Ne geceydi ama!...
Şık insanlar koca salona doluyordu...
Gökten deli sağanak boşalıyordu...
Güzelim Notre Dame cayır cayır yanıyordu...
Dünyâ Sanat Günü kutlanıyordu...
Muhteşem CALAF bis yapıyordu...
Devâsâ salon alkıştan yıkılıyordu...
GÜN’ümün heyecânı Dede’ye hayat veriyordu...
Ve
Türk Operası küllerinden, yeniden doğuyordu...
Şık insanlar bu doğumu ayakta alkışlıyordu...
GÜN doğuyordu...
”VINCERÒ! - VINCERÒ!...” dedim içimden...
"KAZANACAĞIZ!.."
Burada yazdıklarımı, okuyanların mâlûmudur;
iflâh olmaz bir iyimserimdir ben.
Kötü lâf, küfür, gıybet, hakâret etmem, edeni de sevmem...
Karamsarlığı da “ömrün ziyânı” sayarım.
Hep “UMUT” ederim; iyiyi, güzeli, güzel günleri, sevgiyi...
Öyleyim:
CICERO’nun dediği gibi
“DUM SPIRO SPERO”yum...
“NEFES ALDIĞIM SÜRECE UMUT EDECEĞİM...”
İşte,
iki yıl önce bir Operet seyrettim; yine GÜN’ümle...
Bir Jacques OFFENBACH uyarlamasıydı...
“UYMAMIŞTI!...”
Ağır bir eleştiri yazısı döşendim ve Opera’ya üzüldüm.
Çok sevdiğim Opera o günden sonra,
CD’lere ve Radyo emisyonlarına kaldı.
Ardından binbir “ENDİŞE”...
Opera bİnâsı yıkılıyor, sanatçılar atılıyor haberleri vs.
Yaparlar dedim; olabilir...
O kadar çok “Notre Dame”ı yandı ki Ülkemin; yandım.
Çırağan Sarayı’nın önüne camekân!...
Ve
dün gece seyrettiğim bir “TURANDOT”...
Sahnede bir “CALAF”... Amma da tuhaf!...
Genç bir Adam hem müthiş bir Tenor...
Hem de Genel Müdür; Opera olmuş iflâh!...
Yıllardır, binlerce gence hep derim ya;
“”FLOREBO QUOCUMQUE FERAR!...”
“KONDUĞUNUZ YERİ YEŞERTİN, ÇİÇEK AÇIN” diye...
Murat KARAHAN işte onu yapmış...
Hem konduğu yeri yeşertmiş, tez elden...
Hem de rengârenk,
Çiçek açmış; hemi de katmerlisinden...
Katmerli de söyledi;
“BİS-BİS-BİS-BİS” diye inledi salon.
Kollarını açtı ve bir kez daha;
“NESSUN DORMA!...” diye haykırdı...
“KİMSE UYUMUYOR!...”
Evet!
Bu ülkede Cumhûriyete sâhip çıkanlar
“NESSUN DORMA” Murat Kardeşim.
Gelelim Opera’ya; “TURANDOT”a...
Sayfalar dolusu yazabilirim;
ne gördüm, ne görmedim, ne dinledim, ne dinlemedim...
Gördüğüm
dekorundan, solistlere, korosuna kadar bir ihtişamdı.
Ufak tefek eleştirilerimi Alev'imin kulağına fısıldadım...
-“Çok isterdim bunu sahnelemeyi..” bile dedim.
Ukalâlık biter mi?
Ve beğenilerim...
“SAYAMAM” ki; hepsi çok başarılıydı, gurur duydum...
Solistler, Koro, dansçılar...
Ve muhteşem Orkestra...
Şefler, Koreograflar, ışık, ses, dekor, kostüm...
Hepsini tüm kalbimle kutluyorum.
Konu ise, her dem geçerli:
“Aşka inanmayan ve erkeklerden nefret eden,
vicdansız Prenses TURANDOT'un aşkla tanışması,
taş yüreğinin yanması, CALAF’ın adam gibi aşkı...”
İçte ve dışta seyrettim defâlarca; hem de ustalardan.
Biri de Can Dostum Prof. Pekin KIRGIZ’dı o Ustaların.
CALAF oynamak zordur;
uyutmaz adamı” NESSUN DORMA”dır.
Pekin, Murat'ın geçeceği yollardan geçmiş,
büyük bir “ÖĞRETMEN”dir;
arkadan gelen “ÖĞRENCİSİ” Murat KARAHAN dün gece büyüledi bizi.
Dünyâ da alkışlıyor onu; gururumuz...
Umarım çok taşlamazlar o meyveli ağacı; yâdlar, yabanlar...
Çoook mutlu ve sırılsıklam döndüm eve.
Operanın son hâli yine yeşertti yeşil umutlarımı...
Mutlu sonla biter TURANDOT Operası;
Ama ne yazık ki Giacomo PUCCINI eserin bu son bölümünü
tamamlayamadan döndü toprağa...
Çin Prensesi TURANDOT'un evliliği ve murâdını göremeden.
Ama biz gördük o murâdı:
Murat KARAHAN’ı...
Evet Dostlar:
Ne geceydi!...
Şık insanlar koca salona doluyordu...
Gökten deli sağanak boşalıyordu...
Güzelim Notre Dame cayır cayır yanıyordu...
Dünyâ Sanat Günü kutlanıyordu...
Muhteşem CALAF bis yapıyordu...
Devâsâ salon alkıştan yıkılıyordu...
GÜN’ümün heyecânı Dede’ye hayat veriyordu...
Ve
Türk Operası küllerinden, yeniden doğuyordu...
Şık insanlar bu doğumu ayakta alkışlıyordu...
”VINCERÒ! - VINCERÒ!...” dedim içimden...
GÜN doğuyordu...
Mutlu Dede, omuzlarına dökülen
saçlarını okşayıp, derin derin, kokluyordu...
Yaşlanmıştı, hüzün doluydu ama işte,
“DUM SPIRO SPERO”ydu...
Mutluydu,
Vesselâm...
SEDAT ÖRSEL
16 Nisan 2019, Ankara