İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın 5 Şubat Cuma akşamı Fulya Sanat Merkezi'nde verdiği konseri Alman şef Oliver Weder yönetti. Kemancı Ersun Kocaoğlu ve viyolacı Pınar Dinçer'in solist olarak katıldığı konserde orkestranın genç kemancılarından Özüm Günöz bu gece Başkemancı koltuğundaydı. Konser programında Mozart'ın eserleri yer alıyordu.
Yazıma başlamadan önce konsere gelen dinleyiciye gerçekten teşekkür etmek istiyorum. İstabul Cuma günü uzun zamandır alışık olmadığı yağmurlu bir gün yaşadı. İstanbulluların normalde yaşadığı trafik çilesi bugün katlanarak arttı. Bu nedenle evlerinden çıkıp konser mekânına gelen dinleyici orkestranın morali için çok önemliydi ve gerçek müzikseverler bir kez daha orkestrayı yalnız bırakmadı.
BEŞİKTAŞ BELEDİYESİ ÖNLEM ALMALI
Günün en can sıkıcı durumu konser salonunun çatısından sızan yağmurdu kuşkusuz. Yoğun yağmur nedeniyle Fulya Sanat Merkezi'nin çatısından sahnenin çeşitli yerlerine su akması böyle bir salon için kabul edilebilecek bir aksaklık değil. Herşeyden önce elektrik aksamının olduğu bir alanda su damlaması elektrik kontağı ve dolayısı ile yangına davetiye çıkaracak şeylerin başında geliyor. Bunun dışında sahnede olan sanatçılar ve çalgılar için de ayrı bir sorun. Maalesef bugün mikrofonlara su damlamaması için epey ter döktüm diyebilirim. Umarım Belediyeden birileri bu yazıyı okur ve bir an önce çatı ile ilgili önlem alınır.
ALDATAN KOLAYLIK
Wolfgang Amadeus Mozart şüphesiz müzik tarihinin en ters köşe bestecilerinden biri. Müzik yazısı sade ancak yorumlaması bir o kadar zor. Bu nedenle bir çok müzisyen bu sadeliğe kanarak işi küçümsemeye kalktığında Mozart'ın ters köşeden attığı golle mağlup oluyor.
Bu gece orkestrayı yöneten Oliver Weder (1963) Frankfurt'ta dünyaya gelmiş. Jiri Starek, Bernhard Kontarsky, Rolf Reinhard gibi isimlerin öğrencisi olan Weder daha sonra Batı Almanya bursu ile St. Petersburg Konservatuarında Ilya Musin şeflik eğitimini tamamlayan ilk isim olmuş. Perm Opera ve Balesinde Wagner'in ünlü eseri Uçan Hollandalı'yı Rusça olarak ilk kez yöneten şef olarak anılan Oliver Weder, bugüne kadar önemli işlere de imza atan bir isim.
Genel prova sırasında gerek orkestraya olan yaklaşımı, gerekse sahneden inerek orkestranın ses dengesini kontrol etmesi dikkatimi çekti. Şeflerin sahneden inerek salondaki duyumu kontrol etmeleri gerektiğinin altını her zaman çiziyorum. Sahne aldatıcı olabiliyor, hele ki amacı konser salonu olarak yapılmayan yerlerde.
Oliver Weder Mozart'ı gerçekten iyi kavramış şeflerden biri olduğunu hissettirdi. Nüanslar ve orkestra dengesi için doğru işler yaptı. Konserin ilk eseri olan Sihirli Flüt Operası Uvertürü, Mozart'ın en bilinen eserlerinden biri. Galası 30 Eylül 1791 tarihinde Viyana'nın Wieden kasabasındaki Freihaus-Wieden sahnesinden gerçekleşen opera, Mozart'ın o güne kadar en çok talep gören operası da olmuş. Hâttâ eşi Constanze'ye yazdığı mektuplardan birinde "Şu anda daha önce hiç bu kadar dolu görmediğim operadan yeni döndüm... Ama bana en fazla zevk veren sessiz tasvip idi. Bu operanın gitgide ne kadar çok takdir topladığını görebilirsiniz." diye belirtmiştir. Maalesef Mozart operanın yüzüncü sahnelenişini göremeden hayatını yitirmiştir.
Weder yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası uvertürü seslendirirken başlarda senkron sorunu yaşasa da çabuk toparlanarak Mozart'ın havasına girmeyi başardı ve eser sorunsuz bir şekilde seslendirildi.
HEYECAN MI YOKSA MOZART'IN TERS KÖŞESİ Mİ?
