24 Nisan 2025 CSO Tarihi Salon’da Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB) sanatçıları William Shakespeare’in yapıtları üzerine bestelenmiş opera eserlerinden oluşan bir konser sundu. En arka sıralardan izlediğim iki bölümden oluşan konser ara dahil 1,5 saat sürdü.
SANATÇILAR: Soprano Aslı Kıyıcı, Nihan İnan Özbayrak, Görkem Ezgi Yıldırım; Mezzo-soprano Ezgi Karakaya, H. Zeliha Tunçyürek; tenor Mehmet Kavil, Emrah Sözer; bariton Kamil Kaplan, Eralp Kıyıcı ile bas Erdem Baydar altı opera eserinden seçilmiş toplam 12 arya ve düet sundu (soyadı alfabe sırasına göre). ADOB baş-korrepetitörü Hande Uçar Yanç onlara piyanoyla eşlik etti. Sanatçıların sunduğu eserler Vincenzo Bellini, Charles Gounod, Otto Nicolai, Gioacchino Rossini ve Giuseppe Verdi’nin operalarından özenle seçilmiş güzel parçalardı ve sunum sıralaması da müzikal akış açısından dengeliydi.
ESERLER VE KARAKTERLER HAKKINDA BİLGİ
Shakespeare (1564-1616) ve Verdi (1813-1901): Seçilen eserlerin çoğunun Verdi’nin Macbeth, Otello operalarından oluşu şaşırtıcı değildi. Esasen Shakespeare’in eserlerini konu alan opera sayısının 300 civarında olduğu yazılmış (1). Ama Verdi, Macbeth (1847), Otello (1887), Falstaff (1893) adlı üç operasıyla Shakespeare’in en sadık ve en başarılı opera bestecilerinin başında geliyor.
Gerçekten de Verdi, Shakespeare’e hayranmış. O kadar ki onun dramalarına zarar vermemek için elinden geleni yapıp İngilizceden İtalyancaya çevirilerini kendi librettistine değil, İngilizcesi iyi olan kendi karısına yaptırmış, kendisi de yanında olmuş, baştan sona özenle beraber çalışmışlar.
Macbeth’i bestelerken o sıra Floransa Operası’nda sadece tek bir tenor çalışıyormuş, onun da sesi pek zayıfmış ve entonasyon sorunu varmış. Bu yüzden Verdi tenor partisi olarak bestelediği Macduff’a “tizlere çıkılması gereken solo cabaletta”sız, yani iddiasız iki arya yazmış (biri konserde söylenendi). Bunun dışında ne olur ne olmaz o tenoru yalnız başına bırakmayıp düet, terzet ve koro ile söyleyeceği bölümler eklemiş. Bu nedenle Pavarotti veya Domingo gibi çağımızın büyük tenorları Macbeth’de sahne alıp, tüm temsil bunca kuliste pineklemek zorunda kalmak yerine sadece stüdyo kayıtlarında rol almışlar (1). Öte yandan Macbeth’i güçlü erkekliği ifade eden büyük bariton partisi olarak ele almış. Eserin üç başrolünden biri olan Leydi Macbeth’i güç ve büyük çeviklik gerektiren dramatik soprano partisi şeklinde bestelemiş. Banco rolüne gelince, onunki duygusuz, sağlam mı sağlam bir bas partisidir (2).
Otello’da Verdi Desdemona’yı dramatik-lirik soprano olarak yaratmış. Hatta birçok dramatik pasaj içeren partiyi ancak tizlerde pianossimo yapabilecek bir soprano söylesin istemiş. Iago’nun sesi için, başlangıçta gizlediği kötü kişiliğinin yanı sıra zamanı geldiğinde ürpertici hitabet ifadesini de içeren vokal renk tayfı kullanmış (2).
Rossini (1792-1868): Rossini, Otello’yu (1816) bestelerken Napoli’de çok sayıda iyi tenor varmış. Bu nedenle Rossini’nin Moor’u, Iago’su, Rodrigo’su, Duçe’si ve hatta gondolcusu da tenordur. Desdemona’yı, çok yetenekli bulduğu ve çok beğendiği Isabella Colbran’ın kıvrak ve etkileyici mezzosoprano sesine göre yaratmış. Nitekim bir süre sonra Colbran ile evlenmiş de.
Rossini’nin Otello’sunda Desdemona Verdi’ninkinden daha dramatik, akıcı geçişlerde daha çevik, tizlerde de peslerde de daha güçlü ve daha kalın sesli, pek de zayıf kişiliği olmayan bir mezzo-sopranodur (2).
Gounod (1818-1893): Romantik Fransız besteci Gounod, Romeo ve Juliette’de gencecik Romeo’yu kırılgan ve naif sesle tanımlamış. Mercutio ona göre şakacı, oyunbaz, hayatta kendisinden başka kimseye önem vermeyen bir “deli”-“kanlı”dır. Can-arkadaşları bile kendi egosundan sonra gelmektedir. Stephano ise Shakespeare’in pantalonlu-kız rollerinden biridir, daha hayatın ve zorluklarının farkına varmamıştır (3).
Bellini (1801-1835): Bellini, “I Capuletti e I Montecchi” adlı operasında Giulietta’yı (Juliette) parlak gösterişli ve bir soprano sesi ile ortaya koymuş (2).
