1958; geçen yüzyıl...
Ankara Atatürk Lisesi Orta Kısmı.
Cumartesi öğle sonrası,
“Plâk Saâti”, “gönüllü”öğrenciler için.
İnanılmaz bir “eğitim-öğretim” tekniği.
Öğretmenimiz,Teorisyen, Müzikolog ve Besteci
Kemâl İLERİCİ!...
4-5 öğrenci olurduk o gönüllü sınıfında...
Ama o büyük bir ciddiyetle…
Büyük bir salona hitabeder gibi anlatırdı o bir avuç çocuğa.
Bâzen iki kişi kaldığımız bile olurdu; aldırmazdı.
“ONDAN ÖĞRENDİM,
TEK BİR ÖĞRENCİ BİLE GELSE
DERSİMİ TAM VERMEYİ...”
Besteci ve Hoca;
Kütüphânesinden getirdiği kitap ve plaklar masasında.
Titiz mi? Hem de çok...
-“Bugün Rus Besteci Modest MUSSORGSKY’nin
‘Çıplak Dağda Bir Gece” adlı eserini dinleyeceğiz...”
Nârin parmaklarıyla kılıfından çıkardığı plâğı,
her Cumartesi koltuğunun altında getirdiği pikaba yerleştirdi.
Meraktayız...
-“Kepçe kulaklarınızı iyice açın!...”
Pikaba az önce özenle yerleştirdiği
plâğın hafif çıtıtılı sesini yükseltti iyiden iyiye.
O zarif elindeki, ünlü diyapozon’unu
(ki kaç kez vurmuştur tepeme, bilirim acısını)
orkestra şefinin batonu gibi ağır ağır salladı...
Ve
sanki onun diyapozon atağıyla başlamış gibi,
kemanların tremoloları ağırdan duyulurken
dik ama yumuşacık, bilge sesiyle, hafiften anlatmaya başladı;
-“Gözünüzün önüne getirin;
Ağaçsız, çıplak bir dağ, Orta Asya'da, Pamirlerde...
Vuuuuv esiyor rüzgâr; ayaz mı ayaz...
Karanlık gece yarısı büyücüler,
ve keçi kılığındaki İblis-Şeytan...
Sabbat gecesini kutluyorlar!...”
Anlattığı yere ve olaylara müzik aldı götürdü bizi…
Şimdi rüzgârın uğultusu, trombonlara dikkat!..."
İğne sona doğru sallanıyor plakta...
Ve sonunda;
-"Korkunç Cadılar Keçi Şeytana secde ederler...”
Amanınnn...
Müzik bir yandan,
Hoca’nın dramatik anlatımı bir yandan,
o, 4-5 bebe ürkerek birbirimize sokulduk âdetâ...
Korktuk!...
Ama 12 yaşın merâkı,
Hoca'nın muhteşem sunumu, korkuyu bile sevdirdi bize...
-“Şimdi yeniden dinleyin, kendinizi Çıplak Dağa götürün…”
Bir kez daha döndü plâk; bu sefer anlatımsız...
Can kulağıyla dinledik; yalnızca “sevdik”, korkmadık.
Ah Kemâl Hocam ah!...
O diyapozonu tepeme her vuruşta, acıyla birlikte
ne büyük bir müzik sevgisi sokarmışsın-kakarmışsın
Mamak’lı Demirci Çırağı’nın câhil kafasına meğer.
Üç çeyrek asırlık Klasik Müzik sevdâmı size borçluyum.
Dün gece,
Nikolay Rimski-KORSAKOFF’un
yakın Dostunun yarım bıraktığı eserini
nasıl tamamladığı geldi aklıma…
Okuduğum kitabı bıraktım elimden
Ve
Modest MUSSORGSKY’nin
“Çıplak Dağda Bir Gece”sini;
can kulağı ile dinledim bininci kez.
Canım Dağlarda olmak istedi...
Sırtımda çanta, dilimde türküler…
Atam-Ustam önümde, Dağlardayız...
40 yıl önceki unutulmaz günlerdeki gibi.
Kekik kokuları, yüzümü yakan yel...
Gece yaktığımız ateşin başında koyu sohbet...
Şimdi, CD'de yine bir “Çıplak DAĞ...”
Dilimde,
çok sevdiğim bir şiir;
Ahmet Muhip DIRANAS’ın
“DAĞLARA”sı...
“SOYUN, ŞEHRİN SANA
GİYDİRDİĞİ GÖMLEKTEN...”
Mümkün mü?
Çok geç!...
Yaşaldım artık.
“YAKIN DOSTLARINA
BAHS AÇ ÖLMEKTEN...”
Kaçınılmaz son ama,
Kızıyorlar!...
“TOPRAĞA, ATEŞE,
SUYA DÖNÜŞ TEKRAR...”
İşte budur felsefem...
Toprağa iâde olunmak; şükranla...
Ne güzel!...
Ve 12 yaşımın heyecânı...
O günleri tekrar yaşamak hâfızamda...
Kemâl İLERİCİ Hocamı,
Mussorgsky’i,
Korsakoff’u ve
Dranas’ı... Özlemek.
Hocam toprağa dönüşünün
35. yıldönümünde BESOM ( Besteciler, Orkestra Şefleri ve Müzikologlar Birliği)
tarafından 29 Eylül 2021 akşamı saat 20.00'de
internet üzerinde düzenlenecek bir toplantıyla anılacak.
Offf...
Çıplak Ülkede bir Ömür mü?
Cadılar Şeytan’a biât ededursunlar,
biz yine de Güzel Dostlara
“AYDINLIK GÜNLER” dileyelim
Vesselâm...
SEDAT ÖRSEL
24 Eylül 2021, Ankara
DAĞLARA,
(Ahmet Muhip Dıranas)
Gel! Seninle yüce dağlara çıkalım;
Gör, kartalların havada akışını.
Yıllarca kızılı sarsın bakışını,
Aysız gecelerde ateşler yakalım.
İnsan çilesini almaz oldu aklım
Soyun, şehrin sana giydirdiği gömlekten,
Yakın dostlarına bahs aç ölmekten
Ve gel benimle, kaçalım kaçalım…
Sıra sıra ufukta alınları ak
O dağlar, ötesi mavi gök, tanrılar…
Toprağa, ateşe, suya dönüş tekrar
Havada başıboş tüy gibi uçarak.