Özellikle son10 yılda kültürümüz üzerinde bilinçle gerçekleştirilen değişim ve dönüşüm icraatı derinleştikçe, ülkeyi yönetenlerin “Yeni Türkiye” söylemi daha da sık duyulur oldu. 2023’e bu gidişle ulaşılırsa, gerçekten de başka bir Türkiye yaratılmış olacak. O Türkiye ise, yalnızca ismi “yeni” olan, aslında o tür kültürle dağıtılan “eski” Osmanlı’dan başka bir şey değildir.
Konu kullanılan kavramlar için de irdelenmelidir. “Yeni”, her zaman iyi ve yararlı demek olmuyor. Günümüzde süslenerek toplumlara sunulan “yeni”, “değişim” ve “demokrasi” gibi yaşamsal değerdeki sihirli kavramlarla ülkelerin nasıl yerle bir edildiğini de görüyoruz. Bu kavramlar, adeta emperyalizmin yeni silahları yapıldılar ve yaşananlara bakarak en korktuğum sözcükler odular.
Gelelim inşa edilmek istenen “Yeni Türkiye”ye. Aslında projenin yol haritasını, Graham Fuller “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adıyla kitaplaştırdı. Yazarın; CIA’ nın eski Türkiye Masası Şefi, ABD İstihbarat Konseyi Başkan Yardımcısı ve Rand Corparation Danışmanı olan kimliği, kavrama ve projeye ilgiyi daha da arttırıyor.
Özetlersek; Fuller, Cumhuriyet’i “başarısız bir deneyim!” olarak tanımlıyor. Bunu kendince Türkiye’nin; Cumhuriyet dönemiyle İslâm’a, Ortadoğu’ya, Arap dünyasına sırtını dönmesine bağlıyor ve Arap harflerini reddeden Türkiye’nin tarihten radikal olarak koptuğunu iddia ediyor. Böylece kültür tarihimizi tersine çevirerek adeta yeniden yazıyor!
Cumhuriyet kültürü nedir, ne değildir? Günümüzde zihinleri bulandırarak Cumhuriyet karşıtlığı yaratmak için tartışmaya açılan konuyu başka bir yazımızda irdeleyeceğiz. Ancak şimdilik Fuller’e, tarih sahnesine halkı okumasız yazmasız bırakan Arap harfleriyle çıkmadığımızı, kullandığımız Göktürk Alfabesini, Uygur Alfabesini, Kiril Alfabesini, Arap Alfabesini ve Latin Kökenli Türk Alfabesini anımsatarak ve derinlikli, katmanlı kültür tarihimizi bilerek çarpıtmıyorsa öğrenmesini salık vererek yanıt verelim ve konumuza dönelim…
Fuller; şimdi “Yeni Türkiye”nin yaratıldığını, bunda ise başarının; siyaset kurumu olarak Adalet ve Kalkınma Partisinin, sivil toplum olarak Fethullah Gülen hareketinin olduğunu yazıyor. Derinlikle de Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabından alıntılar yaparak, yeni Türkiye’nin, tekrar “dine” ve “etnik yapıya” dayalı bir İslam Devleti, bir Ortadoğu Devleti ve yeni bir Osmanlı Devleti olmasını salık veriyor, Cumhuriyetin getirdiği çağdaş değerleri bir yana iterek, bize Ortaçağa göz kırpmayı salık veriyor.
Ben bu nedenle, olur olmaz her kavrama yapıştırılan ve hiç de tekin olmayan “yeni”, “değişim” ve “demokrasi” sözcüklerini her duyduğumda, “dur bakalım, ne iş var bunun altında?” düşüncesiyle huylanırım.
Graham Fuller’in “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitabı, yaşananlara bakarak AKP’nin adeta yol haritasıdır. 30 Mart Yerel Seçimlerinden sonra “Yeni Türkiye” idealinin daha bir inançla dile getirilmesi rastlantı değildir. Günümüzün siyasi iktidarı 10 yıldan bu yana söylem, eylem ve icraatıyla Yeni Türkiye’nin yollarını çoktan döşedi.
Yaşanan gerçeği ortaya koyalım: “Yeni Türkiye” projesi; Cumhuriyetin tarih anlayışını, dil anlayışını, yazı anlayışını, din inanç anlayışını, bilim ve sanat anlayışını reddeden ve bu kültürle oluşan Türkiye’nin ulusal kimliğini ve birliğini ortadan kaldıran bir projedir.
Proje; önemli yönüyle dincilik kültürüne devredilen “milli eğitim siyasetiyle” ve turizme eklenen “kültürsüzleştirme” siyasetiyle yaşama kavuşturuluyor. Çok açıktır ki sonuçta etnik ve dinsel yapıya dayalı çağdışı bir siyasetten ve bu siyasetle oluşturulan emperyal bir projeden söz ediyoruz.
İşin hazin yanı, TBMM’nin; “işin özü” bu alana derinlikle eğilmeyişi, kültürel planda çağdışına savruluştan söz bile etmeyişi, insanlık tarihinden habersiz partilerin ve kimi siyasetçilerin oy avcılığı uğruna ülkeyi kör karanlığa götüren bu projeyi engellemek yerine, sessiz kalarak, uyum sağlamayı siyaset sanarak, projenin yaşam bulmasına adeta katkı yapmış olmalarıdır.
Biliyoruz ki bu projenin sonucunda, bugünlerde bıkıp usanmadan sözü edilen demokrasi de, hukuk da, yurttaş da, yurttaşın hakkı ve hukuku da yoktur.
Sonucu görmek için yakın geçmişe bakmak yeterli. Ülkeyi yüzde 40, yüzde 50’yi aşan oy alarak yöneten ve günümüzdeki siyasetin yolunu açan anlı şanlı siyasi partiler ne oldular? Dahası o tür siyasetle ülkenin hangi sorunu çözülebildi?