Akşamın yürek sızısı… Evvel Giden Ahbâba Selâm Olsun!
15 gündür Budapeşte’deyiz; Büyük Saygun Hocamın “Yunus Emre Oratoryosu”nu çekiyoruz. Büyük bir Orkestra, çok büyük bir koro, hârika solistler ve Şef, kırk yıllık can dostum, sevgili yoldaşım, Hikmet Şimşek…
Akşamın son içkisinde lâf dönüp dolaşıp Saygun ve Belâ Bartok’un müzik derlemeleri için Anadolu’yu birlikte dolaşmalarına geliyor. Anadolu, kasaba - köy halkı ve Klâsik Batı Müziği….
Hikmet, belli ki mûziplik yapacak. “Sedat’çığım” diyor ve başlıyor anlatmaya…
“27 Mayıstan sonra halka polifonik müziği sevdirelim dedik; iyi bir Oda Orkestrası kurduk… Ege’de bir kasabada popüler eserler icrâ ettik kapalı sinemanın dar sahnesinde. Salon hıncahınç… Alkış kıyâmet. Radyodan bir muhabir de konser sonrası salonu dolduran Ege’li köylü, kasabalı vatandaşların intibâlarını kaydediyor Nagra teybine…
Sorusu “Nasıl, sevdiniz mi bu çaldıkları müziği, hoşunuza gitti mi?”
-Sevmem mi yavrııım dövletimin çalgıcısı gaâri ayâmıza gelmiş…
-Hemi de pek sevdim. O gocuman gıygıdıyı yire dayadı çalgıcı, ha’bire gıcıdadıvedi…
-Zurna da emme de çok delik varıdı; herifin gözü belerdi üfleeekene… Ardı pörtledi...
-Galgıp iki dönüvereceedim, zeybek oyneyceedin emme benim garı höst dedi, goyvemedi gahbe…
-Ben de pek sevdim gızııım… Sevmem mi heç! Emme çalgıcıların önünde elinde zopayla habire oynayan o gara libaslı köçek varıdı ya… O, hep götünü döndü bizi, heç yüzünü görüvemedik gaâri…”
Gittin Hikmet; yüzünü heç görüvemeyooz gaâri emme; Mustafa Kemâl’e, O'nun müzik devrimine, Türkiye’ye, Türk Müziğine ülkemize ve dünyanın dörtbucağında Türk Kültürüne, müziğine yaptığın hizmetler unutulmaz. Kuşaklarboyu çocukların müzik eğitimi için birlikte çabaladık. Sabır ve âzim sendeydi, keyif ve şükran duymak bendeydi…
Şimdiki nankörler o büyük bestecilerimize Türk leşleri diyorlar, dünya çapında müzisyenlerimize eziyet ediliyor ama yıllarca emek verdiğin Türk'ün çoksesli müzik sanatı hızla ilerliyor, besteciler, icrâcılar seviliyor...
Seni çok özlüyorum Hiko Şiko, hem de çok…