İDSO’nun 2 Mart 2018 Cuma gecesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde verdiği konserini, Ender Sakpınar yönetti. Bu hafta klarnetçi Raffaele Bertolini ve piyanist Marco Schiavo konsere solist olarak katıldılar. Programda Carl Maria von Weber’i Op.73, 1 numaralı fa minör Klarnet Konçertosu, Ludwig van Beethoven’in Op.37, 3 numaralı do minör Piyano Konçertosu ve Robert Schumann’ın Op.120, 4 numaralı re minör Senfonisi yer alıyordu. Başkemancı koltuğunda ise Özgecan Günöz Kızılay vardı. Ayrıca bu konser 7 Mart 1990 yılında uğradığı hain silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden gazeteci-yazar Çetin Emeç’in anısına başlığını taşıyordu.
İTALYAN RÜZGARI.
Bu haftanın şefi burnunu kırınca, hızlı bir şef değişikliğine giden İDSO, Ender Sakpınar yönetiminde sahneye çıktı. Konser öncesi yaptığım mini röportajda Ender Bey, 3 prova yapma şansları olduğunu ve bunu iyi değerlendirdiklerini söyledi.
Konserin ilk solisti olan Raffaele Bertolini, Cimarosa ve Verdi Konservatuarlarını bitirmiş. Türkiye de dahil olmak üzere, dünyanın birçok şehrinde oda müziği konserleri veren sanatçı, İtalya’da önemli solo konserlere imza atmış. Citta di Vigevano Senfoni Orkestrası’nın üyeliğini sürdüren Bertolini aynı zamanda Bari Konservatuarı’nda öğretim görevlisi olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Raffaele Bertolini konserde Carl Maria von Weber’in Op.73, 1 numaralı fa minör Klarnet Konçertosunu seslendirdi. Bestecinin klarnet için yazdığı konçertinonun başarısı nedeniyle Bavyera Kralı 1. Maximilian tarafından sipariş edilen bu konçerto, 1811 yılında tamamlanmış ve dönemin ünlü klarnetçisi Heinrich Barmann’a ithaf edilmiştir. Si bemol klarnet için bestelenen konçerto hem romantik dönemin tadını taşımakta hem de teknik olarak soliste geniş olanak tanımaktadır.
Raffaele Bertolini, benim ilk kez kaydettiğim bir solist. Eserin gamlar ve arpejler üzerine kurulu yapısında zaman zaman sıkıntılar yaşasa da, eserin romantik tınısını dinleyiciye olabildiğince yansıtmayı başardı. Sıkıntıların başında ise maalesef arpejlerin birkaç defa glissandolarla (sesin kaydırılarak geçişi) geçiştirilmesi vardı. Umarım kendisini başka bir konserde daha kaydedebilirim. Orkestranın nefesli grubuna bu hafta yine sıkı bir iş düştü. Klarnet konçertosunun ikinci bölümünde korno grubu teknik olarak değilse de entonasyon konusunda biraz daha cesur olsaydı iyi olacaktı, ancak biraz tedirgin olan kornolar bu tedirginliği mikrofonlarıma yansıttı.
Raffaele Bertolini sanırım eserin sonunda, vatandaşının senfoniden uzun konçertosunu düşünmüş olacak ki, bis yapmadan sahneden ayrılmayı tercih etti.
BEETHOVEN’İN TEK MİNÖR TONDAKİ PİYANO KONÇERTOSU.
Bu hafta son klasik, ilk romantik Beethoven’in de sayarsak, üç romantik bestecinin eserleri ile dolu bir program sundu İDSO. Beethoven’in uzun ve Mozart’a saygı niteliği taşıyan bu konçertosu, piyanistlerin çalmayı sevdiği konçertolardan biridir. İlginçtir, Beethoven’in tek sayılı eserleri, çift sayılı eserlerine göre daha revaçtadır. 1-3-5-7 ve 9. Senfonileri gibi, 1-3 ve 5. Piyano konçertoları da aynı şekilde popüler olmuşlardır.
Bu akşam piyano konçertosundan bahsetmeden önce, piyanonun akordundan bahsetmek zorundayım. Kötü bir piyanist dinlemekten daha kötüsü, akordu kaçmış bir piyano dinlemek zorunda kalmaktır bana göre. Bu akşam piyanonun akordu mutlaka konser öncesinde yapılmıştır, buna şüphem yok. Ancak tiz notaların akordu bariz kaçık durumdaydı. Buna birkaç şey neden olmuş olabilir, öncelikle piyanonun mekanik olarak elden geçmesi gerekiyor olabilir ya da ortamın sıcaklığının âni değişimi etkilemiş olabilir. Her ne olursa olsun, bana göre piyano akordörünün konserden 10 dakika önce son bir kontrol yapması, en azından akortla çözülebilecek sorunların giderilmesini sağlayacaktır. Zaten diğer sorunlar için ciddi bir çalışma gerekir. Bu nedenle kayıt yaparken, diş ağrısı çeken birinin yaşadığı sızlamaları kulağımda yaşadım.
