Geçtiğimiz günlerde Bülent Ersoy’a Diva sözcüğünün yakıştırıldığını anımsadım, bir vesileyle. Hemen ardından yabancı basında, Rus soprano Anna Netrebko ile ilgili bir yazıda kendisinden Diva diye söz edildiğini görünce, bu sözcük üzerine eğilip, “kimdir Diva ? bakalım” dedim.
Önce belki sözcük üzerinde durmalı. Esasen opera dünyasından Diva var; bir de Prima Donna var! Prima Donna’nın sözlük anlamıyla “birinci kadın” olduğunu biliyoruz. Sahnede en önde gelen rolün verildiği kadın şarkıcı (oyuncu değil! Demek ki, sadece operalar için geçerli bir terim. Nitekim büyük oyuncu Sarah Bernhardt’dan prima donna diye söz edildiğini duymadık.). Prima Donna sözcüğünün 1610 yılında Kardinal Ferdinand Gonzague’nin Roma’da dinlediği soprano Adriana Baroni-Basile’ye hayran kalarak, Mantova Dükü’ne yolladığı mektupta, ondan, dünyaya kendini kabul ettiren ilk kadın, prima donna, diye söz etmesiyle ilk kez kullanılmaya başlandığı biliniyor.
Diva'ya gelecek olursak, iki yüzyıl sonra libretto yazarı, şair Felice Romani’nin Norma operasının librettosunda Norma’dan ilahe ya da tanrıça anlamında Diva diye söz etmesiyle bu terim kullanılmaya başlıyor. Esasen Latince ve İtalyanca’da, Diva “Tanrıça” anlamında. Lakin bu sözcüğün bir şarkıcıya atfen kullanılması, Norma operasının 1835 yılında Paris’te ilk kez seslendirildiğinde Norma rolünü üstlenen soprano Giulietta Grisi’ye Fransız şair Théophile Gautier’in duyduğu hayranlığın bir ifadesi olarak, bir şiirler dizininde ondan Diva diye söz etmesiyle başladığı anlaşılıyor.
Fransa’da kısa sürede benimsenen bu sözcüğün opera alanından çıkarak, kabare şarkıcıları, pop şarkıcıları, hâtta erotik film artistlerine de uygulanmasıyla, tanrıçanın tahtından düştüğünü görüyoruz. Norma’nın en iyi yorumcusu ve belki de 20nci yüzyılın “en Diva” olan sanatçısı Maria Callas da kendisine Diva değil, prima donna denmesini istermiş.
Tarihe bakıldığında, halktan olsun, saraydan olsun, büyük kalabalıkları kendisine hayran bırakan, sahneye çıktığında “yer yerinden oynadı” dedirten çok sayıda şarkıcı geçmiş operalardan. Bunlar izleyicilerinin başını döndüren, peşlerinden yığınların kovaladığı, kendilerine şiir, roman, operaların, enstrümantal müziklerin ithaf edildiği, duruşları itibariyle biraz
kibirli izlenimi bırakan şarkıcılar. Bu tanımlamaya yakışan ilk isim Monteverdi’nin L’Arianna adlı yapıtının başrolünü seslendirmeye hazırlanırken, 18 yaşında suçiçeğinden ölen Caterina Martinelli. 17 ve 18nci yüzyıllarda sözünü ettiğimiz tanıma giren çok sayıda şarkıcı var. 18nci yüzyıla gelindiğinde ise Diva tanımlamasıyla âdeta özdeşleşen tek bir isme rastlıyoruz: Caterina Gabrielli (1730-96). Jommelli, Traetta, Gluck, Hasse’nin, hatta Avusturya İmparatoru Frederick 1 ve Büyük Katerina’nın paylaşamadığı Gabrielli, sadece sesiyle değil, yaşam tarzı, kaprisleri, maceralarıyla da hayran topluyordu.
(Devamı 2015'in ilk haftasında...)