Alevilik, Şamanizm ile İslam’ın yoğrulmasından
doğan bir ‘Anadolu Sufizmi’dir
Yıldıray Erdener
Şamanlar kutsal çalgı olarak kabul ettikleri tek yüzlü teften çok daha büyük davulu, Dede Korkut’un bulduğu kopuzu ve seyrek de olsa kutsal sayılan sazı çalar, büyülü şaman şarkıları söylerdi. Oymağında ruhu çalınan, acı çeken ve türlü hastalıklara tutulan insanlara yardım etmek için “yurt” çadırında dualar eder, şarkılar söyler ve iyi ruhları çağırırdı (Shirikogoroff 1925). Şaman kopuzun sapındaki sayısız çıngırakların ritmiyle yurt’ta baş döndürücü bir hız ve enerji ile döner, vecde gelir ya da kendinden geçerdi. Bedeni yerde hareketsiz yatarken ruhu ay, güneş, ve yıldızların ötesinde yaşayan Gök Tanrısı Bay Ülgen’e ulaşmaya çalışırdı. Aleviler’in Altay Türklerinin bir kolu olduğu anlaşılmaktadır çünkü Altay Şamanları Tanrı anlamına gelen Gök Tanrısı Bay Ülgen’e “Kuday” derdi (İnan 1972: 32). Öyle görünüyor ki Alevi semahlarında sıkça kullanılan “Hudey” sözcüğünün de “Tanrı” anlamına gelmesi gerekir. Kırklar Semahında ‘Allah Allah ve Hudey Hudey’ sözcükleri iç içedir.
Şamanizm’den önce Türkler “...atalar kültü, tabiat kültleri, ve Gök Tanrı inancını, Budizm, Maniheizm gibi dinlerin bir kısım inanç ve merasimlerini benimsemek durumunda” kalmışlarsa da şamanizm, İslamiyeti kabul dönemine kadar yaşamıştır (Ocak 1983: 35). Türklerin Anadolu’ya göçü yıllarca sürmüştür. Anadolu’ya girmeden önce uzun süre konakladıkları yerlerden biri de Alevilik yönünden çok önemli olan Horosan’dır. Hacı Bektaş da Horasan’da Nişabur’da doğmuş (1281?-1338?) ve sonra diğer sufiler gibi Anadolu’ya göç etmiştir.
Abdülkadir İnan’a göre Türkler İslam dinini kabul ettikten sonra “eski dinlerden kalan birçok inanç, gelenek ve ayinleri yeni dinlerine sokmaya muaffak olmuşlar” ve “Müslüman Türklerde Altay şamanlığının gelenekleri yüzyıllar boyunca unutulmamıştır.” (İnan 1972: 204, 207). İnan’ın sözünü ettiği unutulmayan “gelenek ve ayinler” şamanizm ile hiç te benzerlik göstermeyen İslam diniyle yoğrulmuş, Moğol akınlarından kaçan Hacı Bektaş ve diğer sufilerle Anadolu’ya taşınmıştır.
KUTSAL SAYILAN KOPUZ VE VE KUTSAL SAYILAN SAZ-
Bir şaman olduğu düşünülen Dede Korkut’un hikayelerinde de görüldüğü gibi bazı şamanizm gelenekleri 15. yüzyılda bile canlı kalmış ve Ozan ve Baksı’lar kopuzu kutsal saymışlar, ona her zaman saygı ile yaklaşmışlardır:
“Uşun Koca Oğlu Segrek" hikayesinde “kafirler” tarafından tutsak alınan ağabeyi Egrek, uyumakta olan küçük kardeşi Segrek'in yanına gelince küçük kardeş ağabeyini tanımaz ve ‘Bre, kafir eğer elinde Dedem Korkut kopuzu olmasaydı ağabeyimin başı için seni iki parça kılardım’ der (Ergin 1971: 211).
Kopuz tılsımlı kutsal bir çalgıdır, Oğuz kahramanları kopuzun sesinden güç alır ve “kafirlerle” savaşınca galip gelirdi. 18. yüzyılda Asan-Tokmak oymağında yaşayan Barlıbay Baksı'nın kopuzu yarış atlarıyla yarışa girer, pehlivanlarla güreşir ve onları yenerdi.
