Gökhan Aybulus zoru nasıl başardı?
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın 15 Aralık 2017 tarihli konserini Alfonso Scarano yönetti. Normal olarak bu hafta konserin solisti Fransız piyanist Jerome Rigauidas olması beklenirken, ne yazık ki geçirdiği rahatsızlık nedeni ile gelemeyince bu hafta Gökhan Aybulus konsere solist olarak katıldı. Programda Maurice Ravel’in “Ölü bir prenses için Pavan” başlıklı eseri, Ludwig Van Beethoven’in 1. Do Majör Piyano Konçertosu ve Sergei Prokofiev’in 1 ve 2 numaralı Süitleri yer alıyordu. Bu hafta başkemancı koltuğunda Ayşe Özbekligil vardı.
TEHLİKELİ RAVEL.
Orkestrayı yöneten Alfonso Scarano, 2013 yılından bu yana Çek Cumhuriyeti (Şimdi Çekya) Teplice Filarmoni Orkestrası’nın şefi olarak görev yapmaktadır. Daha önce Prag Virtüozları’nın misafir şefi ve Toscana Opera Festivali’nin sanat yönetmenliği ve şefliğini yapan sanatçı, 1993 Bottega Uluslararası, 1997 Franco Çapa’na Avrupa Topluluğu, 2005 Luigi Mancinelli Uluslararası Şeflik Yarışmalarında dereceler kazanmış. Alfonso Scarano, Foggia’da Umberto Giordano Konservatuarı’nın orkestra şefliği, Accademia Musicale Pescerase’nin Opera bölümü, Bari Niccolo Piccinni Konservatuarı Koro Şefliği ve Lehçe Tito Schipa Konservatuarı’nın da Trompet bölümünden mezun olmuş.
Alfonso Scarano yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası konsere Maurice Ravel’in “Ölü bir prenses için Pavan” başlıklı eseri ile başladı. Bestecinin Paris Konservatuarı’nda öğrenci olduğu dönemde, 1899 yılında solo piyano için bestelediği bir müzik olan Pavan, 1910 yılında orkestraya uyarlanmıştır.
Bu hafta Caddebostan Kültür Merkezi’nin sahnesinde orkestra yerleşimi tam istediğim şekilde yani birinci kemanların karşısında viyola grubu, onların ortasında ise ikinci keman ve viyolonsel grubu olmak üzere düzenlenmişti. Bu tip düzen genelde tonmaysterler tarafından benimsenmese de, İDSO’nun kaydını uzun süredir yapan biri olarak beni mutlu ediyor. Böylece viyolonsel ve kontrbasların partileri kaydın alt yapısını destekliyor. Ayrıca, bas grubunun “F” delikleri direkt olarak seyirciye dönük olduğundan akustik yapısı konser salonu olarak düzenlenmemiş salonlar için daha dengeli oluyor. Bu nedenle bu hafta Alfonso Scarano’ya bu düzen için teşekkür ederim.
Ravel’e dönersek, alt başlıkta da belirttiğim gibi, Pavan orkestranın açılış parçası olmak için hele hele kornocular için tam bir tehlikedir. İlk notasının sizin tınlattığınız bir parçada açılışta yaşanacak tını sorunu moralinizi bire bir etkiler ki ne yazık ki bu talihsizlik bu konserde başa geldi. Allahtan moralleri bozmayan nefesli grubu parçanın geri kalanında bunu telafi etti.
Orkestranın oturuşu konusunda viyolonsel grubu pek mutlu olmasa da ben orkestra içinde duyma ile ilgili bir sıkıntı hissetmedim.
SON DAKİKA DEĞİŞİKLİĞİ.
Konserin bu haftaki solisti Gökhan Aybulus aslında tam bir son dakika değişikliği olmuş. Normal olarak gelecek haftanın solisti olarak görünen Aybulus, bu haftanın solistinin yaşadığı talihsiz sağlık problemi (!) nedeni ile konsere katılamayınca, orkestra yönetimini kırmayarak apar topar İstanbul’a gelip Beethoven’in 1. Piyano Konçertosunu seslendirmeye karar vermiş ki, bence çok da iyi etmiş.
Bir çok bestecinin başına gelen eser numaralama sıkıntısı bu konçertoda da Beethoven’in başına gelmiş, düzeltmelerle uğraştığı birinci konçertodan sonra ikinci konçertoya başlayan besteci ikinci konçertosunu 1795 Mart’ında bitirmiş ancak ondan 3 yıl sonra biten birinci konçerto 1801 yılında yayınlanmış ve böyle ilk piyano konçertosu olarak numaralanmış. Eser ise 1798’in Ekim ayında Prag’da Konvikt Salonu’nda “Akademie” -yani 18. Yüzyıl Almanya’sında “Konser” anlamında kullanılan şekli ile- seslendirilmiştir.
