18 Kasım Cumartesi akşamı, şef Rengim Gökmen’in yönettiği Bilkent Senfoni Orkestrası eşliğinde, dünyaca tanınmış piyanistlerimiz Muhiddin Dürrüoğlu ve Özgür Aydın ikilisinden J.S. Bach’ın “iki piyano ve yaylılar orkestrası için” do minör konçertosunu ve Saint-Saens’ın Hayvanlar Karnavalı’nı dinledik. Hemen yazmazsam, beni dürtüp duran içimdeki Ahmet Say bozuk çalar: Muhiddin, Fazıl’la birlikte Ankara Devlet Konservatuvarı’nda 1982 yılından başlayarak üstün yetenekli çocuklar için “Özel yetenek statüsü” denen hızlı ve yoğun programla hem piyano hem bestecilik öğrenimi görmüş, zırt pırt sınıf atlayarak beş yıl içinde konservatuvarın orta, lise ve yüksek dönemini bitirmiştir. Bu çocuklarımızın piyano öğretmeni Prof. Kâmuran Gündemir, kompozisyon öğretmeni ise Prof. İlhan Baran’dı; söz konusu çok değerli iki sanatçı ve eğitimcimiz, o akşam bize cennet taraflarından el sallıyordu. Burada asıl söylemem gereken şudur: Ben hayatımda Fazıl ve Muhiddin gibi son derece dayanışma içinde olan iki okul arkadaşı ne gördüm ne de duydum! Müzikçiler için bir de “kıskanç” derler! Bizim bu iki çocuğumuz ise sanki birbirini kollamak için yaratılmıştı. Bu yıllarda konservatuvarda olan herkes bilir ki, ikisi de birbirine toz konmasını engellemek amacıyla alesta beklerdi.
Konsere dönelim: Muhiddin ve Özgür Aydın, hem Bach’ın hem de Saint-Saens’ın eserlerinde olağanüstü bir uyum gösterip az rastlanır bir müzikal derinlik sundular. “Dünya piyanisti” tanımı işte böyledir!
Özgür, ADK'nda Semra Kartal'ın öğrencisi olarak yetiştikten sonra müzik dünyasının en önemli yarışmalarından biri olan Uluslararası ARD Münih Piyano Yarışmasını kazanmış, böylece Müzik Tanrısı ona “Yürü ya kulum”!” demiş, beş kıtanın en ünlü (gâvurcası prestijli) konser salonlarında sanatını dinletmiştir. Ama o, öyle bir tane yarışma kazanmakla yetinecek çocuklarımızdan değildir! Maria Callas Büyük Ödülü’nden tutun, Kanada, ABD ve Japonya’nın en değerli ödüllerini de kapmıştır.
Şimdi bu iki büyük piyaniste Bilkent Senfoni’nin viyolonsel grup şefi Arnavut dostum Hayreddin Hoca da bir kereye mahsus tek başına katılınca söyleyin, nasıl bir müzik çıkar ortaya? İşte bunu da gösterdiler. Ayrıca şunu da söylemeliyim: Ben Bach’ın bu iki piyanolu konçertosunu ve Saint Saens’ın “Karnaval”ını çok kere dinlemişimdir, ama böyle pırıl pırıl çıkarılanı görmedim!
Konserin ilk yarısı tamamlanınca koştum sanatçılar odasında Muhiddin ile Özgür’ü kucaklamaya! Yılların özlemiyle sarıldık, sevindik. Ve artık konserin ikinci yarısında Çaykovski mi dinlenirmiş? O güzel akşamın tadı yetti bize, döndük eve…
AHMET SAY