Bir gün büyük bir aş töreninde yarış atları yarışın başlanacağı yere gönderilmekte iken Barlıbay Baksı “benim kopuzu da alınız. Yarış başlanan yere bırakınız!” demiş. Kabul etmişler. Fakat yarışın başlanacağı yerde bulunan bir ağaca kopuzu sımsıkı bağlamışlar. Barlıbay bunu duymuş baksı ırlarıyla kopuzunu çağırmış. Bir de ne baksınlar, kopuz ağacı kökünden koparmış, bütün yarış atlarının önünde geliyor… (İnan: 87-88).
Şamanlık döneminde kopuza adeta taparcasına duyulan saygının yerini Alevi Bektaşi çevrelerinde saz almıştır. Şaman ayinleri gibi cemler de dini ayinlerdir ve cemlerde çalınan sazın kutsal olduğu düşünülür. 2000 yılında Ozan Mahsuni Şerif ile olan konuşmamızda şöyle demişti: “Sazsız hiç bir cem yapılmaz…cemlerde saz çalana ”zakir” yani “zikr” ettiren, coşturan, cuşa getiren anlamında…Zakir, Cem’e başlamadan [önce] sazı öper, … “Saz olmazsa [Cemler] Mevlüt duası, Hoca duası gibi olur…Bir hafızın Kuranı okurken verdiği mesajları, Tanrı’nın buyruklarını biz Türkçe [Arapça değil] saz eşliğinde okuruz. Anadolu Aleviliğinde “Telli Kuran” sözü saz için kullanılır” ve “Anadolu dışındaki Aleviler’de Telli Cem yoktur...” Yirminci yüzyıl Alevi Bektaşi ozanlarından Cevri Baba bir deyişini şöyle bitirir:
Cevri bunda dilli Kuran
Hem erkanlı yollu Kuran
Elimizde “Telli Kuran”
Gideriz Hakkın izinden.
Saz kutsal sayıldığından bazı yörelerde duvara asılırken insan boyunun bir karış üstüne, Kuranı Kerim ile yanyana asılır. Sazı veren de alan da öpüp başına koyar. (www.turkuler.com/thm/semah.asp) 16 Ekim 2014 de bakıldı). Kimi Alevi-Bektaşi çevrelerinde eskiden sazın göğüs kapağı üzerine açılan deliklere “Hak, Muhammet, Ali” delikleri adı verilir ve biçim ve büyüklük olarak saz turnaya benzetilirdi. 1997 de Ozan Şah Turna ile yaptığım bir söyleşide sazın gövdesinin Hz. Ali’yi, kolunun Ali’nin ünlü kılıcı Zülfikar’ı, oniki telinin ise Oniki İmamı temsil ettiğine inanıldığını söylemişti.
ALEVİLİK’TE TURNA KUŞU-
Sibirya’daki Türk şaman davulları üzerinde bir ile yedi arasında değişen kuş resimleri görülür. Şamanın koruyucusu sayılan karlık kuşu ve Çelkanlı’ların ay ganatlı garaguş her zaman şamanın önünde uçar ve şamanın gelmekte olduğunu Bay Ülgen’e haber verir. Ural-Altay şamanları beyaz bir atın ruhunu yedinci, dokuncu ya da onaltıncı gök katında oturduğuna inanılan Bay Ülgen’e sunmak için bir kuşun gövdesine oturur, uçuyormuş gibi kollarını açarak sallar, kuş sesleri çıkarır ve bu sırada yalvarıp yakarmaya başlar:
Gökte Ak Cennet
Arkada Ak bulutlar
Gökte Mavi Cennet
Arkada Mavi bulutlar
Kuş,
Yukarılara Cennete uç.
(Eliade 1958: 60, çeviri Erdener).
Şaman davulu, cübbesi ve dualarında sözü edilen kuşlardan diğerleri ise gök kuşu ya da Cennet kuşu olarak bilinen Merkyut’dur (Eliade, 1964 a: 193; Chadwick 1940: 203; Potapov, 1996, 107-117). Sibirya’da Şamanizm adlı kitabında Andrei A. Znamenski (www.springer.com/us/book/9781402017407) yukarıda sözü edilen kuşlardan başka bir de Alevi semahlarında sıkça adı geçen ve Pir Sultan’ın ‘Hazreti Şahın avazı [sesi]/Turna derler bir kuştadır’ diye tanımladığı turna kuşundan sözeder. TRT Türk Halk Müziği kayıtlarında kırkbeş turnalı türkü vardır (Kurt 2011) ve (http://www.turkuler.com/yazi/trt_thm_repertuarindaki.asp) kayıtlara girmemiş daha bir çok türkünün olduğu kuşkusuzdur. Türkülerde adı geçen başka hiçbir kuş turna ile kıyaslanamaz.