Konçertonun ilk yorumunun provasında yaşananlar ise ilginç bir anektod konusudur; Beethoven’in çalacağı piyanosunun akordu yarım ses düşük kalmış, ancak besteci orkestranın akordunu düşürtmek yerine kendisi konçertoyu yarım ses tiz yani Do diyez Majör olarak çalmıştır.
Bu akşamki konserde Gökhan Aybulus hem bu ülkenin sağlam bir solisti olduğunu hem de hayatın her tür sürprizlerine (en azından konser olarak) karşı hazır olduğunu ispatladı. Genelde solistler bu tür son dakika değişikliğini haklı olarak pek kabul etmezler. Mental olarak hazırlanmadıkları bir konsere çıkmak, daha önce çalışmadığı bir şefle konser vermek zorunda kalmak solist için her zaman tehlikelidir.
Aybulus’un bu akşamki yorumunu bütün bu olağandışı durumdan bağımsız olarak gerçekten çok beğendim. Piyanonun akordu konser öncesi yapılmış olmasına rağmen konser salonunun atmosferi ile biraz değişmesi dışında orkestra yönetiminin piyanoya bir bakım yaptırması gerektiğini düşünüyorum. Mekanik olarak yorulmuş bir piyano tınısına bürünmüş piyano aslında bu akşam Gökhan Aybulus’un çok işine yaradı. Tını, dönemin “Hammerklavier” tınısına yaklaştığı ve Aybulus da bu dönemin tınısını iyi yakaladığı için dinleyiciye ve benim mikrofonlarıma tam bir Beethoven dönemi gelmiş oldu.
Aradaki bir iki ufak nazar boncuğunu saymazsak, bu hafta (gelecek hafta da) Gökhan Aybulus’u solist olarak görmek çok isabetli olmuş. Orkestra eşliği oldukça başarılıydı ve bir gün içinde solistin yorumuna çabuk bir uyum sağlamıştı. Timpanide bu hafta da döneme uygun bagetler yer alıyordu.
Böyle bir yorumu alkışsız bırakmayan dinleyiciye Gökhan Aybulus da Rahmaninov’un Do diyez minör Prelüd'üyle cevap verdi ki, bu bis de Gökhan’ın performansını bu akşam gerçekten yukarılara taşıdı.
SONSUZ AŞK, ROMEO VE JÜLYET.
İlk olarak 11 Ocak 1940 tarihinde sergilenen Romeo ve Jülyet balesi, dönemin ünlü Rus balerini Galina Ulanova tarafından oynanmış ve bu rol Ulanova için bir dönüm noktası olmuş.
Talihsiz aşıkların hikayesi bu akşam İDSO için talihsiz olmadı elbet. Pavan dışında Alfonso Scarano’yu tahlil edebilmemi sağlayan bu eserde, kendisini başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Orkestraya beş gün içinde yorum verebilen şefleri her zaman takdir ediyorum ki Scarano bu atmosferde bunu çok iyi başarmış.
Nefesli grubuna ciddi iş düşen eserde bu hafta krediyi nefesli grubuna veriyorum. Yüksek girişlerden piyano tınılara kadar başarılı bir şekilde birlikteliği sağlayan ekip, eserin hakkını verdi. Viyola solosu ile Ersin Pamukçu bu hafta oturma düzeni sayesinde dinleyiciye çok net bir biçimde ulaştı ve soloyu tam bir odaklanmayla seslendirdi. Aynı başarı başkemancı Ayşe Özbekligil için de geçerliydi.
Orkestra yaylı grubunun sınavı aslında son bölümde gerçekleşti diyebiliriz. 3/4lük yapıdaki arka arkaya gelen onaltılık pasajlar büyük ölçüde hatasız gelse de, artiküle açısından biraz sıkıntılıydı.
Dinleyicinin bu hafta sayısında biraz düşüklük sezinledim, ancak başta gelen zamansız alkışlar daha sonra kesildi ve daha konsantre bir dinleyici ile daha konsantre bir konser dinlemeyi-kaydetmeyi başardık.
Bu haftaya damgasını vuran solist değişikliği dışında, Gökhan Aybulus’un yorumu ve Prokofiev’teki orkestranın başarılı seslendirimi sayesinde felaket başarıya dönüştü.
Gelecek hafta buluşuncaya kadar herkese sanat dolu bir hafta diliyorum.
MEHMET SUNGUR
16 Aralık 2017