Geçen hafta bana armağan bir kitap geldi. Adını başlıkta göreceksiniz. “Armağan” denen şey işte böyle olmalı, “Kitap” denen de… Önce şunu belirteyim: Yurdumuzda yayımcılık kalitesinin bu denli gelişkin olduğunu bilmeyenlere bu kitap gösterilmeli! Boyutları, dev gibi: 24X24 santim; cilt, iplik dikiş; kullanılan kâğıt, kalın mat kuşe; sayfa sayısı 416… Sadede gelirsek bu kitabın yayımcısı Akılçelen Kitaplar’ın yönetmeni Cumhur Özdemir’i kutluyorum.
Önce Sinemamızın 200 Yüzü’nü başaran iki değerli sanatçımızı tanıtayım size: Birincisi, bu kitabın “ana maddesi” olan 200 sinema sanatçısının yıllar içinde çektiği fotoğraflarını birer “sanatsal portre” olarak sunan fotoğraf sanatçısı dostum İbrahim Demirel’dir; o, fotoğraflarıyla sahne, perde ve ekran emekçilerine gösterilen saygıyı sürdürme çabasını böylece bir kez daha gösterdi. İkincisi ise söz konusu 200 sanatçının niteliklerini birer “portre yazısı” olarak kaleme alan sanat eleştirmeni dostum Önder Şenyapılı’dır. Bu değerli yazarımız, mevcut 200 foto-portreye açıklayıcı, anlatıcı, ışık tutan metinler yazmış. Kitabın sayfalarını açtığınızda, sol taraftaki sayfada İbrahim Demirel’in çektiği sinema sanatçısının sayfayı kaplayan koca fotoğrafı, sağdaki sayfada ise Şenyapılı dostumuzun fotoğraftaki sanatçı hakkında açıklayıcı, anlatıcı, onun sanatına ışık tutan kısa ve özlü yazısı yer alıyor. Toplumumuzda az görülen bu çapta bir değerbilirlik önünde duygulanmamak için, sanatı ve sanatçıyı küçümseyen kimi insanlardan olmak gerekir. Açıkçası, Sinemamızın 200 Yüzü adlı bu kitabı okurlarım görmedikçe ortaya konan değerbilirliğin anlamı ve görkemi üzerine “ne desem boş” duygusundayım.
Bu olağanüstü değerbilirlik içeren kitapta İbrahim Demirel, çektiği fotoğrafların günü gelince bir kitapta toplanacağını herhalde aklına bile getirmemiştir. Önder Şenyapılı ise bu fotoğraflar için şöyle diyor:
“Demirel’in foto-portreleri topluca gözden geçirilince ayırdına varılır ki, kendine özgü siyah-beyaz dengeleri, ışık-gölge karşıtlıklarını, boşluk-doluluk oranlarını arayış içindedir. Kendine özgü bir kompozisyon oluşturma/geliştirme amacıyla deklanşöre basmaktadır.”
Ben de Önder Şenyapılı’nın bu fotoğrafların her biri için yazdığı kısa değerlendirme yazıları üzerine görüşümü açıklayayım: Kitapta eğer bu anlamlı yazılar yer almasaydı o fotoğraflar, eski bir usta fotoğrafçının pek anlam taşımayan “arşivi”nde uyuyakalacaktı.
AHMET SAY
19 Ocak 2018