Çalışmalarını Ankara’da sürdüren Sevda-Cenap And Müzik Vakfı, 1989 yılından başlayarak Türkiye’de müzik sanatının gelişmesine katkı getirmiş olan bir müzikçimize her yıl, “Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyası” verir; ve bu ödülün sunumu dolayısıyla “Şûrâ Salonu” adlı Millî Eğitim Bakanlığı’nın geniş geleneksel salonunda düzeyli bir tören yapılır.
Vakıf Ödülü bu yıl, 6 Aralık 2016 akşamı, besteci ve eğitimcimiz Turgay Erdener’e (doğ. 1957) verildi.
Bu törene ben, sağlık durumum elvermediği için gidemedim. Okuduğunuz yazıyı ise tören öncesi yazdım. Amacım, ne zaman olursa olsun bu fırsatla okurlarımıza Erdener’i tanıtmaya çalışmak:
Cumhuriyet döneminde üçüncü kuşak bestecilerimizden olan Turgay Erdener, Ankara Devlet Konservatuvarı’nın “Kompozisyon Bölümü”nü 1978’de bitirerek bu okulda teori öğretmenliğine atanmıştır. İzleyen yıllarda önde gelen bir teori ve kompozisyon öğretmeni olarak tanınan Erdener, okulun kıdemli öğretim üyeleri arasında yer almış, yetiştirdiği çok sayıda öğrenciyle konservatuvarın simgesel isimlerinden biri sayılmıştır.
Turgay Erdener, besteci yönüyle çağının hemen bütün stil ve tekniklerinden yararlanmayı bilmiş, geniş kavrayışıyla kişisel stilini geliştirerek henüz gençlik döneminde adını duyuran bir bestecimiz olmuştur. Bu özelliğiyle belirli bir akım ve stilin bestecisi olmak yerine, kendi özgün müzik dilini yaratmayı öngörmüştür. Onun dikkat çeken değerli ve önemli tarafı, hem sahne müziğinin hem de ses ve çalgı müziğinin çeşitli formlarında başarılı eserler üretmesidir. Eserlerine bir bütün olarak göz attığımızda, “Sahne için”, “Şan ve orkestra için”, “Orkestra için” geniş formdaki eserleri kadar, oda müziği, film müzikleri ve belgesel müzikleri de bestelemiştir. Ayrıca piyano ve gitar için tatlı solo çalgı parçaları da vardır.
20. Yüzyılın son yıllarına doğru Erdener, bale, müzikal, operet gibi sahne eserlerinin bestecisi olarak yoğun bir yaratıcılık temposuna girmiş, düzeyi hep koruyarak sevimli işler üretmişti. Bu yıllarda onun hakkında yazdığım kısa bir yazıda, “Senfoni” başlıklı orkestra eseri için, “Modern teknikleri değerlendirerek dinleyiciyi saran leitmotiv’lerin de yardımıyla tutarlı bir yapı içinde müzikal anlatım bütünlüğü sergilediği”ni belirtmiştim. Sonuç olarak o, temelde çağın gerisinde kalmaktan kaçınırken bir yandan dinleyiciyi itmek yerine kendisine yakınlaştıran bir müziği yaratabilmeyi başarmıştır. Hiç kuşkusuz ki bu başarıda, soprano eşi Selva Erdener için bestelediği şarkıların payı vardır. Hangi türde ve hangi formda olursa olsun Turgay Erdener, “cana yakın” işlerin bestecisidir. Tıpkı kendisi gibi…