“Sonra, öğleden sonra voltasında dikenli telin dibinde bitivermiş çiçeğe sevineceğiz…” (Sevgi Soysal)
O kara günlerde, Bilge (Karasu) seninle tanıştırınca öyle sevinmiştim ki.
İki adım ötemde, sen radyoda ben televizyonda program yapıyorduk.
Turgut Âbim (Özakman), Adalet Ağaoğlu, Sevgi Sabuncu, Nurten Görün, Engin -Ülkü Alçora, Sezi Çolakoğlu, Serpil Akıllıoğlu gibi devedişi isimlerle birlikte…
Ve işte karşımdaydın; Hüzünlü bakışlarla, gülümsüyordun…
Aynı Kurumdaydık, onurlu emek işi yayınlardaydık, Ama sen bizlerden fazlaydın; yazıyordun… Çok seviliyordun, gıpta ediyordum…
Kısacık hayâtına giren, Özdemir Hocam’ı (Nutku), hani şu tiyatrodan, baleye, sihirbazlığa kadar herşeyin uzmanı, Sevgili Dostum’u, ve Başar’ımı(Sabuncu); hani şu bilgisi, hevesleri, yetenekleri, tecrübeleri ile baş döndüren Dostum’u, ve hayâtımda çok büyük yeri olan, her yönüyle bu topraklara büyük gelen Can Hocam, Akıl Hocam, Onur Anıtı, Mümtaz Hocam’ı (Soysal) kıskandımmm…
Onlara gıpta ettim…
Dün gece “BARIŞ ADLI ÇOCUK”u 1976’dan sonra ikinci kez okurken, seni ve sana yaşatılanları düşündüm; Kahroldum…
On dört hikâye var kitapta; mızrak gibi.
Kadın mahkûmlar koğuşu;
Kitaba adını veren hikâyedeki Barış, kadınlar koğuşuna geçici bir kadın polisin yanında getirdiği dört beş yaşlarında oğlandır.
Aslında trafik polisi olan kadının kendi çocuğudur. Çocuk sevimli ama annesi polis!...
Önceki polisten çok çeken kadınlar nefret doludur. Müthiş bir açmaz…
Mahkûm kadınlar polis kadına karşı da tavırlıdırlar…
Ama çocuk da sevimli mi sevimlidir.
İletişim kuramaz kadın… Ve o üzgün polis, havalandırma saâti dolunca kapıyı kilitler ve gider.
Hemcinslerinin nefretinden, istenmeyişinden, geçici görevinden ve kendisine düşmanca bakmalarından dolayı çok üzgündür… İnsandır…
Ah!...
Sevgili Sevgi; arı gibiydi, çalışkandı.
Yazar, çevirir, yazar, konuşur, yazardı…
Ne yazdıysa ânında okudum:
“Yenişehir'de Bir Öğle Vakti”
“Yürümek”*
“Şafak”
“Tutkulu Perçem”
“Tante Rosa”
“Barış Adlı Çocuk”
“Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu”
ve
Hoş Geldin Ölüm (Ölümünden Sonra)
Şimdilerde onun gibi devamlı üreten kadın yazarlarımızı gururla okuyorum…
Çekinenlerin, miskinlerin ve korkanların, daha rahat ve özgürce yazacakları günleri bekliyorum.
Öyle diyor Sevgili Sevgi hikâyesinde:
“Beklemek, değişmesi mutlaka gereken bir durumda beklemek, bir çözüm olamaz ki.
Aslında hep değişen şeyleri görememenin adı beklemek olabilir.
Ama mutlaka değişmesi gereken, bir anda değişmesi gereken bir durum, durmakla, hiçbir şey yapmamakla sağlamlaşır ancak. Bunun adı beklemek olmaz, bunun adı miskinlik korkaklık olabilir.”
Evet Dünyâ Güzeli Dostum;
Sen;
“Dikenli telin dibinde bitivermiş çiçektin”,
Solmadın, yaşıyorsun…
Eserlerinle nefes alıyorsun,
Yaşayacaksın…
SEDAT ÖRSEL
14 Ağustos 2024, Ankara
*Yürümek adlı romanın ilk baskısı Sevgi Sabuncu adıyla 1970’de yapıldı. TRT Roman Ödülleri Yarışması’nda Başarı Ödülü’nü kazandı. 12 Mart 1971 darbesinin ardından “müstehcenlik” suçlamasıyla toplatıldı. Kitap, 1974’te beraat etti. Fotoğrafta, kitabın 1970'deki ilk baskısının kapağı görünmektedir.