İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın 18 Mart tarihli konserini şef Ender Sakpınar yönetti. Soprano Feryal Türkoğlu ve tenor Hakan Aysev konsere solist olarak katıldılar. "Çanakkale Şehitlerini Anma" başlığını taşıyan konserde başkemancı koltuğunda çoğu zaman olduğu gibi Ayşe Özbekligil oturuyordu.
Savaşlar dünya tarihinin acı olayları arasında yer alırlar ve konu savaş olduğunda ne yazık ki bunun kazanan tarafı olmaz. Ancak kimi savaşlar vardır ki, halkın işgalci güçlere karşı vatanını savunmasını gerektirir. Bu savaşlar içinde kuşkusuz Türk halkının 1915'te kıvılcımı ateşlenen ve 1923 de son bulan bağımsızlık mücadelesi içinde Çanakkale Savaşı başka bir anlama sahiptir.
Dünyanın en büyük donanma gücüne sahip, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluğun gücünü Çanakkale Boğazı'na gömmek, sonrasında da elinde avucunda hiçbir şeyi kalmamış bir ordunun kanının son damlasına kadar savaşarak zafere ulaşması, sanırım dünya tarihinde eşine az rastlanır destanlardan biri olmayı hak etmiştir.
Kuşkusuz böyle bir destanın yazılmasında aldığı kararlar ve ordusunun en önünde canını hiçe sayarak askerlerine "Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün yeri tartışılmaz.
Konu Çanakkale Savaşı olunca hiç durmadan aklıma gelen fikirleri dökmeye devam edersem, muhtemelen bu yazı bir tarih yazısına dönüşecek. Bu nedenle bu zaferin kazanılmasında hayatlarını feda eden şehitlerimize bir kez daha rahmet ve şükranlarımızı sunarak konsere dönmek istiyorum.
GÜNE UYGUN REPERTUAR
Şef Ender Sakpınar yönetimindeki İDSO, bu hafta hem ara vermeden çalması ile hem de seçtiği bestecilerle 18 Mart'a yakışır bir program oluşturmuştu.
Hasan Niyazi Tura, Muammer Sun, Pınar Köksal ve Zülfü Livaneli'nin eserlerinden oluşan repertuar uzun süredir dinlemeye hasret kaldığımız Türk bestecilerinin eserlerinin doyasıya çalınması adına hem de yukarıda da belirttiğim gibi 18 Mart'ı anmak adına önemli bir seçim.
İDSO'nun konseri bu hafta üç ilde eserleri seslendirilen ve dünya prömiyeri yapılan genç besteci Hasan Niyazi Tura'nın "Türk Dansları" adlı eseri ile başladı. 1982 doğumlu olmasına rağmen bugüne kadar Keman, Kompozisyon ve Oda Müziği alanında yaptığı çalışmalarla adından sıkça bahsettiren Tura, babasının izinden giden bir isim. "Türk Dansları" adlı çalışmasında babasından etkiler hissettiğim -ki olmaması mümkün değil, orkestralamasını çok başarılı buldum. Umuyorum yakında başka eserlerini de İDSO repertuarında görebiliriz.
SAVAŞIN NOTALARI MUAMMER SUN'DAN SORULUR
Kurtuluş Savaşı'nın konu edildiği TRT yapımı Kurtuluş dizisi için bestelediği müziklerle son dönem Çoksesli Türk Müziğine ayrı bir kulvar açan Muammer Sun'un bu eserinden seslendirilen "Savaş, Bozkır ve Direniş bölümleri ile bir kez daha savaşı ruhumuzda hissettik.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Muammer Sun "Kurtuluş" dizi müziği ile tanınan bir besteci olmamasına rağmen, konunun Kurtuluş Savaşı olması mı yoksa Muammer Sun'un bestecilikte "Altın Çağını" yaşaması mıdır bilmiyorum, bu eseri her dinlediğimde diziyi izlememe bile gerek kalmıyor. Gözlerimi kapayarak kendimi o döneme ve o âna götürebiliyorum her defasında...
ECZACI, MÜZİSYEN, BESTECİ VE İŞKADINI...
İstanbul dinleyicisi konser programında ağırlıklı olarak bu akşam Pınar Köksal'ın eserlerini dinleme olacağı buldu.
