18 Haziran Pazar akşamı, Bilkent’in Odeon’unda Fazıl’ın solist olarak yer aldığı bir konser vardı. Türkiye’nin en düzeyli orkestralarından biri olan Bilkent Senfoni’yi şef Rengim Gökmen yönetiyor, başkemancı sandalyesinde İrina Nikotina oturuyordu. Programda Beethoven’in “İmparator” olarak bilinen 5 No.’lu mi bemol majör Piyano Konçertosu ve Fazıl’ın “Mezopotamya” başlıklı op. 38 Senfoni’si vardı. İşin içinde Mezopotamya gibi bir eser olunca üç ekstra marifetli solistimizi de belirtmek gerekir: Bülent Evcil bas flüt, Çağatay Akyol bas blokflüt, Carolina Eyck ise elektromanyetik dalgalarla ses üreten “Theremin” adlı o ilginç çalgıyı çalıyordu.
“Bu yağmurlu akşamda kim gelir konsere?” diye düşünenleri tekzip etmek üzere, beş bin kişilik Odeon’da bir tane bile boş koltuk yokken, ilaç için de olsa bir tane bile gazeteci, müzik yazarı, eleştirmen falan gibi arkadaşlar, merak edip de gelmemişti konsere. Bu tür hiçbir etkinliği kaçırmayan müzik yazarlarından kırk yıllık dostum Şefik Kahramankaptan da yoktu, çünkü sıcaklar basmadan Kaş’taki küçük yazlığına gitmişti haliyle…
Ben şimdi okurlarıma Beethoven’in bu konçertosu üzerine birtakım paragraflar yazmak yerine, Bilkent Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nin bastırdığı “Program Notları”ndan bir cümle alıntılamayı daha uygun buluyorum:
“Zıtlıklar üzerine kurulu bu formun, Beethoven’in iç dünyasının, o dönemdeki siyasi koşulların yarattığı kargaşaya verdiği bir tepki ile ilişkili olduğu düşünülebilir.”
Uzun sözün kısası, “Bilkent Senfoni”, klasik formlardan tutun, Fazıl’ın “Mezopotamya”sındaki çağdaş müzik kavrayışına kadar bütün müzikal kavrayışları ustalıkla verebilen olgunluktaki bir orkestra olduğunu bir kez daha gösterdi. Şef Rengim Gökmen’in böyle bir orkestrayla provalarda sıkıldığını hiç sanmıyorum.
“Mezopotamya” başlıklı esere geçiyorum:
Günümüzdeki Mezopotamya coğrafyası, büyük çoğunlukla Kürt halkının yaşadığı bir bölgedir. Fazıl’ın “Mezopotamya” adlı eseri ise bu gerçeği belirten bir Kürt halk ezgisinden yola çıkmakla birlikte, eser boyunca yerküre tarihinin ilk köklü uygarlıklarından biri olan binlerce yıl öncesinin “Mezopotamya uygarlığı”na saygısını anlatıyor izlenimi verdi bana. Bir Türk aydınının tarihten ve günümüzden “Mezopotamya gerçekliğine bakışı böyle mi olmalıdır?” sorusuna verilecek cevap ise tek sözcükle “Evet”tir.
AHMET SAY
Fotoğraflar:Aydın Ramazanoğlu