Cumhuriyet Halk Partisi; 27 Nisan 2014 günü İstanbul’da “Türkiye Sanat Kurumu” başlıklı bir sempozyum düzenledi. Birçok kültür sanat insanının, alanla ilgili sivil toplum temsileri ile yetkili CHP’li siyasetçilerin katıldığı toplantının davetli konuşmacılardan biriydim.
“Devlet Sanat Kurumları ve TÜSAK”, “Sanat Alanına Kamu Katkısı Nasıl Olmalı” ve “Sivil Toplumun Çözüm Önerileri” şeklinde, 3 ana başlık altında düzenlenen sempozyum, Ana Muhalefet Partisi CHP’nin sanat alanına ilgisi ve günümüzde bu alanda yaşanan yıkıma duyarlılığı bağlamında önem taşıyor ve bir ilki oluşturuyordu.
Sempozyuma, CHP Parti yönetiminden Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata, Parti Meclisi Üyeleri eski kültür bakanları Ercan Karakaş ve Fikri Sağlar, yeni Genel Başkan Yardımcısı Burhan Şenatalar ile İstanbul İl Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok düzenleyici olarak katıldılar. Parti yöneticileri, sempozyumun açılış ve kapanışında yaptıkları konuşmalarda, kültür sanat alanının önemine vurgu yaparak, bu çalışmaların sürdürüleceğini, bir sonraki çalışmanın “Yerel Yönetimler ve Kültür Sanat” başlığıyla düzenleneceğini, sempozyum görüşlerinin kitap olarak basılıp paylaşıma sunulacağını, TÜSAK’ın engellenmesi gereğini vurguladılar.
Özetlemek gerekirse, konuşmacılardan Murat Katoğlu, yasa taslağının sanat alanlarının tanımı konusunda bile kavram karışıklıklarıyla dolu olduğunu, bu haliyle yasalaşsa da uygulanmasının zor olduğunu, Cumhuriyetin kültür sanattaki kurumlaşmayı, diğer alanlardaki kalkınma hamlesiyle birlikte gerçekleştirdiğini, alana bütüncül bakışla yaklaştığını vurguladı.
Yücel Erten, Kültür ve Turizm Bakanı’nın basına yaptığı söyleşiyi konu alarak, devlet sanat üretimi ilişkisini, bu ilişkiyi Sovyetik Model olarak tanımlayan yanlış anlayışı irdeleyen ve olması gerekli siyaset konusunda bir bildiri sundu.
Benim bildirim ise, “TÜSAK; AKP’nin İnşa Ettiği ‘Yeni Türkiye’ Siyasetinin Bir Parçasıdır” başlığını taşıyordu. Özetle “AKP’nin gündeme taşıdığı ‘Türkiye Sanat Kurumu Yasa Tasarısı Taslağı’, tek başına bir sonuç değil, büyük fotoğrafın bir karesidir. Kültür sanat siyaseti ve milli eğitim alanında yaşatılan çağdışı yıkım örneklerindeki gibi, Türkiye’yi ‘Kültürsüzleştirme, Sanatsızlaştırma’ siyasetinin bir halkası, sanatsız bir “Yeni Türkiye” inşa etme, bir ortaçağ toplumu yaratma siyasetinin bir parçasıdır. Önemli olan, TÜSAK bağlamında bu büyük fotoğrafı görmek, yıkım yasa taslağını bu fotoğraf içinde değerlendirmektir. Böyle olunca da toplumun tüm kesimleriyle bu düzenlemeye karşı çıkmak gerekir. Çünkü sorun salt bir sanat meselesi, sanatçı meselesi, sanat kurumları meselesi değil, Türkiye meselesidir. Türkiye’yi çağ dışına itecek bu düzenleme mutlaka gündemden çıkartılmalıdır” şeklindeydi.
İkinci oturumda Serhan Bali, devletin katkısı olmadan hiçbir sanat kurumunun yaşayamayacağına vurgu yaparak, İngiliz modeli Sanat Konseyi’nin Türkiye’ye model olamayacağını, modelin İngiltere’de bile tartışıldığını irdeleyen bir değerlendirme yaptı.
Orhan Aklaya, TÜSAK’ın sanat kurumlarını kapatmak için hazırlandığını, taslağın bir ihale kurumu olduğunu söyleyerek, döneminin çok ilerisinde olan ve pozitif hükümler taşıyan mevcut yasaların ilerleyen zaman içerisinde revizyon gereksinimine dikkat çekti.
Esra Pelvanoğlu ise özetle devletin sanatı sevdirmemeye çalışmamasını, çünkü beceremediğini, cumhuriyetin sanatı empoze etmesinin yanlışlığına dikkat çekerek, plastik sanatlarda verdiği örneklerle tezini açıklamaya çalıştı.
Son oturum ise bir “Serbest Kürsü” şeklinde düzenlenmişti. Örgüt temsilcileri ve konuşmacılar düşüncelerini ortaya koydular.
Toplantının açılışında Vecdi Sayar’ın, 1991 yılında Bakan Fikri Sağlar döneminde gündeme getirilen “Özerk Sanat Konseyi” konusunda bir sunuş yaptığını da not edelim.
CHP’nin kültür sanat alanında bir “platform” oluşturulmasını ve bu platformun parti ile Türkiye’nin kültür sanat siyasetine katkısını çok önemli görmekteyim. Biliyoruz ki tüm sorunlarımızın merkezinde kültür sorunu vardır. Kültür sorununu çözemeyen, sanatı kurumlaştıramayan hiçbir ülke çoksesli toplumu da, demokrasiyi de yaşatamaz.
Siyaset kurumu için alanın önemini, Türkiye’nin de imza attığı UNESCO’nun Stockholm Toplantısı kararlarından birincisi ile ortaya koyalım ve siyasi partilerin kültür sanat alanına bu önemle yaklaşmalarını dileyelim:
“Sürekli gelişme ile kültür evrimi birbirinden ayrılamaz. Bireyin sosyal ve kültürel gelişimindeki işlevi nedeniyle, kültür politikaları gelişme ve kalkınma stratejisinin anahtarı olarak görülmelidir.”
Editörün notu: H.Akbulut'un sempozyuma sunduğu bildirinin tam metnini "Makaleler" bölümümüzde bulabilirsiniz.