Önce, kültür sanat alanında yaşananlar konusunda genel tanıyı ortaya koyalım.
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde, ilk Kültür Bakanının atandığı 18 Kasım 2002’den, yeni bakanın işe başladığı 24 Kasım 2015 tarihine kadar geçen 13 yılda görev başına 7 Kültür Bakanı getirdi. Daha da doğrusu 6 kez bakan değiştirdi.
Hüseyin Çelik, Erkan Mumcu, Atilla Koç, Ertuğrul Günay, Ömer Çelik, Yalçın Topçu, Mahir Ünal.
Doğal olmayan nedir diye sorarsanız hemen yanıtlayalım:
Biliyoruz ki, her alanda olduğu gibi, özellikle de siyasal alanda başarı için özlemi duyulan sihirli sözcük, “istikrar” ve “sürekliliktir.” Gelin görün ki AKP bu 13 yıllık tek parti iktidarı döneminde çoğu bakanlıkta aynı bakanla veya bir iki değişiklikle yönetimini sürdürürken, kültür alanında 6 kez bakan değiştirerek 7. bakanı görevlendirmesi doğal olmasa gerek.
Tablo, günümüz iktidarının, kültür sanat siyasetinde dikiş tutturamadığının da resmidir.
Hoş, iyi ki dikiş tutmadı, bizi çağa taşıyan katmanlı ve evrensel açılımlı kültürümüzü yürütmekle görevli bağımsız Kültür Bakanlığını yarım bakanlığa düşürüp turizme ekleyen, alanı yerel kültüre indirgeyip yerel yönetimlere devretmek için, sanat kurumlarımızı ortadan kaldırmak, yaşamımızdan silmek için yasa taslakları hazırlayan bu tür iktidarlar bu alanda iyi ki dikiş tutturamadı da, diyebiliriz.
Ancak şimdi yeni bir bakan ve yeni söylem var, konumuz bu nedenle Bakan Mahir Ünal.
Açıklamalarına bakarak yeni bakan işe iyi de başladı. Sayın bakan “fikri olanı dinlerim”, “kültür sanat alanı gerilim alanına dönüştürülmemeli”, “bu alanı ideolojik angajmanlarımız dışında tutmalıyız”, “opera bir ülkenin yumuşak gücüdür, nasıl karşı çıkarım” diyor. Dahası “kültürsüzleştirilen kentlerimizden” söz ediyor ve çözüm arayışına yöneliyor.
Yeni Kültür Bakanı ile Başbakan tarafından açıklanan “Kültürel Kalkınma Eylem Planı” nında yeni bir şey görmesek de, şehir ve kültür konularının ilköğretim ders programlarında yer alması, kültür sanata yapılacak desteklerinin gelir vergisi matrahından düşürülmesi, özel tiyatrolara ve sinemaya desteğin güçlendirilmesi (keşke CNC örneği incelenerek sonuçlanma aşamasına getirilen “Türkiye Sinema Kurumu” yasası çıkarılsa), devlet sanat kurumlarında görev yapan sanatçıların emeklilik ikramiyelerinde artışlar sağlanarak sanatçıların emekliliğe özendirilmesi konuları da var. Onları da göz ardı edemeyiz.
Ancak zihinlerde haklı olarak soru işaretleri var. Çünkü Kültür Bakanı Mahir Ünal yeni olsa da, yaşananların ve mensubu bulunduğu partisinin kültür siyaseti mirasını üzerinde taşıyor.
Dahası, eylem planındaki belirsizlikler, soru işaretlerinin varlığına haklılık da kazandırıyor. Bu nedenle Sayın Bakan, düşündüğü kültür siyasetinin tümünü bir BÜTÜN olarak ortaya koymalıdır.
Soru işaretleri için birkaç örnek verelim:
Bir kez de olsa, emeklilik yaş sınırına yaklaşmış, sahne üzerinde aktif çalışma gücünü yitirmiş sanatçıların emeklilik ikramiyelerinde yapılan artışlara karşı çıkılmaz. Böyle bir düzenlemenin süreklilik kazanması için, ikramiye zammı yerine maaş ek göstergeleriyle ve katsayılarla yapılması daha doğru olurdu.
Ancak sanat kurumlarında toplu boşalmaya yol açacak, böylece sanat üretimini ortadan kaldıracak bu düzenlemeyle yaratılacak boşluk nasıl doldurulacak? Boşalan kadrolar için gereksinim duyulan yeni kadro tahsisi yapılacak mı? Yapılmazsa söz konusu düzenleme kurumları ölüme terk etmek anlamını taşımaz mı?
