Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası müzisyenleri, CSO Sanatçıları ile Denizbank Konserleri başlığı altında, önceki sezon başından itibaren bir dizi oda müziği konseri vermeğe başlamıştı. Zaman zaman bu konserlerden izlenimler de aktarmıştık. Bizim için oda müziğinin yeri başkadır, derindir, içtendir, ruhlara dokunur. Neşeli de olsa, hüzünlü de olsa, huzur verir. Bundan 20 yıl önce Ankara’da oda müziği konserlerinin olmamasından, ya da çok az olmasından yakınırken, “gelen olmaz ki!” denilmesi beni üzerdi. Oysa güzel bir şey, ne olursa olsun, gerektiği gibi sunulduğunda, onu kabul edecek bir kitle daima bulunur. Nitekim giderek sayıca artan oda müziği konserlerinde salonların dolu olması oda müziği meraklılarının da sayıca arttığını göstermesi bakımından sevindirici.
Geçtiğimiz hafta CSO Sanatçıları ile Denizbank Konserleri serisi kapsamında Tuğba Tamer Türeli (keman), Yusuf Çelik (viyolonsel) ve Cem Esen’den (piyano) güzel programlı bir konser dinledik. Başlamadan önce ilk yarıda icra edecekleri kısa yapıtlar hakkında bilgi verdiler.
İlk olarak Yusuf Çelik ve Cem Esen, Sergey Rahmaninov’un 1902 bahar aylarında bestelemeye başladığı Op. 21, on iki Romansından Ne Güzel bir Yer ! başlıklı 7’nci Romansının viyolonsel ve piyanoya olan uyarlamasını icra ettiler. Cem Esen pırıl pırıl tuşesiyle, Yusuf Çelik içli yorumuyla eseri lirizmle dolu, müzikaliteyi vererek çaldılar.
İkinci eser yine Rahmaninov’undu; Fantezi Parçalar (Op. 3, No.1) (Morceaux de Fantaisie) başlıklı, 1892 tarihli, solo piyano için bestelenmiş yapıtın keman (Tuğba Tamer Türeli) ve piyano (Cem Esen) uyarlamasını (Mikhailovsky mi?) dinledik. Ardından da keman-piyano repertuarına F-A-E Sonat olarak girmiş; Brahms, Schumann ve Schumann’ın öğrencisi Albert Hermann Dietrich’in 1853 yılında, “ortak” besteledikleri Sonat’ın üçüncü, Scherzo bölümü seslendirildi. 1. Bölüm Dietrich, 2. Bölüm Schumann, 3. Bölüm Brahms, 4. ve son Bölüm ise yine Schumann tarafından bestelenmiş ve dönemin büyük keman ustası, Brahms’ın yakın dostu, Joseph Joachim’e sürpriz hediye olarak verilmiş. Eserin tamamı ancak 1935 yılında, bestecilerin ölümünden sonra basılmış. Joseph Joachim sonraları yapıtın başına benimsediği “Frei aber einsam” (Özgür ama yalnız) özdeyişinin kısaltılmışı F-A-E mottosunu eklemiş. Aynı zamanda eserin tüm bölümleri Fa-La-Mi notaları temelinde bestelenmiş (piyanist Cem Esen’in dinleyicilere anlattıklarından, kısaca.).
Gerek Rahmaninov’un Fantezi Parçalar’ını, gerekse söz konusu Sonat’ın Brahms’ın kaleminden çıkan ve hayli güç olduğu izlenimini edindiğimiz Scherzo Bölümünü kemancı Tuğba Tamer Türeli ve piyanist Cem Esen tutkulu biçimde, içtenlikle çaldılar.
Ama akşamın yıldızı, Schumann’ın “19. yüzyılın Mozart’ı” olarak tanımladığı Felix Mendelssohn’un Op.66, Do minör No. 2 Piyanolu Üçlüsüydü. Enerjik, fırtınalı, telaşlı, melodik, hüzünlü, karanlık ama aynı zamanda ışıklı, gibi, çok çeşitli sıfatların yakıştırılabileceği bu güzelim eseri Türeli, Çelik ve Esen üçlüsü güzel bir uyum, denge içinde ve tutkuyla icra ettiler. Piyano partisinin egemen olması ve zorluğu nedeniyle olsa gerek Op. 49, No.1 Piyanolu Üçlüye göre daha az çalınan eserde Cem Esen tuşesinin parlaklık ve akıcılığıyla dikkat çekti.
Bir başka güzel oda müziği konseri de yukarıdakinden beş gün sonra, aynı yerde, bu kez CSO’nun başka solistlerinden, Franz Schubert’in canlı olarak çokça dinlemeye alışık olmadığımız bir eserinde, Fa Majör Sekizli’de ( Octet veya Octuor) dinledik. Eren Kuştan (keman), Özgür Baskın (keman), Denizsu Polat (viyola), Onur Şenler (viyolonsel), Hacer Özlü (kontrbas), Selin Gürol (klarinet), Seyfi Can Dağlar (fagot), Utku Ünal (korno) solistlerimizdi.
Franz Schubert’in 1824 yılında yaklaşık bir ayda tamamladığı; Kont Ferdinand Troyer’in siparişi üzerine bestelenen Fa Majör Sekizli tam anlamıyla bir oda müziği: saf, zarif, sınırlarını aşmayan. Klarinetçi ve besteci olan Kont Troyer’in siparişi verirken bir ön koşulu olmuş; o da, ortaya çıkacak eserin Beethoven’in yirmi dört yıl önce bestelemiş olduğu Yedilisi’ni (Septet/Septuor) model alması. Schubert de öyle yapmış; sadece ikinci bir keman ekleyerek, Sekizli’yi ortaya çıkarmış. Beethoven’de olduğu gibi altı bölümden oluşan Sekizli’de bölüm tempoları bile paralel gitmiş (Beethoven’in Adagio yazdığı bölüm, Schubert’te de Adagio, vb.gibi.) , tonaliteler bile aynı. Bütün bu benzerliklere karşın, dinlenince tam anlamıyla bir Schubert yapıtının karşısında olduğumuzu hissediyoruz. Eserin en çarpıcı ve güzel yanı da hiçbir çalgının geri planda bırakılmamış olması. Klarinetle keman birbirlerini izlerken, fagot araya giriyor; korno viyolanın temasını destekliyor, viyolonsel kısa bir solo pasajla kendini gösteriyor ve bunun gibi, esin kaynağında hem çeşitlilik, hem birlik hissediliyor. Schubert klarinete doğal olarak özel yer vermiş, ama mesela korno için de zarif, romantik renkler düşünmüş. 7 çeşitlemeden oluşan, çok hoş, melodik 4’ncü Bölüm Andante’de Schubert’in her bir çalgıya ayrı önem verdiğine de tanık oluyoruz. Son derece kontrollü bir düzen ve uyum içinde, CSO Sanatçıları bu güzel, özel eseri, çok başarılı ve uyumla dinleyicilere sundular.
AYŞE ÖKTEM
21 Mart 2025 , Ankara