44. İstanbul Müzik Festivali, 18 Haziran 2016 Cumartesi, saat 20:00’de, İş Sanat Konser Salonu’nda, harika bir şef, bir çellist ve orkestrayı ağırladı. Varşova Filarmoni Orkestrası yerine gelen Beethoven Akademik Orkestrası’nın şefliğini Jacek Kaspszyk yaptı ve ilk eser olarak, ilk kez dinleme fırsatı bulduğum, Stanisław Moniuszko’nin, Otto Nicolai'nin Windsor'un Şen Kadınları için bestelediği ‘’Bale Müziği Uvertürü’’ idi. Stanisław Moniuszko, Polonyalı bir soylu, şef ve ulusalcı bir besteci. Genellikle ‘’Halka’’ operası ile tanınır ve bilinir. Shakespeare’in aynı adlı eserinden opera besteleyen Alman besteci Otto Nicolai’nin Windsor’un Şen Kadınları’na, Polonyalı besteci bir bale müziği yazmış. Ancak, bu bale müziği ve balesi, bazı rejisörler tarafından kullanılıyor. Dolayısıyla fazla tanınmıyor.
Daha konser başlar başlamaz, şefin ve orkestranın kalitesi belli oldu. Bu nedenle seyirciden bol alkış aldı. İlk kez dinlediğim bu bale müziğini beğendiğimi söyleyebilirim.
İkinci eser ise bir konçertoydu. Fransız bestecisi Camille Saint-Saëns’ın op.33 No.1 La minör Viyolonsel Konçertosunu, yine Fransız çellist Gautier Capuçon seslendirdi. Çapucon viyolonseli ile harika bir girişten sonra, neredeyse sazına şarkı söyletti desem, her halde yanlış bir şey söylememiş olurum. Genellikle sonat formunun hakim olduğu konçertoda, virtüozite gerektiren geçişlerde, solistin başarılı yorumuna hayran kalmamak elde değil. Daha önceleri defalarca Mezzo Tv’de izlediğim bu çellisti, ilk kez canlı izle izleme buldum. Arşesine bu derece hakim bir yorumcu azdır.
Konçerto bittikten sonra bu kez, yine bir Fransız bestecisi olan Jules Massenet’in Thaïs operasından Meditasyon’u, Capuçon viyolonseli ile orkestra eşliğinde çaldı. MS. 4. YY’da Mısır İskenderiye’de yaşayan, güzelliği dillere destan ve güçlü kadın putperet Thaïs ile onu günahlarından arındırmayı amaçlayan keşişler arasında geçen olaylarla ilgili operanın en beğenilen bölümü olan Meditasyon, konser salonlarının da vazgeçilmez parçasıdır. Genellikle keman ve piyano olarak yorumlansa da, burada viyolonsel ve orkestra ile yorumlandı. Çok başarılı yorumundan sonra alkışlar sona ermeyince, Capuçon, alkışlara bir bisle karşılık verdi. Ara olurken herkesin yüzünde memnuniyet vardı.
Telegraph gazetesinin "çalışında kusursuz zevk, romantik ateş ve teknik özgüvenin bileşimi var" dediği Capuçon, Berlin Filarmoni, Amsterdam Concertgebouw, Mariinsky Orkestrası, Tokyo NHK Senfoni, Los Angeles ve New York Filarmoni dâhil, dünyanın dört bir yanında önemli orkestralara defalarca konuk olmasının yanı sıra oda müziği projeleriyle de adından söz ettiriyor. Bol ödüllü sanatçı viyolonsel repertuarının başyapıtlarını içeren geniş diskografisiyle ayrıca dikkat çeken bir yorumcu.
Aradan sonraki eser ise Sergei Prokofiev’in op. 64 ve 101 Romeo ve Juliet süitlerinden seçmelerdi. Konserlerde, Romeo ve Juliet, uzunluklarına göre farklı süitler olarak orkestralarca icra edilmektedir. Bu konserde ise, ikinci yarıyı tamamlayacak uzunluktaki op. 64 ve 101 seçilmişti. Shakespeare’in aynı adlı eserinden, Sergei Prokofiev’in bale müziği olarak bestelediği bu eser, ilk başlarda çok sorunlar yaşadı. Uzun süre kaldığı Paris’ten yurduna dönen Prokofiev, opera yöneticileri ile balenin oynanması tarzı konusunda bir türlü anlaşamıyordu. Ülkesinde istediği şekilde oynatamayınca, baleyi bu kez Çekoslovakya’nın Bruno kendinde oynatabildi. Bundan sonra da büyük başarı kazandı. Hem bale, hem de süitleri konserlerde çok sevilerek yorumlanmakta. Ülkemiz opera sahnelerinde bile devamlı oynanmıştır. Şef Jacek Kaspszyk yönetimindeki Beethoven Akademik Orkestrası bu süitleri mükemmel yorumladı. Seyirciler tarafından o derece beğenildi ki, şef defalarca kulise giriş-çıkış yaparak dinleyenleri selamladı.
Kurulduğu 2003 yılından beri on yedi CD kaydına imza atan Beethoven Akademi Orkestrası’nın EMI ile olan anlaşması dışında, Warner Bros ve Monolith gibi dev yapım şirketleri için stüdyoya girdiği film müziği kayıtları da dikkat çekmekte. Vasiliy Petrenko, Jacek Kaspszyk, Gabriel Chmura, Massimiliano Caldi, ,Clemens Schuldt, Daniel Smith, Alan Urbanek gibi deneyimli şeflerle çalışma imkânı bulan topluluk Martin Frost, Christian Lindberg, Krzysztof Jablonski, Steven Isserlis, Konstantin Sherbakov, Kevin Kenner, Öystein Baadsvik, Ingolf Wunder, Danil Trifonov’un da aralarında bulunduğu her kuşaktan önemli solistlerle bir araya geldi. Orkestra Alte Oper Frankfurt, Konzerthaus Dortmund, Gasteig Münih gibi prestijli konser salonlarının düzenli konuğu oldu; 2009 ve 2013 yıllarında Musikverein Golden Hall’da düzenlediği konser serileriyle adını duyurdu. 2011’den beri Darmstadt Yerleşik Orkestrası olan topluluk, 2013’ten beri deneyimli şef Jacek Kaspszyk ile çalışmaktadır.
Konsere başlamadan önce, saat 19.00-19.30 arası, Dikmen Gürün'ün Shakespeare üzerine konuşması İş Sanat Konser Salonu Fuayesi’ndeydi. Dikmen Gürün konusunda son derece donanımlı, yazar, eleştirmen, dramaturg, her zaman bilgi ve donanımına başvurulabilecek bir tiyatro uzmanı.
Ancak, dün akşamki bir tiyatro oyunu değil, konserdi. Shakespeare’i o kadar güzel anlattı ki, sayesinde çok güzel ve bilmediğimiz şeyleri öğrendik. Ne yazık ki, anlatıcımız, ne Shakespeare’in oyunları üzerine bestelenmiş olan Otto Nicolai’nin Windsorun Şen Kadınları operası, ne de Sergei Prokofiev’in Romeo ve Juliet balesi ile ilgili bir şey anlattı. Konuşması sadece tiyatro ile ilgiliydi. Konuşması bitince, dinleyenler arasından ben kendisine bunun nedenini sorduğumda, keşke önceden söyleseydiniz, o tarzda bir konuşma yapardım dedi. Her şeyi mükemmel olan İKSV’nin bence bu yanlış kişi seçimidir. Daha önceleri söyleşi yapan müzikologlar, olması gerenleri çok iyi anlatmışlardı. Ama yine de Dikmen hocaya teşekkürler.