Uzun süren bir ayrılık döneminden sonra sizlerle tekrar buluşmanın keyfi içindeyim. Bu yıl İDSO konser kayıtları bazı teknik sorunlar nedeni ile gecikmeli başladı maalesef. Ancak kayıt yapabildiğimiz ilk konserin Cumhuriyet Bayramı konserine denk gelmesi de ayrı bir tat oldu. Şef Cem’i Cem Deliorman yönetimindeki İDSO bu hafta Caddebostan Kültür Merkezi’nde verdiği konserde keman sanatçısı solist Tuncay Yılmaz’a eşlik etti. Konserde ayrıca Gökçen Koray ve Seval Irmak yönetimindeki İstanbul Senfoni Orkestrası Korosu yer alıyordu. Programda Bach, Massenet’in eserleri yanı sıra koroyla Cumhuriyet Marşları seslendirildi. Başkemancı koltuğunda bu hafta Ayşe Özbekligil vardı.
KLAVSENSİZ BACH.
Bu yılki programa baktığımda, bu konserde yer alan eserlerin bir kısmının, geçen yıl orkestranın Beyoğlu Emek Sahnesinde verdiği eğitim konserinde yer alan program olduğunu görmek beni biraz şaşırttı açıkcası. Eğitim konseri olduğu için kayıt programımda yer almadığından, Tuncay’ın bu performansını kaydedememiştim. Bu nedenle aslında benim için iyi oldu. Yine de neden böyle bir program seçildiği, Cumhuriyet Bayramı’nda neden tamamen o dönemin Türk bestecilerine yer verilmediği aklımı kurcalayan sorulardan.
Johann Sebastian Bach’ın 1042 eser sayılı Mi Majör keman konçertosu, bestecinin en sık çalınan üç konçertosundan (la minör ve iki keman konçertosu dışında) biridir ve bana göre keman edebiyatının yorum açısından zorlayıcı konçertoları arasında yer alır. 1720 yılında Bach’ın Köthen Prensi Leopold’un himayesinde bulunduğu dönemde bestelenen konçerto, İtalyan stiline yakınlığı ile dikkat çeker.
Açılıştaki ilk üç notası ile Beethoven’in 5. Senfonisinin açılış hissiyatını veren konçerto, hem armonik yapısı hem de ritmsel yapısı ile Bach’ın “imza” eserlerinden biridir. İkinci bölümdeki kemanın uzun notası, heyecanlı kemancıları bir anda yere sermenin dışında, barok dönem vibrato tekniği ile “bir nota üzerinde kaç türlü duygu yer alır” sorusuna da cevap niteliğindedir.
Orkestranın yorumunda esas eksikliği hissedilen klavsendi. Barok dönemi bir salata olarak düşünürsek, üzerinde klavsen sosu olmayan bir salata maalesef yavan kaldı.
Konserin bu bölümü için tonmayster olarak yapabileceğim en önemli yorum, solist - şef - orkestra koordinasyonunda biraz dengesizliğin olduğu. Tuncay Yılmaz’ın zaman zaman tempoyu istediği gibi yönlendirme çabaları maalesef orkestra tarafından tam olarak yanıt alamadı. Massenet’nin Thais Operasının ara müziği olan “Meditasyon” parçasında bu tip anlaşmazlıklar yaşanmadı, daha koordine bir yorum dinledik. Genel olarak ne kadar prova zamanları oldu bilemiyorum ancak sanki biraz daha birlikte provaya ihtiyaç duyulduğu hissedildi.
İstanbul dinleyicisinin beğenerek dinlediği Tuncay Yılmaz hem Bach hem de Massenet’deki yorumları ile alkışlar eşliğinde üç defa sahneye davet edildi ancak sanatçı teşekkür ederek sahneden ayrıldı.
CUMHURİYET MARŞLARI.
Konserin ikinci yarısı İstanbul Senfoni Korosunun seslendirdiği Cumhuriyet Marşlarına ayrılmıştı. Cemal Reşit Rey, Muammer Sun, Necil Kazım Akses, Ahmed Adnan Saygun, Faik Canselen’in marşlarının yer aldığı programı dinlerken açıkcası bugün neden böyle marşların bestelenmediği sorusu kafamda dolaşıyor. Marşlar, bir milletin tarihine müzikal olarak düştüğü notlardır bana göre. Cumhuriyet’in 10. Yılı, 50. Yılı, Atatürk’ün 100. Doğum Yılı, Gençlik Marşı gibi tarihsel notlar, bugün o yaşanan duyguları bize hatırlatmaya devam ediyor. Umuyorum Cumhuriyet’in 100. Yılı için bestecilerimiz şimdiden çalışmaya başlamışlardır, zira kalıcı bir marş yazmak, en az senfoni yazmak kadar zor bir iştir.
Gökçen Koray ve Seval Irmak yönetimindeki koro, hem entonasyon hem de coşku olarak konserin temasına yakışır bir performans sergiledi. Marşlar koro ile söylendiği zaman gerçek etkisi ortaya çıkıyor.
CUMHURİYET VE SANAT.
Temalı konserlerde yorum yapmak biraz zordur. Hele ki bir Cumhuriyet Bayramı konserinde, orkestra şöyle yaptı, solist böyle yaptı demek bana biraz abes geliyor. Önemli olan o ruhun sahneye yansıyıp yansımadığı. Bana kalırsa bu konserde o Cumhuriyet ruhunu, ona sahip çıkmak isteyen halkın coşkusunu bir kez daha hissettik. Bu nedenle emeği geçen herkese tek tek teşekkür ederim.
Sonuç olarak şef Cem’i Cem Deliorman bugün özellikle marşlarda orkestra-koro dengesini ve senkronunu mükemmel bir netlikte sağladı.
Gelecek hafta buluşuncaya kadar sanatla kalın.