Adana'da dünyaya gelen Köksal, Özel İstanbul Eczacılık Yüksek Okulu'ndan mezun olmuş. 13 yıl eczacı olarak çalıştıktan sonra dört yıl Eczacı Odası Genel Sekreterliği görevini yürütmüş. Özgeçmişinde yer alan ilginç bir şey ise özel bir kanunla 2001 yılında Ankara'da kurulan "Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulu'na seçilen ilk kadın üye olması. Bu görevi de 2001 - 2007 yılları arasında yürütmüş.
Lavta çalan Pınar Köksal, 94 tanesi TRT repertuarında bulunan ve bunlar içinde 26'sı çokseslendirilmiş 122 kadar bestesi bulunan bir besteci aynı zamanda.
Bu gece seslendirilen eserlerin aranjesi Bujor Hoinic'e ait.
Açık konuşmak gerekirse Pınar Köksal'a ait bu parçaların kaydını ilk kez bu konserde yaptım. Parçaları dinlemeye başlayınca ilk düşündüğüm şey bir Türk bestecisi olsa da parçaların konserin başlığına pek de uymayabileceği oldu.
Ancak daha sonra Çanakkale Şehitlerini Anma konserinin illâ "Heroik" bir konser olması gerekmediğini düşündüm. Çağdaş ve Lâik Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük önemi, o güne kadar toplumdan dışlanmış, hayatın dışında bırakılmış kadınlarımıza vermesinin kesinlikle tek bir anlamı vardı:
Bir toplumda aydın insanların yetişmesi için önce kadınların aydın bireyler haline getirilmesi gerekiyordu...
İşte bu görüşün bir yansıması olarak da Pınar Köksal tam da bunu gerçekleştirmiş Atatürk Türkiyesi'nin aydın kadınlarından biri ve bu nedenle de eserlerinin bu gece bu konserde çalınmış olması kadınlarımız için gurur kaynağı.
YİĞİDİM ASLANIM...
Konserde seslendirilen eserlerden biri de sözleri Bedri Rahmi Eyüboğlu'na ait olan ve Zülfü Livaneli tarafından bestelenen "Yiğidim Aslan'ım Burada Yatıyor"du. Parçaya başlamadan önce Hakan Aysev dinleyiciye birkaç söz söyledi ki bence tam yeriydi.
"Evet hayatımızda çok elim şeyler oluyor, ancak hayatımız buna rağmen devam ediyor ve etmek zorunda. Müzik devam etmek zorunda, konserlere gitmek zorundayız, herşeye rağmen... İşte şimdi dinleyeceğiniz Yiğidim Aslan'ım bizim bu konserleri vermemizi sağlayan tüm şehitlerimize armağan olsun.."
ACILARA RAĞMEN MÜZİK...
Soprano Feryal Türkoğlu ve tenor Hakan Aysev'i bugün değişik bir formatta dinlemek benim için ilginç bir kayda vesile oldu. Her zaman söylediğim gibi Türk bestecilerinin elinde inanılmaz bir kaynak var ve illâ modern tarzda beste yapmak zorunda da değiller. Turgay Erdener'in düzenlemesini yaptığı "Çalın Davulları" türküsü bu gece en iyi örnekleriden biri oldu.
Kaldı ki Hasan Niyazi Tura ve Muammer Sun'da Halk Müziği'nin pınarlarından beslenen bestecilerden.
Acı günlerde iptal edilen eğlenceli konserleri anlamak mümkün, bu acıyı yaşayan bir sürü insan varken elbette dans edilip eğlenmesi abesle iştigâl olacaktır. Ancak bir Yılbaşı Konseri vermiyorsanız Klâsik Müzik konserlerinin iptal edilmesi ya da "Neden konser veriyorlar?" gibi bir düşüncenin olması bana saçma geliyor.
Müzik, insanın ruh halini dışa vurabileceği bir eylem ve konu eğlence olmadığı sürece bu gibi ulusal acıları hissettiğimiz günlerde belki de buna cevap verecek en anlamlı eylem. Gecenin sonunda merak ettiğim tek şey, geçen hafta Ankara'da yaşadığımız acı olay üzerine bir iki söz söylenemez miydi? 18 Mart'ı anarken bunun atlanmış olması biraz üzücü oldu...
Konserin sonunda, salonda bulunan bestekâr Pınar Köksal ve Kültür Bakanı Müsteşarı Sayın Prof. Dr. Haluk Dursun sahneye davet edildi.
Bu konseri 13 Nisan Çarşamba akşamı TRT Radyo 3'te yayınlanan Bir Konser Programında saat 20.00'den itibaren dinleyebilirsiniz.
Herkese sanat ve müzik dolu bir hafta diliyorum.