Yaz mevsimini geride bıraktık. Nerede kalmıştık diyerek “Candireği” yazılarına başlıyoruz.
Bu yazıda kısa bir yaz muhasebesi yapmaya çalışalım.
2014 yaz mevsimine üç olay damgasını vurdu.
1-Rengim Gökmen’in görevden alınarak yerine Selman Ada’nın getirilmesi
2-Fazıl Say-Gürer Aykal olayı
3-Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası BBC-Proms konseri
İzninizle bu başlıkları kısaca değerlendirelim.
Son yazımı okuyanlar TÜSAK’a destek veren DOB Baş Rejisörü Yekta Kara’nın Genel Müdür Rengim Gökmen tarafından görevden alınması gerektiğini yazdığımı anımsayacaktır. Rengim Gökmen tırnak içinde hem TÜSAK’a karşı çıkıp hem de Yekta Kara’ya dokunmadan ve dokundurtmadan göreve devam ederken sürpriz denebilecek bir zamanlama ve şekilde görevinden alındı. Yerine de TÜSAK’a karşı olduğunu açıkça beyan etmiş olan Besteci-Orkestra Şefi Selman Ada atandı. Bu zor zamanda zor bir görevi üstlendi. Allah kolaylık versin diyelim ve başarı dileyelim
Bu başlığın tahlili kısa olacak; Rengim Gökmen gitti, Yekta Kara kaldı.
Gelelim ikinci olaya. Fazıl Say’ın önemi hepimizin malumu. Dünya çapında çok piyanistimiz var ama içlerinde en ünlüsü ve medyatik olanı Fazıl Say. Gürer Aykal da Türkiye’den çıkmış en nitelikli şefimiz. Hepinizin takip ettiği gibi iki değerli sanatçı kamuoyu önünde, sanal ortamda ve bir gazetecinin de olayın içinde olmasından dolayı yazılı basında birbirlerine girdiler. Fazıl Say’ın yarattığı bir festival elinden alındı. Siyasi erkin de taraf olduğu bu gelişme yaşanırken Borusan oluşan durumdan vazife çıkardı ve BİFO&Fazıl Say Festivalini iptal ettiğini duyurdu. Gürer Hoca da bu karardan onur duyduğunu söyledi.
Bu başlığın tahlili ise şöyle; Festivaller akçeli alanlar olup bu yüzden pek çok kişinin ve siyasetin de ilgisini çekmiş görünmektedir. TÜSAK’ın gündemde olduğu bir ortamda, Türkiye’nin en önemli iki müzisyeni iki festival yüzünden birbirine girmiştir. Bir araya gelerek mücadele edilmesi gereken bir süreçte, itirazı örgütleme potansiyeli çok yüksek iki isim mücadeleden düşmüştür. Bu nedenle TÜSAK mücadelesini ulusal ve uluslararası alanda yürütmek artık çok daha zorlaşmıştır. TÜSAK’ı yasalaştırmaya çalışanlar da ellerini ovuşturmaktadırlar. Sanata sponsor olan çok önemli bir şirket de siyasetle ilişkisi yüzünden sanat alanındaki bir desteğini çekmiştir. Alın size bir TÜSAK gerçekleşirse neler olacağına canlı bir örnek.
Son olay ise BİFO’nun Londra’da verdiği BBC- Proms konseri. Ruşen Güneş’in altını çizdiği gibi “Türk Şefsiz, Türk Solistsiz, Türk Bestecisiz” garip bir konser. Ama sonuçta konser çok başarılı geçti. Borusan'ın basın ve halkla ilişkiler ofisi harikalar yarattı ve Türk Müzisyenlerinin nelere kâdir olduğunu dünyaya ilan ettik. Konser Türk basınında çok yer aldı, çok konuşuldu. Bir başarı hikâyesi olarak anlatıldı vs.
Gelelim bu başlığın tahliline; BİFO çok iyi bir orkestradır. Çok iyi işler yapıyor da olabilir. Ancak müzik camiamızın bilinç düzeyi ve olayları kavrama sıkıntısını anlamamız açısından bu konser bir Turnusol kâğıdı görevi gördü diye düşünüyorum. Nasıl mı? BİFO toplama bir orkestradır. Türkiye’nin pek çok orkestrasının elemanlarının, konservatuvarların öğretmen, öğrencilerinin ya da işsiz mezunlarının ve dahî yabancı müzisyenlerin proje bazında bir araya gelmeleriyle oluşmaktadır. Bu cümle size bir şey çağrıştırdı mı? BİFO önümüzde tehdit olarak duran TÜSAK’ın yaratacağı bir orkestra tipidir (o da eğer yaratabilirse). Bu orkestrada çalan kişi konser başına para alır. BİFO’da kadro diye bir şey olmadığı için, iş, dolayısıyla sağlık ve emeklilik güvencesi yoktur. Müzisyenler bir sonraki konsere çağrılıp çağrılmayacaklarını bilemezler. Hâli hazırda başka devlet orkestraları ya da kurumlarında çalıştıkları için bir ek gelir elde etme yolu olan BİFO, TÜSAK çıktığında müzisyenler için bir kâbus haline gelecektir. Borusan TÜSAK’a proje için başvuracak ilk kurum olacaktır. Müzik camiamız ise maalesef işin bu tarafının hiç farkında olmamıştır.
Evet, analizlerimiz bu kadar. Yazımıza şunu da hatırlatarak son verelim. 6 Eylülde ADOB İtalya’nın Sicilya Adasında Taormina Antik Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen FESTIVAL BELLINIANO ‘da W.A. Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma Operası”nı başarıyla sahneledi. Kaderin cilvesi işte, eseri sahneye Yekta Kara koydu, orkestrayı da son olaylar olmasaydı Rengim Gökmen yönetecekti. Onun yerine değneği Sunay Muratov devraldı. Basında tek bir kelime edildiğini gördünüz mü?