Soru işaretleriyle dolu belirsiz diğer önemli konu, hazırlanması öngörülen “Bakanlığın yeni Teşkilat Kanunu”dur. Konu, tüm kültür sanat alanını etkileyeceği, daha da doğrusu belirleyeceği için çok önemli. Sunulan metinde belirsizlikler çok. Ancak önemli ipuçları var. Metinde “yerinden yönetim ilkesi çerçevesine” ve “kültür müdürlüklerinin yapılandırılmasına” vurgu yapıldığına göre 2003’te yarım bakanlığa indirgenen Kültür Bakanlığı tamamen kapatılıyor, kültür sanat yerel kültür anlayışına indirgeniyor olmasın!
Derinlikli ve katmanlı kültür varlığımıza bakarak, dünyada Kültür Bakanlığını yapılandıracak ve yaşatacak sayılı ülkelerden birisi Türkiye’dir. Yazık olur, niyet öyleyse bakanlığa kıymayın Sayın Bakanım. Yapabilirseniz tüm insanlığı kucaklayan bu alanı, söylediğiniz gibi siyasi parti tasallutundan kurtarın, bakanlığı kültür sanat insanlarıyla birlikte yönetilecek bir yapıya kavuşturun.
Bilgi vermek istediğim diğer önemli konu sona kaldı. Aslında yazıyı, sona kalan bu konu için kaleme almıştım. AKM alanında projelendirilen “Ankara Kültür ve Kongre Merkezi” inden ve inşaat ihalesi aşamasına getirilen “Opera” projesinden söz edeceğim. Çünkü yeni bakan düşlediği “Anadolu Kültür Külliyesi” projesinden söz ederken, alanda kazma vurulmayı bekleyen hazır projeden de habersiz görünüyor.
Kısa bilgi sunalım:
Atatürk Kültür Merkezi 1. Bölgede, inşa edilecek proje, 1400 izleyici kapasiteli opera bale, 800 ve 600 seyirci kapasiteli tiyatro ile 3500 seyirci kapasiteli gösteri ve kongre yapılarını içeriyor.
1995 yılında açılan ulusal yarışmadaki seçici kurul, Doğan Kuban’ın başkanlığında, Orhan Vural, Erkut Şahinbaş, Haluk Pamir, Gülay Andaç, Yusuf Dim, Can Binzet’ten oluşuyordu. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü olarak ben ve Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Tamer Levent, danışman jüri üyesiydik. Kurul, 46 proje arasından oy birliği ile Azize ve Özgür Ecevit’in projesini uygulamaya değer buldu.
Tamamlanırsa, 1400 izleyici kapasiteli modern salonu, atölyeleri, çalışma mekânları, idari birimleri ve geniş sahne olanaklarıyla Avrupa’nın sayılı operalarından biri olacaktır.
Devletin davetiyle gelen Danimarkalı akustikçi Nils Jordan ile Teakon firmasının teknik yetkilileri ve Devlet Opera ve Balesi’nin uzmanlarıyla mükemmel bir proje elde edildi.
Mimarlar Azize ve Özgür Ecevit, Avrupa’nın önemli operalarını yerinde inceleyerek birikimlerini derinleştirdi ve bu çalışmalarla proje inşaat ihalesi aşamasına getirildi. Ancak DSP-ANAP-MHP hükümeti yaşanan yoğun ekonomik krizle 2002’de dağıldı.
Sayın Bakan, hazır, mükemmel bir proje var. Yaşadığımız için inanın bize, yeni projeye ömür yetmez. İsteyin Bayındırlık Bakanlığı’ndan, Opera’dan projeyi, kazmayı vurun. Dünyada da partinizin sanat karşıtlığı imajını düzeltirsiniz. Adınız kalır.
Başkent Ankara’yı da opera binası olmayan Avrupa’daki tek başkent olma utancından kurtarmış olmak size nasip olur.
Dahası, sözünü ettiğimiz bu projeye çok emek verildi, önemli miktarda kamu parası harcandı. Bu kadar emek ve para harcanan hazır projeye yazık olmasın. Düşünüz gerçekleşirse, bu proje, ulusal müzeyle, milli kütüphaneyle de birbirini tamamlar, Başkent Ankara canlanır.
Şimdilik yazıyı sonlandıralım. Kültürün yeni bakanı Sayın Mahir Ünal dikkatli söylemleriyle işe iyi başladı demiştik.
Ancak icraatıyla samimiyet testinden geçiyor.
Dileğimiz, kendisinden önce değiştirilen 6 bakandan biri olmaması, başarılı olmasıdır.