Evren benim içimde
Gitmek de bir gelmek de
Olmak da bir ölmek de
Her şey benim için derken
Hiçbir şeyin deminde
Pınar Aydın O’Dwyer
5 Nisan 2022, Ankara
Kaynaklar
Bindik Aniara’ya Gidiyoruz Kıyamete https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/bindik-aniaraya-gidiyoruz-kiyamete/2529/ Erişim: 02.05.2021
Aniara. 2 perdelik opera. Besteci: Karl-Birger Blomdahl, Libretto: Erik Lindegren (Harry Martinso’nun aynı adlı şirinden esinle), 1959
Aniara. Yönetmen ve Senarist: Pella Kagerman, Hugo Lilja, Oyuncular: Emelie Jonsson, Bianca Cruzeiro, Arvin Kananian, Yapımcı: Meta Film Stockholm, 2018, 106dk. https://www.imdb.com/title/tt7589524/
Brook P: Boş Mekân. (Çev: İnce Ü), Hayalperest Kitap, 2010
Whyman R: Oyunculukta Stanislavski Sistemi. (Çev: Gür H), Dost, 2008
Alchera (Tiyatro Tam)
Yazan, Uyarlayan: Belgin Karar
Yöneten, Dekor, Işık tasarım: Cem Karar
Mask Tasarım: Aylin Saraç
Koreograf: Deniz Alp
Video görsel: Veysel Baştürk
Müzik: Murat Arıca
Protez, Makyaj tasarım: Oya Kadriye Polat
Afiş tasarım: Gülşah Bayraktar
Oyuncular: Gülşah Bayraktar, Pınar Yüksel
Dans performans: Ferza Demirkan
Yer: Aralık Sahne, Oyun Süresi: 55 dakika (Tek Perde), Yaş Sınırı: 13+
Tiyatro TAM (https://www.instagram.com/tiyatro.tam/)
2012’de Gazi, Ankara, ODTÜ, Başkent, Hacettepe Üniversitesi Tiyatro mezunlarının kurduğu Tam Sanat Derneği, Tiyatro TAM kimliğiyle temsiller veriyor. Tiyatro TAM grubu kendisini şöyle tanımlıyor: “Ödenekli tiyatroların benzer oyun seçimleri ve tekdüzeliği, özel tiyatroların ise ticari kaygıları ön planda tutmasının karşısında durarak; Ankara’ya deneysel, alternatif, nitelikli ve bağımsız sanat anlayışı sunmak isteyen tiyatro gönüllüleri ile üretmeye devam ediyoruz. Her şeye “rağmen”, inadına…” “Saatlerden, günlerden, yıllardan arttırarak biriktirdiğimiz sabırla çiziyoruz kendi yolumuzu; her şeyiyle kendi yolumuzu…”
Not: TAM: “Tiyatro Akademi Mezunları”nın kısaltması; aynı zamanda TAM bilet alan mezun kişi anlamında.