Nicolai (1810-1849): Nicolai, Windsor‘un Şen Kadınları’nın Bayan Reich partisini sağlam tizleri olmaksızın süslü şarkı söyleme yeteneği olan mezzo-sopranolara yazmış (2).
PROGRAM
C. Gounod: Romeo et Juliette : Mercutio : Mab!: Kamil Kaplan
C. Gounod: Romeo et Juliette : Romeo: Ah leve toi soleil: Mehmet Kavil
C. Gounod: Romeo et Juliette : Stephano: Depuis hier. Que fais-tu?: Nihan İnan Özbayrak
G. Verdi: Macbeth: Macbeth: Perfidi Pietà, rispetto, amore: Umut Kosman
G. Verdi: Macbeth: Macduff: O figli, o figli miei!: Emrah Sözer
G. Rossini: Otello: Assisa a piè d’un salice: Ezgi Karakaya
G. Verdi: Macbeth: Banco: Studia il passo o mio figlio: Erdem Baydar
O. Nicolai: Windsor‘un Şen Kadınları: Vom Jäger Herne die Mär ist alt: Hatice Zeliha Tunçyürek
G. Verdi: Otello: Desdemona: Ave Maria: Aslı Kıyıcı
G. Verdi: Otello: Jago: Vanne: Eralp Kıyıcı
V. Bellini: I Capuletti e I Montecchi: Giulietta: Eccomi in lieta vesta. Oh, quante volte: Görkem Ezgi Yıldırım
G. Verdi: Macbeth: Lady Macbeth ve Macbeth Düet: Sappia la sposa mia: Aslı Kıyıcı - Eralp Kıyıcı
KONSER İZLENİMLERİ
ADOB’nin değerli ve hiçbirinin diğerinden üstün tutulamayacağı sanatçılarının sunduğu Shakespeare Operada konseri oniki yıldızlık bir sanat etkinliği oldu. Tek kelimeyle “tebrikler”!
Konser izlenimlerimi kaleme alırken konserde yer alan opera sanatçıları üzerine tek tek yorum yapmak genellikle bana uygun gelmiyor. Sonuçta şan konserinin tümü bir bütündür, diye düşünürüm çoğunlukla. Ancak yine de nasıl söylediklerini merak edecek olursanız yukarıda yorumladıkları parçalar hakkında yazdığım bilgilere bakılarak durum anlaşılabilir.
Sadece kronolojik ve sanat yaşamı açısından içlerinde en tecrübeli olan ve önemli bir örnek teşkil etmesi bakımından bariton Eralp Kıyıcı’dan özel olarak söz etmemin onun sanatına saygı duyan diğer sanatçılar yönünden sakıncası olmaz eminim. İlk sahneye çıktığı yıllarda Kıyıcı büyük ve yoğun sesiyle seyircileri kolayca etkisi altına alıyordu. Her şey partisyonda yazıldığı gibi söylenirse iyiydi, kendi yorumu diye bir nüans düşünülemezdi. Gerçekten de çok başarılıydı çünkü çıkardığı her ses, söylediği her melodi kitaba “notası notasına” uygundu ve doğruydu. Fazla jest ayrıntısına gerek yoktu, ne de olsa aslolan sesti. Kariyerinin şu andaki aşamasında da, gerçek “sanatçılık sanatı” düzeyine varmış olan Kıyıcı hâlâ hep özenle koruduğu sesinde pürüz olmaksızın söylemeye devam ediyor. Şimdi notada yazmayan duyguları da söyleyişine katıyor. Bugün onu dinlerken “mükemmel yapay-zekâ kaydı” değil, “gerçek insan duygusunun sesini” duyuyoruz ve rolün “doğal insan jest ve mimikleriyle” bezeli sahnesini izliyoruz. Onun “örnek” evrimine şahit olabildiğimiz için şanslıyız.
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim: Artık eski camlar bardak oldu. Opera sahnelerinde şan olmaksızın klasik müzik ve diğer türlerde müzik konserleri sunulurken, konser salonları opera etkinliklerine kucak açıyor. Orkestrasız da olsa, reji dekor-kostüm olmasa da şan dinleyebilmek için tek seçenek şan konserleriyse “kader buymuş” der, gider dinleriz.
Pınar Aydın O’Dwyer
2 Mayıs 2025, Ankara
Kaynaklar
- Willis G: Verdi’s Shakespeare: Men of the Theater. Viking, 2011
- Eaton Q: Opera Production, A handbook. University of Minnesota Press, 1962
- ADOB’da Parlayan Işık Romeo ve Juliet. https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/adob-da-parlayan-isik-romeo-ve-juliet/3458/ Erişim: 28.12.2025
Notlar:
- Salonun, sahneye göre sağ arka sıralarında, duvardaki ufak bir delikten dışarıdan ezan, yağmur, rüzgâr ve trafik sesi duyuluyor. Arka sırada oturanlar için konsere konsantre olmayı engelleyen bu rahatsız edici delik keşke kapatılabilse.
- CSO Tarihi salonun vestiyeri açıktı ve sadece palto değil, şemsiye bile bırakılabiliyordu. Vestiyer kapalı olduğu için paltom kucağımda, şık ayakkabılarımı giyip bir torbaya koyduğum karlı çamurlu kışlık botlarım ayağımın dibinde oturduğum nice ADOB opera bale temsilinden sonra bu bana oldukça büyük bir konfor sağladı.
Foto: Konser: Recep Taha Kanmaz, Selam: Pınar Aydın O’Dwyer