İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın 10 Şubat tarihli Haliç Kongre Merkezi konserini Massimiliano Caldi yönetti. Kemancı Cihat Aşkın konsere solist olarak katıldı ve Hasan Niyazi Tura'nın Konçertango isimli Konçertosunu seslendirdi. Programda ayrıca Gioacchino Rossini'nin Sindirella Operası Uvertürü, Ottorino Respighi'nin 3 numaralı Antik Danslar ve Aryalar Süiti ve Franz von Suppe'nin Hafif Süvari Uvertürü yer alıyordu. Başkemancı koltuğunda bu hafta Ayşe Özbekligil vardı.
BUZDOLABINDA KONSER VERMEK.
Haliç Kongre Merkezi'nin bir konser salonu olmadığını ve bakanlığın bu mekândan vazgeçmesi gerektiğini yazmamın üzerinden çok geçmeden yine aynı mekânın zorluklarını topluca yaşadık. Geçen konserde olduğundan çok daha soğuk bir ortamda verilecek konserin genel provasında, orkestra üyelerini ısıtılmamış bir mekânın karşıladığını öğrenmek hiç şaşırtmadı beni.
Genişlik olarak ufak sayılmayacak bir hacme sahip bu salonun 5-6 derece olan sıcaklığının makul sayılacak bir sıcaklığa gelmesi elbet zaman aldığı için orkestranın genel provası da haliyle buz kesmiş. Mikrofon plasmanı için geldiğimde sadece solist için genel prova yapılabildiğini gördüm. Konserden on dakika önce çektiğim fotoğrafta da soğuk hava ve Haliç Kongre Merkezi'nin yerinin, dinleyici sayısı üzerindeki etkisini görebilirsiniz.
Yazık...
Kolay kolay seslendirilmeyen bir konçerto ve sevgililer günü için düzenlenmiş bir konserin burada heba edilmemesi lazımdı.
UFAK BİR DÜZELTME.
Geçen haftaki Emek Sineması konseri üzerine yazımdan sonra Emek Sineması Kültür Vakfı Müdürü Sayın Remzi Buharalı beni arayarak kayıt yaptığım yerin fotoğrafına üzüldüğünü durumu kendisine bildirseydim gerekenin yapılacağını belirtti.
Konuya açıklık getirmek adına kendisine de ifade ettiğim gibi orada mekânın şartlarını değil, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın göçebe edilmesini, doğal olarak yirmi üç yıldır kayıtlarını yapan biri olarak benim de göçebe edilmemi eleştirmiştim. Yoksa orkestranın konser verdiği hiçbir mekânda Atatürk Kültür Merkezi'nde olduğu gibi TRT'ye ait özel bir kayıt odamız yok. Yine de Sayın Buharalı'nın göstermiş olduğu ilgiye çok teşekkür ediyorum.
ROSSİNİ VE KÜLKEDİSİ.
Bu haftanın teması aşk ve sevgi olunca haliyle konserin Grimm kardeşlerin ünlü aşk hikayesi masalı Sindirella-Külkedisi ile başlaması güzel oldu. Bestecinin henüz 25 yaşındayken yirmi dört gün gibi kısa sürede tamamladığı operanın librettosu da Jacopo Ferreti tarafından yazılmış. Opera ilk olarak 1817 yılının Ocak ayında Roma'da sahnelenmiş.
Soğuk start veren İDSO ağır bölümden hızlı bölüme geçtiğinde biraz sendelese de uvertürün sonunu iyi getirdi. İDSO repertuarında uzun zamandır rastlamadığım bu uvertürü de arşive katmam iyi oldu.
UZAK DÜNYADAN KONÇERTO.
Konserin solisti Cihat Aşkın bu konserde çok isabetli bir seçim yaparak Hasan Niyazi Tura'nın Konçertango adlı konçertosunu seslendirdi. İsabetli dememin ilk nedeni konserin temasına cuk oturan bir eser olması. Sevginin konu edildiği bir konserde tango sanırım aşkı ifade edebilecek en güzel müziklerden biri. İkincisi ise bir Türk bestecinin kolay kolay el atmadığı formdaki eserinin seslendirilmesiydi.
Değerli bestecimiz Yalçın Tura'nın oğlu olan Hasan Niyazi Tura verdiği eserlerle babasının izinden gitmesinin dışında Yalçın Tura gibi önemli ismin gölgesinde kalmadan bağımsız bir besteci olduğunu da ispatlamış durumda bana göre. Çünkü maalesef başarılı bir aileye sahip çocukların aynı mesleği seçmesi durumunda her zaman aileleri ile karşılaştırılması gibi bir handikap vardır ve ister istemez çocukları etkileyen bir faktördür.