Piyanist Marco Schiavo, klarnetçi Raffaele Bertolini gibi İtalya’da dünyaya gelmiş. 1992 yılında Moskova ve St. Peterburg’da verdiği konserlerle adını duyurmaya başlayan sanatçı, bugüne kadar önemli müzik merkezlerinde konser vermesi için davet almış. Halen Bari ve Messina Konservatuarlarında öğretim görevlisi olarak çalışmalarını sürdüren sanatçı, aynı zamanda Japonya, ABD ve Avustralya’da ustalık sınıfları açıyor.
PİYANİSTİN TEMPOSU BİRAZ AĞIRDI
Bu akşam seslendirilen Beethoven’in 3. Konçertosu, Marco Schiavo’nun seçtiği tempo nedeni ile biraz daha ağır tempodaydı. Alman tarzı bir yorum olan bu yavaşlatma, bazı eserlerde cuk otururken, bazı eserlerde de gereksiz bir konsantrasyon kaybına neden olur. Schiavo’nun teknik olarak çok sıkıntı yaşayacak bir piyanist olmadığını daha ilk notalardan anlamak mümkündü. Kendisi yine benim ilk defa kayıt yaptığım solistlerden biri olduğu için, bu yorumunu özellikle İstanbul için mi seçti, yoksa genel olarak bu tempoda yorumlamayı seviyor bilemiyorum. Bana ve orkestraya bu temponun biraz sıkıcı geldiğini söyleyebilirim. Bunun dışında notaların artikülasyonları oldukça temizdi ve Beethoven için oldukça sade bir yorum seçti. Yine tempoya dönersek, üçüncü bölümün o meşhur teması yavaş çekimde gibi tınladı ve alışık olduğumuz ritmi duymak için kulakları zorladık. Bu arada, bu tempo konusu her zaman tartışmalı bir konudur. Kimine göre birçok eserin orijinali aslında bugün çalınan tempolara göre daha yavaştır.
Son bölümde orkestranın nefesli ve yaylı grubu, bu ağır tempoya rağmen iyi iş çıkarınca, Marco Schiavo’nun eseri yorumlama keyfi de yerine gelmiş olacak, son gamlar hem temiz hem de vakur bir şekilde tınladı. Marco Schiavo’nun kaçacak yeri olmadığından maalesef akortsuz bir piyano ile çalmak zorunda kalması yüzüne de yansıdı ve o da vatandaşı gibi bis yapmadan sahneden ayrıldı.
Bu arada konserin arasında orkestra müdürü Sezai Kocabıyık’la yaptığımız konuşmada, bu akort sorununu dile getirdiğimde “Orkestramızın değerli akordörü Ali Tozan ağabeyimizi kaybettikten sonra ne yazık ki bu sorunu çözemedik. Orkestranın akordör kadrosu var ancak şu anda bunu yarı zamanlı çalışan akordörlerle çözmeye çalışıyoruz” dedi. Bu gece sahnedeki piyano da İDSO’nun değil, CKM’nin piyanosu olduğundan sanırım sıkça akort yapılmıyor. Bu durumdaki bir piyano o gün akort edilse de, akort tutmaması normaldir. Bunun dışında, devletin kadrosu olan yerlere gereken kişileri ataması çok önemli, bunu bu akşam akortla gördük. Aynı şey luthier kadrosu için de geçerli, kadro var ama atama yok. Bu çalgıların bakımları büyük ihtimalle sanatçılar tarafından karşılanıyor. Bu konuyu gelecek hafta araştıracağım.
ÇETİN EMEÇ’E İTHAF EDİLEN SCHUMANN.
Romantik dönemin sanırım en idol bestecilerinin başında Robert Schumann gelir. Konser programına baktığımda sevgili Sungu Okan çok değerli bilgileri paylaşmış. Bunların başında Schumann’ın senfonilerine yapılan ekleme-çıkarma gibi değişiklikler geliyor. Schumann’ın kendisinin yaptığı değişiklikler bilinen bir gerçek olsa da, bestecinin dışındaki müdahaleleri aklım pek almıyor açıkçası. 4. Senfoni de bu düzeltmelerden payını alan eserlerden biri. Başta Clara Schumann’ın muhalefeti nedeni ile Schumann'ın 10 yıl sonra yeniden ele alması ile bariz tını değişikliğine giden senfoni, 1891 yılındaki ilk hali ile Brahms’ın basıma vermesi ile kurtulmuş. Daha sade ve Brahms’ın da kesinlikle beğendiği bu ilk hali, 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren seslendirilmeye başlamış.
Orkestra bu hafta Ender Sakpınar ile son dakika çalışması yapmasına, Ender Sakpınar’ın da ağır bir gripten kurtulmaya çalışmasına rağmen, bana göre haftayı kazasız belasız atlattı diyebiliriz. Schumann’da orkestranın uyumu oldukça iyiydi ve tehlikeli nefesli partileri de sıkıntı yaşamayan seslendirildi. Eserlerin süreleri de dikkate alındığında epey uzun bir konser veren İDSO, bu hafta dinleyicisini oldukça memnun etti diyebilirim.
Caddebostan dinleyicisi eserlerin aralarını takip etme konusunda gerçekten birinci sırada. Bu hafta hiçbir şekilde ofsayta düşmeyen dinleyiciye teşekkür ederim. Gelecek haftaya kadar herkese sanat dolu günler diliyorum.