Almanya’nın en zengin şehirlerinden biri, belki de en zengin şehri, yıllardır beklediği konser salonuna 11 Ocak akşamı kavuştu. Kuzey Almanya Radyo Senfoni Orkestrası NDR 1945 yılında kurulmuş, 1955 yılında da bugünkü adını almıştı. Klaus Tennstedt, Günter Wand, John Eliot Gardiner, Christoph Eschenbach ve Christoph Dohnanyi gibi çok önemli şeflerle çalışmış olan NDR Senfoni Orkestrası konserlerini turne veya festivaller dışında Hamburg’daki Laieszhalle adı verilen Hamburg Konser Salonunda veriyordu. Şimdi ise son derece iddialı, ihtişamı konusunda tartışma götürmez bir konser salonu Orkestranın yeni mekânı olacak: Elbphilharmonie.
©Thies Raetzke
Her şey 2001 yılında başlamış. Hamburg Limanının doğusunda, 1960 yıllarında yapılan bir antreponun 1990 yıllarında artık kullanılamaz hale gelmesi üzerine binanın değerlendirilerek, iş merkezi haline dönüştürülmesi söz konusu olmuş. Ancak o yıllarda yaşanan emlak krizi nedeniyle, bunun çok da elverişli bir iş olmayacağına düşünülerek, fikir terk edilmiş. İşte o sıralarda Alexander Gerard adlı bir mimar tuğladan yapılmış olan antrepo binasının özel bir konser salonu olabileceğini düşünerek, stat ve müze yapımı alanında dünyaca ünlü İsviçreli mimar Jacques Herzog’a düşüncesini açmış. Fikrin beğeni kazanmasıyla, Herzog ve ortağı De Meuron proje üzerinde çalışmaya başlamışlar. Eski binanın muhafazası ön koşul olarak sunulmuş mimarlara. Böylece ortaya altı tuğla, üst kısmı cam, çatısı da dalgaları anımsatan bir siluete sahip bir bina taslağı çıkmış.
İki buçuk yıl süren mimari tasarım çalışmaları tamamlandığında 2005 yılında proje Hamburglu'ların onayına sunulmuş. Bir büyük konser salonu, oda müziği için küçük bir salon, 240 odalı lüks bir otel ve 40 apartman dairesinden oluşan proje büyük beğeni almış. O kadar ki, önce Hamburg Belediyesi, sonra da Hamburg Parlamentosu projeyi üstlenmiş. 241 milyon € olarak tahmin edilen maliyetin yarısının bağışlarla, geri kalan kısmının binaya entegre edilecek lüks otel ve satılacak lüks apartmanların geliriyle karşılanması kararlaştırılmış. Ve Brahms’ın memleketi Hamburg için kendine özgü yapısının olmasına özen gösterilen konser salonu içeren büyük binanın temeli 2007 yılının Nisan atılmış.
Buraya kadar her şey yolunda. 2010 yılında tamamlanmak üzere, inşaata başlanmış. Lakin işler bundan sonra öngörüldüğü kadar da kolay olmamış. Eski antreponun temelinin yumuşak olması, korunması istenen duvarların çok sağlam olmaması, ayrıca sayılamayacak kadar önemli ve ilginç teknik ayrıntılar inşaatın tamamlanmasını geciktirmekle kalmamış; 209 milyon €’ luk bir ek maliyet ortaya çıkmış. Teslim tarihi 2012’ye ertelenmiş.
2012 yılına gelindiğinde yüklenici firmayla ortaya çıkan ek sorunlar, projenin gerektirdiği işlerin niteliklerinden taviz verilmemesi maliyeti daha da arttırarak, 789 milyon € a yükselmesine neden olmuş. Bir yıl ara verilen inşaatın tekrar başlaması ve binanın tamamlanması arasında 4 yıl daha geçmiş.
Konser salonuna ilişkin ayrıntıları bir belgeselde izlediğimde doğrusu dünyanın en iyi akustiğine sahip salonlardan biri olma iddiasındaki mekânla ilgili olarak gösterilen titizlik, özen ve önem karşısında hayranlığımı gizleyemedim.
Büyük konser salonunun antreponun tam ortasına yerleştirilmesi daha baştan kararlaştırılmış ama, her ne kadar salon ortaya yerleştirilse dahi, konser sırasında dinleyici ve orkestra mensuplarının limana giren gemilerin sirenlerinden rahatsız olmaması; aynı şekilde, otel müşterileriyle binanın arka tarafındaki apartmanlarda yaşayanların müziği duymamaları, aynı zamanda akustiğin de etkilenmemesi gereği, sorun olarak ortaya çıkınca, salonun 50 santimetreyle, 4 metre arasında değişen bir “akustik boşluk” yaratan, çelikten bir kabuk içine oturtulmasına karar verilmiş.