Bu akşam Hasan Niyazi Tura konsere katılamadı ama babası ve annesinin konserde olması anlamlı oldu. Sevginin konu edildiği bir konserde bir anne ve baba için evlatlarının eserini dinliyor olmak herhalde en güzel sevgi anlarından biri olmuştur.
Esere gelince, Tango formunda bestelenmiş ve Buenos Aires 1930, Adios Astor, "Tango Bir Ruh Halidir" gibi başlıkları olan eserde hem solist çalgı hem de orkestra birbirini çok iyi tamamlamış. Özellikle Piazzola'ya saygı niteliğindeki bölümde gerçekten Piazzola formunu duymakla birlikte bir "Piazzola kopyalama" hatasına düşülmemesi çok önemliydi.
Cihat Aşkın eseri yorumlarken belki istediği performansı veremedi ancak her zaman dediğim gibi bazen solistlerin eseri hatasız çaldığı ancak ruhuna giremediği zamanlar olur. Bazen de bunun tam tersi yani eserde notasal bazda hatalar olur ama eserin ruhuna bürünmüş bir solist çıkar karşımıza. İşte bu, bir tonmayster olarak canlı kayıtlarda daha tercih ettiğim durumdur ki bu akşam da Cihat'ın performansında eserin ruhunu kavramış hava hakimdi. Zaten sahne için seçtiği kıyafet de bu ruhun bir yansıması olarak kırmızı ve siyahtı.
TONMAYSTERİ ONORE ETMEK.
Cihat Aşkın ile uzun yıllardır çeşitli projelerde bir araya geldiğimiz için birbirimize nazımız geçer diyelim. İşte böyle sanatçı dostlarla ya da konser öncesi bir şekilde kontakt kurabildiğim solistlerle dinleyiciden bis talebi gelmesi durumunda ne seslendireceğini sorarım.
Bu akşam Cihat Aşkın'a da aynı soruyu sorduğumda çalacağı esere de uyması adına La Comparsita'nın düzenlemesini çalacağını söyledi. Söz konusu Cihat olunca ondan dinlemeyi gerçekten çok sevdiğim ve bana göre keman için çok önemli bir düzenleme olan ve rahmetli Ali Ekber Çiçek'in, orijinal sözleri Aşık Sıtkı Baba'ya ait şiir/türküsünden derlediği "Haydar Haydar"ın mutlaka çalınması gerekiyordu. Halk müziğinin bu ustalık ve kompozisyon açısından ender örneklerinden birini keman edebiyatına kazandırdığı için Hakan Şensoy'a ve bunu konserlerinde seslendirdiği için Cihat Aşkın'a teşekkür ederim.
Bartok'un 1936'da Ankara Halkevi konferansında söylediği cümle benim için kulağa küpe olacak bir cümledir: "Çağdaş Türk Müziği, halk müziğinin üstünden yükselecektir."
Cihat Aşkın'ın bunu sahnede adımı zikrederek çalması ayrıca onore etti.
İTALYA-TÜRKİYE-AVUSTURYA
Bu haftaki konser yukarıda saydığım karmadan oluşuyordu, buna İtalyan şef de dahil. Şef Massimilliano Caldi özellikle opera alanında yoğun bir kariyere sahip. Polonya'da iki orkestranın daimi şefliğini yapan sanatçı dinamik bir şef görüntüsündeydi. Bu yıl orkestranın İtalyan şeflerle iyi iletişim kuramadığını ya da İDSO'nun bu şeflerle bağ oluşturmak için daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Konserler kötü değildi ama diğer konserlerden daha iyi miydi derseniz bir şeylerin eksik kaldığını söyleyebilirim.
Konserin ikinci yarısında ilk seslendirilen Ottorino Respighi'nin 3 numaralı Antik Danslar ve Aryalar Süiti özellikle bir İtalyan şef tarafından daha iyi prova edilmeliydi. Bana göre sallantıda bir yorum oldu ki İDSO'dan çeşitli defalar iyi yorumları dinledik.
Başta ve sonda uvertür konulan bir program sunan İDSO, Franz von Suppe'nin Hafif Süvari Uvertürü ile görkemli bir final yapmış oldu. Nefesli çalgılar üzerine kurulmuş bu uvertürde hem nefesli grubu hem de yaylı grubu üzerine düşeni yaptı.
Sonuç olarak mekânın bilinen sorunları, yine temizlik elemanlarının kapıları sesli kapatma faciası, dinleyicinin azlığı bir tarafa bırakılırsa kayıt edilen eserler adına verimli bir konser oldu diyebilirim.
Herkese sanat dolu bir hafta diliyorum.
Mehmet Sungur
11 Şubat 2017