Şamanı Bay Ülgen’e götüren turnanın Alevi Bektaşi çevrelerinde kutsal bir kimliği vardır. Turna semahında “Eller ve kollar kuşun uçuşunu simgeler” (http://forum.memurlar.net/konu/1406303 19 Kasım 2014). Özellikle Turna Semahı “turna kuşunun figürlerine dayanır, kuşun kanat vuruşu, uçuşu, ve duruşuna bir benzerlik vardır…Ezgiye uyarak kollar yana açılıp ağır ağır yürünür.” (www.erencanlar.eu 16 Ekim 2014). Alevi Ozanları turna ile Hz. Ali arasında da bir ilişki kurarlar. Ural-Altay şamanlarının Bay Ülgen’e ya da Kuday’a ulaşmağa çalışırken bir kuşun sırtında kuş gibi sesler çıkardığını anımsatalım. Alevi semahlarında kuş sesi yoksa da turnanın uçuşlarını andıran hareketler, figürler vardır.
Yurtta kopuz eşliğinde raks eden şamanlar gibi cemlerde de “canlar” saz ve ses eşliğinde temposu giderek artan semahlarla döner ve adeta kendinden geçerler. Kimi bölgelerde her cem bir semahla son bulur. “Semah ayakta yapılan zikirdir.” Semahın üçüncü aşaması olan “Pervazlama” ya da “Uçma” Sidrei Münteha ile Kaab-ı Kavseyn arasında Tanrı ile buluşan Hz. Muhammed’i simgeler. Semah dönen kimse müzik ve raks ile “tüm benliğinden sıyrılarak Tanrı ile özdeşleşir. Tanrı da yok olmanın tadını alır.” Böylece “kişi manevi alemde geziye çıkmaktadır.” Hacı Bektaş’a göre: “Semah ariflerin akti, muhiplerin ibadeti, taliplerin maksududur, ilahi bir sırdır, O kimse ki semahı bir oyun sanır, O cifedir” (düşük, kötü insan). (www.erencanlar.eu.SEMAH.htlm 16 Ekim 2014). Şaman da çadırda dönerek dans eder ve kendinden geçtikten sonra benliğinden sıyrılarak Bay Ülgen’e ulaşmaya çalışır.
Taptuk Emre dergahına karıştıktan sonra Yunus (Taptuk’un tapusunda/Kul olduk kapusunda/Yunus miskin çiğ idük/Piştik elhamdilüllah) “Molla Yunus” kimliğinden sıyrılıp “Derviş Yunus” kimliğine büründü. Başgöz, semahlar ve bu törenlerde kullanılan müzik aletleri hakkında Gölpınarlı’nın Yunus Emre Divanı’ından bazı bilgiler aktarıyor (1990:21-33):
Gene aşk elçisi geldi meydanımız doldu, dört yanımız seyir yeri oldu. Gene içki kadehleri
dizildi, gene içkiler sunuldu. Canlar içip esrük oldu. Evin içi aşk ile doldu. Hiçbir
perişanlığımız kalmadı (Yunus Emre Divanı, s. 346). Bu semahtır. Bizim semahımıza girmeyen sonunda pişman olur bize düşman bile kesilir. Ancak gönlü şeytanla dolu olan kimseler bizim törenimize gülegen olurlar” (aynı eser, s. 301).
