Bireysel kullanıcılar olarak internetin günlük hayatımıza girmesi çeyrek asrı aşıyor. Hayatımızda neler değişti bir düşünün. Düşünün ama bu yazının konusu 'music business' denilen alana dair. Yaşanan her değişim, her gelişme dinlediğimiz müziği de etkiliyor.
Yirmi yıl önce Apple firması bilgisayar ve müzik dünyasını etkileyen, bugün artık birçok kişinin pek de önemsemediği (bir dönemin Walkman'i gibi) iPod'u cebimize bin şarkı sokma sözüyle piyasaya sürmüştü. Yalan değildi. iPod o yıllarda büyük rağbet gördü, hemen rekabet alanı yarattı ve farklı markalar farklı ürünleri piyasaya sürdü.
Aynı teknoloji öncüsü firma, yani Apple, son yıllarda müzik sektöründeki öncü konumunu tartışılır hale getirse de (iTunes dijital platform olarak Spotify ile rekabet edemedi) bir yandan yeni atılımlar yapmaktan kaçınmıyor.
Bilenler takip ediyordur mutlaka, artık dijital platformlar esasen tek tek sanatçılar yerine elinde katalog bulunduran firmalarla çalışmayı ve ödemeleri bu firmalar üzerinden yapmayı tercih ediyor. Gerek muhasebe, gerek telif işlemleri konusunda bu uygulamanın kuşkusuz işlerlik bakımından büyük yararları vardır ama öte yandan, bağımsız sanatçı kavramına da zarar veren bir oluşum bu. Oysa, dijital platformlar bağımsız olanı destekleme konusunda 'artık herkes şarkısıyla herkese ulaşabilir' mottosunu destekliyordu. Kısa bir dönem öyle bir görüntü verdiler ama pazar milyar dolarları aşan büyüklüklere erişince işin doğası da, rengi de değişmeye başladı.
Geçen ayın sonunda kuruluşu 10 yıl kadar öncesine giden UnitedMasters isimli bağımsız sanatçı platformu son yıllarda giderek daha fazla yatırım çekmeyi başarıyor. Steve Soute isimli girişimcinin kurduğu firma kendini bağımsız sanatçılar için yeni bir sektör alternatifi olarak tanımlıyor. Hedefi de birinci sınıf dağıtım hizmeti vermek. Yani, bu firmanın üyesi oluyorsunuz, şarkınızı, müziklerini, albümünüzü sisteme yüklüyorsunuz ve firmanın sizi bireysel olarak girişlerinize göre çok daha fazla tanıtıp yönlendirdiğini anlıyorsunuz. Gerçekten böyle mi çalışıyor bunu bilmiyorum ama iddiaları bu. Tümüyle yalan söyleyecek değiller. Anlayacağınız, yeni nesil müzik firmaları artık böyle olacak.
UnitedMasters bu alanda tek firma değil. Mesela, TuneCore, Amuse, Distrokid, Spinnup... Hatta yılların CDBaby'si de böyle bir firma klasmanına girebilir. Bandcamp de var. Bu son iki marka da bağımsız dağıtım sağlıyor neticede.
Bu firmaların en iyi bildiği konu süslü cümlelerle yeni ve ayrıksı bir şey yapıyorlarmış gibi görünmektir. Mesela UnitedMasters 'sanatçıların yaratıcılığını ve ekonomik potansiyelini onlara en üst düzey araçları sunarak hayranlarına doğrudan erişmelerini sağlıyoruz' diyor. Görünüşte bu cümlenin ne sorunu var diyebilirsiniz. Düşünmek gerekiyor. Bu firmanın esasen dinleyici kitlesi olan müzisyenleri hedeflediği açık. Yeni ve genç yaratıcı müzisyenler acaba ne kadar umurunda?
Müzik sektörü CD'lerden çevrimiçi sistemlere geçerken internet eski iş modellerini tümüyle yok etti. Müzik dünyası elinde yüzyılı aşan kültürel/müzikal birikimiyle ne yapacağını kendine soruyordu. Bu kadar büyük bir kayıt birikimini yeni dünyaya nasıl adapte edebilirim? Bunun için arz ve talep mekanizmasının oluşması gerekiyor. Eski dünyada arz kaset, CD ve plâklar üzerinden gerçekleşiyordu, gayet oturmuş bir sistem vardı. Yeni dünyada bunların hiçbirinin anlamı kalmadı. Herşey bir takım aplikasyonların eline geçti. Dinleyiciler için sorun yok, ne istiyorsan bir tıklamayla erişebiliyorsun, sabahtan akşama müzik dinle ayda 20-30 TL. daha ne olsun. Ama işin karşı yakasında kaos hâlâ oturmadı.
Şimdi artık en azından bazı şeyler daha anlaşılır oldu. İnternetin yerine yeni bir sistem gelmedikçe çevrimiçi sistemler başat aktörler olmaya, kudreti elinde bulundurmaya devam edecek. Müzisyenler ve müzik şirketleri nasıl para kazanacak? Bu çevrimiçi platformlarla kazanç pek olmuyor. Gerçekler gösterdi ki Spotify gibi oluşumlardan esas para kazananlar, her zaman müziğin büyük isimler/firmaları oluyor. Küçüklere yer yok! Bu konuda mesela Cazkolik'te İngiliz şarkıcı Nadine Shah'ın bir yazısını yayınlamıştık -ve şarkıcı öyle genç ve az sayıda dinleyicisi olan biri değildir-, "Dijital platformlar büyük şirketleri zenginleştirirken benim gibi müzisyenler parasız kalıyor" diye bağırıyordu sanatçı.
Gerek UnitedMasters gibi büyük şirketlerle anlaşmalı yeni oluşumlar, gerek eski dünyanın muktedir müzik firmaları anlaşılan o ki yeni sistemin kodlarını yine kendilerinin kazanacakları üzerine kodlamış, şimdi çevre sorunlarını hallediyorlar. Buna bir de küresel markaların yerel müzik firmalarının kataloglarını satın almalarını da eklersek (mesela son el değiştirmeler Polonya ve Brezilya'nın köklü müzik firmalarının el değiştirmesi oldu) müzik yayıncılığı sisteminin genel görünümünün Afrika'nın, Uzakdoğunun en ücra köşesindeki müzikleri dahi bu satın almalar yoluyla sisteme sokacaklar, onlar bu müziklerin yaratıcılarına oldukça az paralar öderken (mesela, Polonyalı köklü şirket 60 yıllık muazzam kataloğunu sadece 1,3 milyon dolara satmıştı) onlar bu şarkılar üzerinden hayat boyu kazanmaya devam edecek. Meraklısı Spotify'ın bu büyük şirketlere yaptığı ödemelerin büyüklüğüne bakarak gerçeği görebilir.
Şimdi son soru. Peki, bu durumda yeni hit şarkılar nasıl çıkacak? Aslında bir yandan habire çıkıyor. Yeni hit şarkıların büyük bölümü varolan star isimler üzerinden yürüyor. Genç ve yeni isimler ise sosyal medyadan, bilhassa YouTube üzerinden viral olma fırsatı gözlüyor ki sistemin büyük abilerinin dikkatini çekebilsin ki bu da piyangoda büyük ikramiye kazanmak gibidir. Elinizde gerçekten iyi bir şarkı var mı? (Hit nedir zaten o da ayrı bir soru)
Feridun Ertaşkan
14 Nisan 2021, İstanbul