Salonun büyüklüğü gerek mimari, gerekse akustik açıdan bir başka büyük sorun olarak çıkmış mimarların karşısına. Akustik açıdan dünyanın en iyileri arasında olması istendiğinden ve de planlandığından, bunun sorumluluğu dünyaca ünlü akustik uzmanı Yasuhisa Toyota’ya verilmiş. Toyota’nın koltukların kumaşının seçiminden, içindeki süngere, süngerin yapıştırmalı olması ya da olmamasına; duvar malzemesinin (Bavyera'daki bir madenden elde edilen bir tür alçıtaşıyla kağıdın hamur haline getirilip şekillendirilmesi) seçiminden, bu malzemenin yontulması, oyulmasına kadar gösterdiği titizlik dikkat çekici. Çek Cumhuriyeti’nde özel bir yöntemle üflenen cam karpuz lambalar; her biri 50 000 € a mal olan 1000 adet, dört katmandan oluşan, ısı ve ses geçirmeyen özel dış cephe camı; ziyaretçileri zeminden 37 metre yükseklikte bulunan seyir yeri, Plaza’ya 3 dakika içinde götüren 80 metre uzunluğundaki tüp; akustiği güvence altına alan 10 000 adet ağır pano ve daha nice ayrıntı, incelik…..bütün bunlar çok özel bir yapı çıkartıyor karşımıza. Özellikleri de maliyetini elbette yükseltmiş.
Temelin atılışından, yapının bitimine kadar geçen zaman içinde başta yöneticiler, sorumlular, projeyi destekleyenlerde değişiklikler yaşanmış. Binanın tamamlanması uzadıkça Hamburg’luların desteği de azalmış. Bununla beraber, ortaya çıkan ihtişamlı bina herkesin ikna etmişe benzer.
11 Ocak akşamı büyük konser salonunun açılışını NDR Senfoni Orkestrası’nın 2011 yılından beri daimi şefi olan Thomas Hengelbrock yaptı. Konser programı ve akışı Hengelbrock tarafından salonun akustiğinin ne kadar başarılı olduğunu göstermek istercesine hazırlanmıştı: teras-balkonlardan birine yerleştirilmiş obua solonun seslendirdiği Britten’den “Pan” (op.49) ile başlayan konser, eser aralarında durmaksızın,
Dutilleux’nün orkestra için bir eseri; yine balkonların birine konuşlandırılmış olan kontrtenor Philippe Jaroussky’nin solo arp ile seslendirdiği Emilio da Cavalieri’nin “La Pellegrina”adlı yapıtından bir şarkı; Bernd Alois Zimmermann’nın (1918-1970) orkestra için “Photoptosis” ; Ensemble Praetorius’dan 16. Yüzyıl Alman Barok dönem bestecilerinden Jacob Praetorius II’den bir motet; Rolf Liebermann (1910-1999) ve Olivier Messiaen’dan (1908-1992) birer kısa eser; yine Jaroussky’nin seslendirdiği Giulio Caccini’den (1551-1618) ünlü “Amarilli mia bella” adlı şarkıyla devam etti ve kısa bir aradan sonra, Wagner’in Parsifal operası uvertürü; Wolfgang Rihm’e sipariş verilen bir eser ile Beethoven’in 9. Senfonisinin Finale bölümüyle sona erdi. Konser boyunca kısa adıyla Elbphi’ nin dış cephesinde de ışık oyunları şöleni vardı.
Ertesi gün, 12 Ocak’ta da Resital Salonu adını taşıyan 550 koltuklu küçük salonun açılış konseri gerçekleşti.
Yaşanan gecikme ve beklenmedik yüksek maliyetin binanın konser salonunun beğeni kazanmasıyla Hamburg’lularca zaman içinde kabullenileceği anlaşılıyor. Şimdi önceden planlanan etkinlikler yeniden gözden geçirilerek, Elbphi’yi kültürel bir çekim merkezi haline getirmek başlıca hedef. Bunun için 2100 koltuk kapasitesine sahip olan büyük salonda senede 260 konser gerçekleştirilecek. Bunun 100 tanesi NDR Senfoni Orkestrasının, 110 tanesi bir başka orkestrayla ortak, 50 konser de Almanya dışından gelecek orkestraların verecekleri konserlerden oluşacak. Ayrıca eğitim programlarında da revizyona gidiliyor. Önümüzdeki altı ay için bütün konser biletlerinin satıldığı ve karaborsa piyasasının oluştuğuna ilişkin söylentiler var. Özetle, Hamburg şehri bu yeni kazanımıyla daha çok uzun yıllar kendinden söz ettireceğe benzer.
Ayşe Öktem
21 Ocak 2017