Reinhard Goebel’i ilk kez kurduğu Musica Antiqua Köln Orkestrası kayıtlarıyla tanıdık. 80’li yıllarda erken dönem müziğin tanınmasında, sevilmesinde, bu dönemin müziği konusunda müzikseverlerin bilinçlenmesinde önemli payı olan, özellikle bu dönem müziğin belli başlı yorumcularından biri olarak tanınan, orkestra şefliği kadar kemancılığıyla da beğeni kazanmış bir müzisyen Goebel.
31 Ocak akşamı onu Ankara’da ilk kez dinleyişimiz değildi; 2019 ve 2024 yılı başlarında da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasıyla (CSO) verdiği konserlerde izlediğimiz ünlü şef ve kemancı, erken dönem müziğinde az bilinen bestecilerin eserlerinin tanıtılmasında etkin rol oynamasıyla da biliniyor. Nitekim, Ocak 2024’de CSO ve Almanya’da yerleşik kemancımız Önder Baloğlu ile verdikleri konserde J.M.Kraus, Thomas Linley gibi eserleri az icra edilen bestecilerin yapıtlarını bizlere sunmuşlardı.
Şef Reinhard Goebel ve CSO’nun , 31 Ocak 2025 akşamı verilen konserde programda baştan sona Mozart vardı. İlk eser, bestecinin No. 31, Paris Senfonisi olarak da bilinen Senfonisini icra ettiler. Goebel enerjik bir şef; gerek orkestrayı yönetme tarzı, gerek vurgularıyla heyecan dolu olduğunu kanıtlıyor. Yorumları sürükleyici, heyecan verici. Lakin bu sıfatların Paris Senfonisinin yorumundan çok, programdaki ikinci senfonik yapıta, Mozart’ın 40. Senfonisine daha uygun olduğunu düşünürüz. Paris Senfonisi dâhi bestecinin diğer senfonilerine göre daha geniş bir nefesli çalgı yelpazesini kullandığı bir eser. Nefesliler sürekli ön plana çıkıyor. Bu bakımdan nefesli çalgılardan gelen tınıların çok temiz olması önem taşıyor. Öte yandan Reinhard Goebel’in dönem enstrümanlarıyla dönem tarzına uygun yönetme pratiğini modern çalgılara aktarmış olmasından dolayı bu çalgılarla icra edilen yapıtlar farklı kıvamda oluyor. Bunu Sol Minör 40 numaralı Senfoninin birinci bölümü, Molto Allegro’da fazlasıyla hissettik. 1. Bölüm oldukça ağır tempoda, güçlü vuruşlar yerine oldukça sakin havada ilerledi. Ama Goebel dokunaklı havasıyla oldukça dramatik olan bu senfoninin bütününe, vurgularıyla, renklerle bezeli romantik, duygusal bir güç verdi.
Konserin ikinci eseri Mozart’ın sıklıkla konser programlarına alınan, çok sevilen bir yapıtını Senfoni Konçertant’ı kemancı Tobias Feldmann ve Amerikalı-İranlı viyolacı Muriel Razavi icra ettiler. Her ikisi de son derece müzikal, lirik arşelere sahip; her ikisi de tartışmasız virtüoz. Konser broşüründeki özgeçmişlerinden anladığımız kadarıyla, her ikisi de geleceği parlak, yetenekli, umut vadeden genç yıldızlardan. Aralarında kurulan dengeli ve güzel iletişimle yumuşak, aynı zamanda canlı, neşe dolu bir Senfoni Konçertant sundular Ankara dinleyicilerine.
Tobias Feldmann’ın kemanının 1769 tarihli bir Niccolo Gagliano olduğunu öğrendik. Razavi’nin ise, “Fransız yapımcısı Patrick Robin tarafından kendisi için yapılmış bir viyola ile Dorothea van der Woerd tarafından, tarihi bir çalgıdan modellenmiş bir Allemanik Barok viyola” çaldığını konser broşüründen öğrenmiş olduk. Konser akşamı hangisini kullandığını bilmemize olanak yok, lakin viyoladan çıkan tatlı, tok, renkli tınılar kulaklara bayram ettirdi. Israrlı alkışlar sonunda kısa bir parçayı “pizzicato” çaldılar. Konserlerde pek de yapılmayan biz dinleyiciler için yararlı bir şey de yaptı kemancı Feldmann, bis parçasını açıkladı ama ne yazık ki uzakta oturan bizler ne olduğunu duyamadık.
AYŞE ÖKTEM
6 Şubat 2025, Ankara