Konu üzerine sayısız yazılar yazıldı? Yalnız benim yazdıklarım nerdeyse 8’i, 10’u aştı.
Büyük emek verilen ve önemli miktarda kamu parası harcanarak elde edilen mükemmel bir projenin unutulması, giderek yok sayılmasını kabullenmek iç acıtıcı.
İnşaat ihalesi aşamasına getirilen yeni Ankara Operasından söz edeceğim. Ancak, anımsamak için önce kısa bir özet sunalım:
Öykü 35 yıl öncesine kadar uzanır. 1980 yılında çıkartılan 2302 sayılı “Atatürk Kültür Merkezi Kurulması Hakkında Kanun”la, Ankara’nın ortasındaki 5 bölgeden oluşan alan “Kültür Merkezi Alanı” olarak ilan edildi ve kültür sanat yapıları dışında diğer her türlü yapılaşmaya kapatılarak yasal bir güvenceye kavuşturuldu.
Yasa; ülkenin kültürel gelişimine ivme kazandıracak model yasa, Ankara’ya nefes aldıracak, sanat kurumlarımızın yükselişine olanak sağlayacak bir düzenlemedir. Hazindir, demokrasi kültürü açısından da önemli bu yasayı siyaset kurumu değil, bir askeri yönetim çıkardı.
Alanda önemli çalışmalar da yapıldı. Bunlardan biri, 1991’de ulusal yarışmayla elde edilen “CSO Konser Salonu” projesi, diğeri 1995’te “Opera Bale” yapısını da içeren “Ankara Kültür ve Kongre Merkezi” projeleridir.
O günden buyana kaç iktidar, kaç bakan, kaç başbakan, kaç cumhurbaşkanı geldi geçti? Bu zaman diliminin, Cumhurbaşkanları Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül ve şimdi R. Tayyip Erdoğan’ın görev sürelerini kapsadığını söylersem yaşanan süreç daha iyi anlaşılır. Çarpın 7 yıla, yıllar toplamı ortaya çıkar.
Yaşayanlar bilir, değişen hükümetler, yaşanan krizler, verilmeyen ödenekler ve daha da acısı boş alanı ele geçirme ihtirasları nedeniyle mücadele 25 yıl sürdü. Bugün konser salonunun bitme aşamasına gelmesi sevindiricidir. Opera bale yapısı ise kazma vurulmayı bekliyor.
Yaşanan uzun serüveni merak edenlere yazdığım “Türkiye’nin Kültür ve Sanat Siyaseti” isimli belgesel nitelikli kitabın ilgili bölümünü okumalarını öneririm.
Peki, o gün neler yapıldı?
Konumuz, “Yeni Opera Binası” olunca biraz da projeden söz edelim: Atatürk Kültür Merkezi 1. Bölgede, Hipodrom alanında inşa edilecek opera, tamamlanırsa, 1400 izleyici kapasiteli modern salonu, fuayeleri, atölyeleri, çalışma mekânları, idari birimleri ve geniş sahne olanaklarıyla Avrupa’nın sayılı operaevlerinden biri olacaktır.
Açılan ulusal yarışmadaki seçici kurul, Doğan Kuban’ın başkanlığında, Orhan Vural, Erkut Şahinbaş, Haluk Pamir, Gülay Andaç, Yusuf Dim, Can Binzet’ten oluşuyordu. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü olarak ben ve Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Tamer Levent, danışman jüri üyesiydik.
Kurul, 46 proje arasından oy birliği ile Azize ve Özgür Ecevit’in projesini uygulamaya değer buldu.
Yeni operanın uygulama projesinin yapılması, Bayındırlık Bakanlığı’ndaki bürokratik engeller yüzünden tam üç yıl geciktirildi. Proje müellifi Özgür Ecevit ile birlikte projenin tamamlanması ve kaynak sağlamak için, kapılarını aşındırdığımız bayındırlık ve maliye bakanlarının sayısını ben de unuttum. Sorunların aşılmasında ve uygulama projelerinin bitirilmesinde mimar Özgür Ecevit ile olağanüstü çaba gösterdiğini belirtmeliyim.
Davet edilen Danimarkalı akustikçi Nils Jordan ile Teakon firmasının uzmanları ve Devlet Opera ve Balesi’nin uzmanlarıyla mükemmel bir projeye ulaşıldı.
Belirtmeliyim, Mimar Özgür Ecevit, Avrupa’nın önemli operaevlerini yerinde inceleyerek birikimini derinleştirdi ve bu çalışmalarla proje inşaat ihalesi aşamasına getirildi. Ancak DSP-ANAP-MHP hükümeti yaşanan yoğun ekonomik krizle 2002’de dağıldı.
Sanat söz konusuysa, siyaset kurumunun alana bakışı hep aynıdır. Kültür sanat alanındaki bu duyarsızlığı, sözünü ettiğim kitapta bakın nasıl tanımlamışım:
“Konu başkadır. Konu, kaynak meselesi değil, anlayış meselesi, uygarlık meselesidir. Sonuçta, biz ne tür bir insan yaratacağız, nasıl bir ülke olacağız? meselesidir. Mesele zihniyet meselesidir. Türkiye’de gelmiş geçmiş iktidarların nerelere ne denli büyük kaynaklar ayırdığını hep biliyoruz. Bizim, kültür sanatı, insan yaşamının merkezine yerleştiren, Atatürk gibi düşünebilen yöneticiler dilemekten başka umarımız kaldı mı?”
Gelelim bugüne:
Şimdi operada yeni bir genel müdür, ülkede yeni bir Başbakan var. Selman Ada’nın daha göreve başlarken konuya önem verdiğini görmüş sevinmiştim. Bakarsınız Ada; stadyumlar, kanallar, asma köprüler, havaalanları, otoyollar, yeni kentler gibi büyük mega projelere imza atan iktidarı ikna eder, Ankara’yı, Avrupa’da operasız tek başkent olma utancından kurtarma başarısı da yeni genel müdürün ve AKP’nin hanesine yazılır. Dahası sanat karşıtı siyasal iktidar da imajını bir ölçüde düzeltmiş olur. Umut biter mi?
Bu denli büyük projelere kaynak ayıran Türkiye’de, 4 Yılda bitecek opera inşaatına her yıl ayrılacak 20, 25 Milyon Doların sözü ise zaten edilmez.
Benden uyarması, bu mükemmel projeye sahip çıkılmazsa, yeni bir projenin elde edilmesi için belki bir 20 yıl daha beklenecek, korkarım ki o zaman da opera bale için kentin merkezinde uygun bir arsa dahi bulunamayacaktır.