İDSO'nun 27 Kasım Cuma akşamı Fulya Sanat Merkezinde verdiği konserin teması "Sonbahara Veda" idi. Ender Sakpınar yönetimindeki orkestra bandoneoncu Tolga Salman'a eşlik etti.
Bu sezon orkestra yönetiminin tematik konserlere ağırlık vermesini beğeni ile karşılıyorum. Tematik konserler, hele ki tema ve program içeriği birbiri ile uyuşuyorsa dinleyici açısından çok daha keyif verici oluyor. Bu konserde seçilen sonbahara veda teması Piazzola ve Glazunov'un eserleri ile birleşince tadına doyulmaz bir geceye vesile oldu.
Konser öncesinde şef Ender Sakpınar ile yaptığım kısa sohbet içinde kendisi ilginç bir konuya değindi: Konser kültürünün öğretildiği çocuk ve gençlere yönelik eğitici konserler dizisi. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrasının konserleri çerçevesinde 10 yıldır süren bu etkinlikte çocuklara ve gençlere senfoni, klasik müzik, çalgılar gibi şeylerin tanıtılması yanında, gelecek neslin konser kültürünü alması konusunda aslında çok ciddi bir "yatırım" yapılmakta. Konu ile ilgili daha önce yazılmış geniş açıklamayı buradan (http://www.sanattanyansimalar.com/eskisehirli-cocuklara-masal-gibi-konser/657/) okuyabilirsiniz.
Konunun değinmek istediğim başka yanı ise şöyle: Eskişehir'de 10 yıldır yapılan bu etkinliklerin başka illerde belediyelerin yer tahsis edememesi (ya da etmemesi) nedeni ile yapılamaması. Halbuki bu konserler gelecek neslin konser kültürü ve klasik müziğe olan ilgisinin pekiştirilmesi açısında aslında hayati çalışmalar.
Yazılarımda mutlaka değindiğim konser dinleyici profilinin son 20 yılda nasıl değiştiği meselesinin altında aslında bu "eğitim" yatıyor. Atatürk Kültür Merkezi'nde başlayan konser maceram yıllar boyunca devam ederken, oraya gelen dinleyici profiline de farkında olmadan dikkat etmişim. Dinleyici Cuma günleri öğrenci ağırlıklı olup, Cumartesi sabahları gelen dinleyici ise genelde 50 yaş üzeriydi. Özellikle Cuma akşamları verilen konserlerde üniversite öğrencileri salonu doldurur, hatta merdivenlerde otururlardı. Cumartesi sabahları gelen ve Cuma dinleyicisine göre yaşlı olan dinleyici kitlesi maalesef yerine yeni dinleyicileri yetiştiremedi. Yani yanına çocuğunu veya torununu getirmedi. Getirenler ise azınlıkta kaldı.
Malum, AKM kaderine terk edilip, orkestra göçebe edilince konserler Cuma günlerine sıkıştı ve her hafta başka bir mekanda çalan orkestrayı takip eden dinleyici sayısı günden güne düştü. Büyük şehirlerin nüfus ortalaması ile verilen kültür eğitimi ne yazık ki doğru orantı ile gitmeyince orkestraların konserlerine giden dinleyiciye "Elit Tabaka" olarak bakıldı. Bu bakış açısına göre 20 yıl önce konserlere giden üniversite öğrencileri de "Elit Tabaka" olarak görülmeliydi ki bunun yakından uzaktan ilgisi olmadığını sizler de taktir edersiniz.
İşte bu nedenle çocuklara ve gençlere konser eğitiminin verilmesi çok ama çok önemli. Klasik müzik dinlemek doğuştan gelen bir şey değildir. Toplumun içinde yetişen çocuklar önce ailelerinin dinlediği müziği benimserler. Klasik Türk Müziği ya da Halk Müziği bu toplumun yüzyıllardır içinde olan müzikler olduğu için Klasik Batı Müziğini tanıtmak ve sevdirmek hem okulların hem de kurumların görevi haline geldi. Bir çocuğun öz müziğini öğrenmesi ne kadar önemli ise, dünyanın dinlediği çok sesli müziği ve kültürü de öğrenmesi o kadar önemlidir kanımca.
İDSO'nun Sonbahara Veda konserine gelince,
Bandoneoncu Tolga Salman bu konuda her halde ülkemizde bandoneona hakim olan iki üç isimden biri. Bandoneon hem çalınması güç bir çalgı, hem de eğitim verecek insan sayısı ülkemizde yine iki-üçü geçmiyor. Bunun üzerine bir de bu çalgıyı satın almak için yurt dışına mahkûm olmanızı da eklersek, zorluk katsayısı iyice artıyor.
Doğal olarak bandoneon ve tango denince akla gelen ilk isim Piazzola... Tango Nuevo ya da Türkçe karşılığı ile Yeni Tango, Piazzola ile ortaya çıkan bir akım. Günümüzde akustikten, elektroniğe kadar bu akımı yürüten bir çok grup ve sanatçı var. Cuma akşamı dinlediğimiz Buenos Aires'te Dört Mevsim aslında Piazzola'nın bandoneon ve yaylı beşlisi için yazdığı bir eser. Tolga Salman bu eseri yaylı çalgılar orkestrası için düzenlemiş ve bence de iyi ki yapmış.
Bu tarz eserlerin repertuara kazandırılması ve çalınması ise ayrı bir öneme sahip. Ne yazık ki her dakika bandoneon ve yaylı çalgılar orkestrasını dinleme şansımız yok. İşte bu nedenle İDSO yönetimine bunun için teşekkür ederim.
Konserin bir diğer eseri ise Glazunov'un Mevsimler Bale Müziği idi. Yine Ender Sakpınar ile yaptığımız küçük sohbetin arasında eserin Türkiye'de değilse bile (ki olabilir) İstanbul'da ilk kez bu konserde seslendirileceğini söyledi. İşte bu da konserin bir diğer önemli noktasıydı. Son dönemlerde döviz kurlarının artışı farkında olunmasa bile sadece piyasayı vurmuyor. Telif hakları nedeni ile artan maliyetler nedeni ile orkestralar repertuarlarına yeni eserleri sokma konusunda sıkıntı yaşıyorlar. İşte bu da domino etkisinin başka yönü.
Toplum Klasik Batı Müziği konusunda çocukluktan eğitilmediği sürece, konserlere gelen dinleyici sayısı her geçen gün düşmeye devam edecek. Orkestralar göçebe edildikleri sürece motivasyonlarını kaybedecek, dinleyicinin sayısının azalmasını da eklersek bu de-motivasyon süreci mali krizleri de tetikleyecek ve sonuç olarak ülkemizin kültür sanat hayatı bir avuç insanın eğlencesi olmaktan öteye gidemeyecek.
Dinleyiciler olarak Belediyeleri ve diğer kurumları sanata yatırım yapmaya zorlamalıyız diye düşünüyorum. Çocuklarımızın gelecekte daha kültürlü insanlar olması için aslına bakarsanız bu bizim görevimiz.