Kış mevsiminin sona ererek, yaza merhaba dediğimiz şu günlerde sanat kurumları, yorucu geçen bir sezon ardından kapanış etkinliklerini yapmaktadırlar. Bunlardan biri olan İstanbul’un göçebe kurumu olan İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası da bu sezonu 25 Mayıs 2019’da Harbiye Lütfi Kırdar Salonunda güzel bir konserle noktaladı.
İDSO’un bu sezon son konserinde orkestra şefi 1995-2010 yılları arasında orkestrada şeflik yapmış olan Alexander Rahbari idi. Konsere solist olarak bas bariton Burak Bilgili ile Meksikalı soprano Karen Gardeazabal katıldılar.
Konserden önce sahneye çıkan İDSO Müdür ve Sanat Yöneticisi, flüt sanatçısı Bülent Evcil kısaca orkestradan söz ederek, Çin ve Güney Amerika’ya yapmış oldukları turnelerden bahsetti. Daha iyi sanatçıların getirtilebilmesi için desteğe ihtiyaç duyduklarını belirterek , 15 yıldır orkestraya maddi ve manevi destek veren Denizbank’a teşekkür etti. Daha sonra Denizbank Kültürel İşler Yöneticisi Perihan Yücel’i sahneye davet ederek, destekleri için kendisine teşekkür plaketi verdi. Perihan Yücel de bu projeye destek vermekten gurur duyduklarını, bu desteğin devam edeceğini söyledi.
Orkestra şefi Alexander Rahbari disiplini hiç elden bırakmıyor, eserleri bellektenidare ettiği zaman müzisyenler ile daha özgür diyaloğa giriyor. Son derece esprili ve sanatçılarla iyi diyaloglar kurabiliyor. Hiç unutmuyorum, İDSO’da şeflik yaptığı yıllarda arada çocuklarını da bazen AKM’ye getiriyordu. Bir gün AKM’nin asansöründe karşılaşmıştık, eşi ve çocukları da vardı. İngilizce olarak sohbet ederken ben çocuklarını seviyordum. Adlarını sorduğumda bana, çocuklarını göstererek, büyüğü için ‘’Op. 1’’, küçüğü için de ‘’Op.2’’ demişti, gülüşmüştük.
İDSO kapanış konserinde de oldukça teknik gerektiren eserlerden oluşan bir program hazırlamıştı. İlk eser Fransız besteci Leo Delibes’in çok sevilen Coppelia balesinin belki de en çok bilinen dans müziği olan Vals idi.
Yine aynı bestecinin Lakme operasından “Ou va la jeune Hindoue?” (Genç Hindu nereye gidiyor?) adlı aryayı söylemek için sahneye soprano Karen Gardeazabal geldi. Çan şarkısı adıyla da bilinen ve Delibes’in, konusu Hindistan’da geçenoperasından bu gizemli şarkıda güzel bir sesi olan Karen Gardeazabal’ı dinlerken ve seyrederken üzerimizde iyi bir izlenim bıraktı. Zor ve teknik gerektiren bu parçada son derece başarılıydı.
Daha sonra sahneye gelen Burak Bilgili ise dünya sahnelerinde deneyimli, sahneye adım attığında ne yapılması gerekeni bilerek, G.Bizet’in Carmen operasından Escamillio’nun aryası "Votre toast" ile güzel bir sunum yaptı. Şarkısı bitince sahnenin sağ tarafına geçerek, sahneye birlikte düet yapacakları sopranoyu beklemeye başladı. Sahneye gelen Gardeazabal ile birlikte G.Rossini’nin İtalya’da Bir Türk operasından " Bella in İtalia, alfin mi tiro" adlı Fiorella ve Selim düetini söylediler. Buram buram Rossini kokan bu düette solistlerimizin başarılı sunumları tüm seyircilerin alkışları ile ödüllendirildi.
Yine bir belcanto ustası olan G.Donizetti’nin Aşk İksiri operasından "Quanto Amore" adlı Adina ile Dulcamara düetinde de çok iyi bir birliktelikte söylemeleri, tüm seyircilerin beğenisini kazandı.
Bitmeyen alkışlar nedeniyle sahneye gelen solistler bu kez bis olarak Franz Lehar’ın Şen Dul operetinden Hanna ile Danilo’nun düeti olan "Lippen schweigen" ile güzel bir bitiş yaparak alkışlarla sahneden ayrıldılar. Konserin ilk yarısı bu şekilde sona erdi. Orijinal partisyonda soprano tenor olarak yazılan bu düette zaman zaman baritonlar da yer aldığı için Burak Bilgili de bu düeti söyledi. Yıllar önce İstanbul Şehir Operası döneminde soprano Azra Gün’e bariton Mete Uğur eşlik etmişti.
Konserin ikinci yarısında 2 Fransız bestecisinin eserleri yer alıyordu. İlk eser Camille Saint-Saens’in Samson ve Dalila operasından çok sevilen dans müziği olan ‘’Bacchanale’’ Rahbari yönetimindeki İDSO tarafından çok iyi bir icra ile seyircileri neşelendirdi.
Son eser de Maurice Ravel’in yine çok popüler olmuş olan ‘’Bolero’’su idi. Pianissimolarla başlayan bu müzik gittikçe güçlenerek tekrarlanan yapıya sahiptir. İspanyol ezgisi tadındaki tek bir basit melodi on sekiz kez farklı enstrümanlarla, flüt, klarnet, fagot, obua, trompet, tenor saksafon, soprano saksafon, korangle, trombon, pikolo flüt ve diğerleriyle, trampet, tef ve davulların hiç değişemeyen temposu eşliğinde, sesin her dakika giderek yükseldiği muazzam bir ahenkte tekrarlanır. Maestro Rahbari salonun akustik ortamını iyi inceleyerek, salonun her yanına seslerin nasıl iyi gideceğini araştırmış olmalı ki, orkestrayı yönetirken dinleyici duyma sorunu yaşamadı. Parça sona erince salon alkıştan yıkılıyordu. Alkışlar kesilmeyince Rahbari 2 bisle konserini sonlandırdı.
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası böylece sezonunu kapatmış oldu. Tek dileğimiz, bu orkestranın göçebelikten kurtulması, hak ettiği salonun yapılarak, prova ve konserlerini rahat yapabilecekleri salona bir an önce kavuşmalarıdır.
İsmail Hakkı Aksu
27 Mayıs 2019, İstanbul