Uvertür'den sonra sahneye gelen kemancı Ersun Kocaoğlu ve viyolacı Pınar Dinçer İzmir Devlet Konservatuarı kökenli iki sanatçı. İkisinin de geçmişlerine bakıldığında önemli isimlerle çalıştıklarını görüyoruz. Ersun Kocaoğlu halen Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası üyeliği ve Uluslararası Akdeniz Filarmoni Orkestrası'nın başkemancılığını yapmakta. Pınar Dinçer ise Yaşar Üniversitesi Müzik Bölümünde viyola ve oda müziği eğitimi verirken aynı zamanda Yaşar Oda Orkestrası ve Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın da görev yapıyor.
Her zaman dile getirdiğim bir şey var, konsere çıkan solistleri tek performansla eleştirmeye karşı olduğum. Kendilerini ilk kez dinlediğim için bu konserdeki performansları için olumlu ya da olumsuz bir kritik yapmak istemiyorum. Sadece kayıt masama yansıyan performansta neyin eksik olduğunu söyleyebilirim.
Öncelikle iki sanatçının da konser sırasında yeterince konsantre olamadıkları hissedildi. Birliktelik konusunda sıkıntı yaşanmazken mikrofonlara yansıyan Mozart'ın havasından uzak kalınmış bir çalış gibi duyuldu. Ancak kadanslar sırasında bambaşka bir hava ortaya çıktı. Sanki Konçertant Senfoni ayrı bir yerde kadanslar ayrı bir yerde idi. İkili kadanslara sıra gelince Mozart'ın havasını gerçekten solumaya başlıyor ve dağılmış dikkatleri bir anda üzerlerine topluyordu.
Bu noktada aklıma "acaba birlikte prova yapmak için yeterli süre bulamadılar ve kadanslar üzerine mi yoğunlaştılar?" sorusu geldi. Çünkü kadanslarda bu kadar mükemmel uyum yakalayarak yorum yapabilen ikilinin eserin genelinde teknik ve yorum sıkıntısı yaşaması düşündürücüydü.
Oliver Weder yönetimindeki orkestra solistlere olması gerektiği gibi eşlik edince, ortaya dinlenmesi keyifli bir Mozart çıktı. Umuyorum Kocaoğlu ve Dinçer ikilisini bu eserde tekrar dinleme fırsatı bulabilirim. Kadanslarda hissettiğim keyfi eserin bütününde de duymak istiyorum zira.
ÜÇ GÜNDE NE YAPABİLİRSİNİZ?
Konserin ikinci yarısında seslendirilen 425 KV. 36 Numaralı Do Majör "Linz" Senfonisi, Mozart'ın nasıl bir dehâ olduğunu bir kez daha bizlere gösteriyor.
Ailesinin, özellikle de babasının rızasını almadan evlendiği için aralarındaki soğukluğu sona erdirmek üzere Salzburg'a giden Mozart ve eşi, dönüş yolunda ziyaret ettiği aile dostları Thun Kontu'nun evinde konaklamıştır. Konta teşekkür mahiyetinde ancak hazırlıksız yakalandığı bir konseri yönetecek olan Mozart'ın babasına yazdığı mektupta Linz Senfonisi ile ilgili inanılmaz gerçek ortaya çıkar. Yanında eserlerinden hiçbir örnek olmadığı için yeni bir beste yapması gerektiğini yazan Mozart, bu senfoniyi 3 gün içinde bestelemiştir.
Klâsik dönemin en iyi örneklerinden biri olan Linz Senfonisi duyum açısından hem Mozart'ın alıştığımız havasını yansıtmakta, hem de yer yer Haydn'ın senfonilerinden birini dinliyormuş etkisi veren bir senfoni.
İDSO, senfoniyi seslendirirken esere odaklanmış bir yorum yaptı. Provalar sırasında hissedemediğim Mozart dönemini konserde gayet başarılı şekilde hissettim. Belki senkron, belki de Mozart döneminin tınısı için orkestrayı küçük tutan Oliver Weder bence doğru bir iş yapmış. Tabii bu sayı azlığı nefesli çalgılara çok büyük bir risk yüklemiş. Ancak sahnede olan tüm nefesli grubu konseri başarı ile tamamlayarak üzerlerine düşen görevi yerine getirdi bence.
Bu Mozart gecesini 2 Mart Çarşamba akşamı TRT Radyo 3'te yayınlanan Bir Konser programında saat 20.00'den itibaren dinleyebilirsiniz.
Herkese sanat ve müzik dolu bir hafta diliyorum.