Ben oruç namaz yerine içki içip sarhoş olurum, tesbih ve seccade yerine de, şeşte ile
kopuz dinlerim (aynı eser, s. 347). (Başgöz 1990: 38)
Neşet Ertaş ta Ayin-i Cem için “Semah edilir, dua edilirdi. İbadet yani. Bir semah çalındığında ayakların başparmakları birbirine basar, el göğüste eğilir, dede dua eder, herkes “Allah Allah” der. Her semah böyle biterdi” (Akman 2012: 155). Mevlevilerin de sema’da iken ayakları çıplaktır ve “semazen ayakta dururken sağ ayağının üzerinde durur. Buna “ayakları mühürlemek” denir. Alevilerin “Semah”ı gibi Mevlevilerin “Seması da Tanrıya yöneliştir. Semada semazenler “elit kültür” ürünü diye adlandırılan klasik Türk müziği ile, semah’ta ise “canlar” halk müziği ile vecde gelirler. Mevlevilik Batıni ve Sünni inançlar sentezidir. Bu sentezde kadın semazen yoktur. Semahlarda ise kadın erkek el ele tutmadan birlikte döner ve döndükçe de tüm benliklerinden sıyrılmaya çalışırlar.
Abdülkadir İnan’ın belirttiği gibi “Altay şamanlığının gelenekleri unutulmamıştır,” İslam dini ile şamanizmin inanç ve gelenekleri yoğrulmuş, harmanlanmış ve Orta Asya’da Moğol akınlarından kaçan bir çok sufi ve Türkmenlerle Anadolu’ya taşınmış ve geçmiş inanç sistemlerinin zengin birikimli Anadolu topraklarında kök salmıştır. “Anadolu Sufizmi*” diyebileceğimiz bu sinkretik olgu Alevi-Bektaşi çevrelerinde bugüne dek yaşatılagelmektedir.
*Genel olarak Sufizm, içsel öze varabilmek ve evrenin gizemini anlayabilmek için Tanrı’nın
birliğine doğru akan bir yol olarak tanımlanabilir.
**Bu yazı ilk kez Cumhuriyet’in Bilim Teknoloji ekinde yayımlanmıştı. 2015, sayı 1479.
***
Akman, Haşim, Neşet Ertaş Kitabı. İstanbul: İş Bankası Yayınları, 2006.
Başgöz, İlhan. Yunus Emre. İstanbul: Pan Yayıncılık, 1990. (Başgöz semah hakkındaki bilgileri Abdülbaki Gölpınarlı’nın Yunus Emre Divanı’ndan aktarmıştır)
Chadwick, Munro H.,Nora K.Chadwick. The Growth of Literature. New York:
The Macmillan, 1940.
İnan, Abdülkadir. Tarihte ve Bugün Şamanizm. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1972.
Eliade, Mircea. Shamanism. Princeton: Princeton University Press, 1972.
Ergin, Muharrem, Dede Korkut Kitabı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1971.
Kurt, İrfan. TRT THM Repertuarındaki turna sembollü türkülerin ezgisel yapıları ve
Durnalar semahının incelenmesi.
www.turkuler.com/yazi/trt_thm_repertuarindaki.asp
Ocak, Ahmet Yaşar, Bektaşi Menakıbnamelerinde İslam Öncesi Motifler, İstanbul:
Enderun Kitabevi, 1983.
Potapov, L. P. “The Şaman Drum as a Source of Ethnographical History” (Etnoğrafi
tarihi olarak Şaman Davulu). Shamanism in Siberia adlı kitapta. Editörler:
V. Dioszegi ve M. Hoppal. Budapest: Akademia Kiado, 1966.
Shirikogoroff, Sergei Mikhailovich “What is Shamanism?” The Journal of the Asiatic
Society of Bengal, 1925.
Znamenski, A. A. Sibirya’da Şamanizm: Russian Records of Indigenous Spirituality
2015 (www.springer.com/us/book/9781402017407).
***
Abstract:
The Syncretism of Shamanism and Islam Gave Birth to Alevism which is “Anatolian Sufizm.”
This paper examines the similarities between Shamanism and Alevism. For example, shamans from the Turkic speaking people of southern Siberia honor the supreme god Bay Ülgen. They believe he dwells in the highest heaven above the sun, the moon and the stars. When the shaman journeys to Bay Ülgen he whirls around in a tent to the accompaniment of the “sacred instrument” or “kopuz." He then lies on the floor while his soul travels on the back of an animal or a bird to Bay Ülgen. There are several birds who help the shaman, including the crane. On his journey the shaman imitates the bird’s voice and its flying movements. The crane is also a significant bird the for Alevis. When Alevis worship god they gather for the “Cem” ceremony and do a spiritual dance called the “Semah.” During the “Semah of the Crane” the Alevis also imitate the crane’s flying movements. Men and women turn around to the accompaniment of the “sacred instrument" or saz