70’lerin sonu olmalı...
Önce Savaş BAŞAR girdi odama; sinirliydi...
Daha doğrusu “sinirliyi” oynuyordu...
Ardından kahkahalarla Hüseyin İLERİ...
Belli ki atışmışlar...
Daha doğrusu “atışmış”ı oynuyorlardı.
Hüseyin yarı mütebessim:
-“Mü mü mü mü Müdürüm a a lın şu nu ba başımdan!...”
-“Asıl seni alsın benim başımdan...”
Bekledikleri soruyu sordum:
-“Günaydın Beyler yine neyi paylaşamadınız?...”
-“Bu Sa sa sa Savaş zev zev zekkk...”
Belli ki beni güldürecekler; hafifçe gaz verdim;
-“Ne yaptı yine?...”
Savaş o muhteşem kahkahalarından birini attı.
-“Yâhû Sedat bu ‘Ve Hüseyin İLERİ’ ile Kızılay’dan dolmuşa bindik...”
-“Eeee?”
-“Arka koltuğa sığıştık.
Ben Büyük Tiyatro’ya oyuna gidiyorum, bu da Ankara Radyosu’na konsere...
Tam takım smokin ve papyon.
Yağmur başladı hafiften.
Smokini görünce gâyet mâsûm bir soru sordum...”
-“Ma ma ma mâsûmmuş... De de de dedi koducu!...”
-“Neymiş soru?”
Savaş yine bastı kahkahayı;
-“Valla ben anlatanın yalancısıyım...
Bunlar Ankara Radyosu saz ekibi olarak İstanbul’daki bir konserden dönüyorlarmış, karlı-yağmurlu soğuk bir havada.
Hepsi papyon kravat-smokinli, ama üstlerinde paltoları var; bir tek Hüseyin’in paltosu yokmuş, arabada unutmuş.
Üstünde çok şık SMOKİN’i ve PAPYON kravatı...
Elinde de ‘Ve Ritm Darbuka...’sı.
Yeşilköy Hava Alanından uçağa binmek için apronda 150-200 metre yürüyecekler.
İçlerinden biri tam çıkış kapısının üstündeki uyarı levhasını göstermiş bizimkine;
‘Hüseyin bak NO SMOKING yazıyor, almazlar seni uçağa oğlum, çıkar şu ceketi ve papyonu!...’ demiş... Bu da paniklemiş..."
Hüseyin çok kızdı; yüzü kızardı;
-“İf if if tiraaaa, ya ya yalannnn....”
Savaş keyifle devâm etti:
-“Bu da çıkarmış ceketi, koymuş cebine papyonu, yel yepelek-yelken kürek sulu-sepken karın altında
uçağa binmiş ama sırılsıklam; hastalanmış...
Ben anlatanın yalancısıyım...
Doğru mu bu hikâye diye sordum, o kadar...”
-“No no no Smo smo smokin sigara yasak de demek!...”
Merakla sordum;
-“Bunun için mi kapıştınız yâni?
Bu sefer sinirlilik sırası Savaş’taydı;
-“Hayır...
Bindiğimiz dolmuş Ulus’a doğru gidiyordu.
Yağmur hızlandı....
Bu Radyo’da önce inecek, ben de bir durak sonra tiyatroda.
Radyoya yaklaşırken ‘Hüseyin’de rekâket var, yağmur da yağıyor, konuşurken zorlanır diye yüksek sesle, şoföre ‘Radyo’da inecek var’ dedim.
Adam Radyo’nun önünde durdu, ama bu bizimki mum gibi; hiç oralı değil.
Herkes bana bakıyor; Hüseyin kımıldamıyor...
Şoför ve diğer yolcular bozuk bozuk bakınca utandım ve mecbûren indim, o da sırıtarak devâm etti...”
Hüseyin’le birlikte bastık kahkahayı...
Hüseyin bir sonraki durakta, Tiyatroda inmiş...
-“Ben Tiyatroya doğru yürürken, bir de baktım bu elinde darbukayla Radyo’ya doğru geri geliyor...”
-“Niye inmedin lan Radyo’da?...” dedim.
-“Ca ca canım yürümek istedi...”
-“Senin için inecek var dedim!...”
-“Ü ü üstüne v va va vazife mi?...”
İkisi de yağmur altında yürümüşlerdi; inat yüzünden.
Hüseyin “NO SMOKING”inin intikamını iyi almıştı anlaşılan...
Kahkahalar yükseldi...
Kahveler geldi...
Muhabbet bu minvâl üzre koyulaştı...
O kadar çok hikâye var ki; ortak Dostlarımız hatırlatır belki.
Gitti “VE HÜSEYİN İLERİİİİİ...”
"VEEEE RİTM SAZ SUSTU..."
Önce Savaş gitti bu dünyâdan; büyük Dostum, büyük aktör...
Dün de Hüseyin onun ardından; büyük Dostum, büyük sanatkâr...
Onlar,
“GERÇEK SANATÇILARDI” ve daha önemlisi,
“ADAM GİBİ ADAMLARDI...”
Şimdi gecenin 3'ü...
Bursa Divan Oteli’nde uykusuz ikinci gecem.
Dün trende okumaya başladığım kitap da bitti...
Adı:
“BENİ GERÇEKTEN TANISAYDIN
YİNE DE SEVER MİYDİN...”
Eugene KENNEDY yazmış, çok sevdim.
Yazarım bir ara düşüncelerimi...
Savaş ve Hüseyin’i yıllarboyu
“GERÇEKTEN TANIDIM VE HEP SEVDİM..”.
Sevilecek sanatçılardı...
Sabah uzun bir Seminerim var Öğretmen Dostlara...
Sonra Sevgili Serkan DURU beni arabayla Eskişehir’e götürecek, oradan da Hızlı Tren’le ver elini Ankara’m, sevdiğim...
Gar’dan bineceğim taksi, önce Büyük Tiyatro’nun, ardından da Ankara Radyo’sunun önünden geçerek beni eve götürecek...
Ve ben, o iki bina arasında birbirine doğru kızgın adımlarla yürüyen Savaş’la Hüseyin’i hayâl edeceğim...
Şu kültür ve sanat çölüne dönen ülkemde,
“İYİ İNSAN OLMA”
“SAVAŞ’nı BAŞAR’AN”ı
“VE HÜSEYİN İLERİİİİİİ...”yi...
Onları ve kaybolan diğer güzellikleri çok özlüyorum,
Başsağlığı dilemeyiniz Dostlarım, bu aralar başımız hiç sağ değil...
Vesselâm...