“İlk uluslararası paylaşım canavarlığı” olan Birinci Dünya Savaşı’nda müzikçiler ölmedi mi dersiniz? Gerçekçi olalım: Bandocu-mızıkacı gibi askerî müzik alanından birçok müzikçi tabii ki ölmüş, yani öldürülmüştür. İnsanoğlunun elinden kaçar mı? Ayrıca bu fırsatla askere alınan birtakım sivil müzikçiler, besteciler, çalgı ve ses sanatçıları da “şehit” olmuşlardır. (Ne diyelim? Kalan sağlar bizimdir!)
Ancak, ölen ya da sağ kalan besteciler dahil, isterse orkestra için onlarca senfoni vesaire bestelemiş olsun, bu bestecilerin tümü dahil, hiçbir müzik eseri ve besteci, aşağıda anlatacağım olay kadar Birinci Dünya Savaşı ile müzik sanatını bir araya getirmemiştir.
Olay şudur:
Fransa’da izlenimci müzik akımının ikinci büyük bestecisi Maurice Ravel (1875-1937), Birinci Dünya Savaşı’nda sağ kolunu kaybeden piyanist arkadaşı Paul Wittgenstein’ın anısına, “sol el için” (dikkat edin, yalnızca sol elin kullanıldığı) bir piyano konçertosu bestelemiştir. Bu piyano ve orkestra için yazılan güzel eser, bugün de yalnızca sol elini kullanan birçok piyanist tarafından seslendirilir.
Ben bu konçertonun değişik yorumcularını birçok kez dinledim; inanın onların içinde hiçbiri, yalnızca sol eliyle piyano çaldığını belli etmiyordu vallahi! Çünkü eser, beş parmakla yorumlanmasına karşın, on parmakla çalınıyor izlenimini yaratacak biçimde bestelenmişti. (Koskoca Ravel bu, yapar mı yapar!)
Bakın şu gerçeği de belirteyim: Birinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra, o dönemde “müziğin başkenti” sayılan Paris’te burjuvazi ve özellikle küçük burjuvazi, müthiş bir eğlence düşkünlüğüne kapılmış, yıllar boyunca sabahlara kadar vur patlasın çal oynasın dans edip Paris’i bir karnaval kentine dönüştürmüştür. İşte yıllar süren bu olay da Birinci Dünya Savaşı ile müziğin bağlantısına girer tabii…
Böylece sıkıntılı savaş yıllarının acısı çıkarılmış mıdır dersiniz? Bilemem. Onu Parislilere sorun…