İşte budur! Bunlar, 22 Kasım akşamı CSO ADA Ana Salonunda Franz Liszt Oda Orkestrası’nın konserinden çıktığımda mırıldandıklarım. Sanırım bir oda orkestrasından beklediğimi aldığımın ifadesi. Franz Liszt Oda Orkestrası müzisyenleri birliktelikleri, derinlikleri, olgunlukları, müzisyenlikleri, ince ayrımları, müziği bizzat yaşamalarıyla, bir orkestrasının verebileceğinin azamisini verdiler.
Franz Liszt Oda Orkestrası’nı ilk kez dinledim. Programa Macar besteci Bartòk’un Romen Halk Dansları (Sz 56) ile başladılar. Piyano için bestelediği altı danstan oluşan seriyi daha sonra oda orkestrası (Sz 68) için düzenleyen Bartok’un yapıtı adının da belirttiği gibi, Romen halk motifleriyle bezeli. Kâh hızlı, kâh ağır tempoda, birbirini izleyen bu altı dansı çok güzel bir yorumla dinledik
İkinci eser büyük Macar besteci Franz Liszt’in Angelus adlı yapıtıydı. Bestecinin Güney Avrupa’da yaptığı yolculuklar sırasında gezdiği yerlerden ilham alarak bestelediği üç grup yapıttan oluşan ünlü Gezi Yılları (Années de Pélerinage) arasından 3ncü Yıl başlığı altında gruplandırılan, yedi küçük parçadan ilki, Angelus (Koruyucu Meleklere Dua). Liszt’in yaşamının son evresinde bestelediği bu dizi bestecinin dine adanmışlığını yansıtan parçalardan oluşmakta. Önce yaylı dörtlüler için tasarlanmış olan Angelus piyano için bestelenmiş. Biz eseri Franz Liszt Oda Orkestrasının yaylı çalgılarından dinledik. Müzisyenler eserin dengeli, dosdoğru, ciddi yapısını dingin, tefekkür dolu biçimde, son derece zarif yorumladılar. Kalabalık keman grubu, tek bir çalgı misali, bir an alçak tonlara, pianissimo’lara indiğinde kocaman konser salonunun “sinek uçsa duyulur” sessizliğine bürünmesi etkileyici olduklarının en güzel göstergesiydi.
Daha sonra çellist István Várdai viyolonsel repertuvarının çok çalınan, sevilen eserlerinden, Joseph Haydn’ın Do Majör 1. Viyolonsel Konçertosu’nu çaldı. Orkestraya iki obua, iki kornonun katılmasıyla teknik zorlukları olan, parlak pasajlara sahip, bir o kadar melodik eseri István Várdai çok güzel bir yorumla, dinamik bir şekilde icra etti. Giriş bölümünde, viyolonsel partisinin girişinden önce, orkestraya çalgısıyla eşlik etti ve orkestranın işlediği temayı aldığında çalgısından çıkan tok, yuvarlak hatlı, tatlı, muhteşem ses ile bizleri mest etti; bu nasıl bir çalgıdır dedirten türden bir sesti. Sonradan öğrendik ki, Macar viyolonselci 1673 yapımı, efsanevi viyolonselci Jacqueline du Pré’nin çaldığı Ex. Du Pré-Harrell adlı viyolonseli çalıyor. Eser boyunca Orkestra hem eserin, hem çalgıcının değerini sürekli ön plana çıkarttı, vurguladı. Güzel bir icraydı. Sürekli alkış üzerine iki parça daha çaldı. Çalınması güç ve büyük hüner isteyen bir küçük eser olan ilk parçanın bestecisi hakkında bilgi vermediğinden, dinleyiciler sadece icracının teknik ustalığına bir kez daha tanık olmakla yetindi. İkinci parça ise J.S.Bach’tan idi.
Son eser, Felix Mendelssohn’un La Majör İtalyan Senfonisi idi. Mendelssohn’un İtalya’ya yaptığı geziden aldığı ilhamla bestelediği bu neşeli, berrak, yalın ama aynı zamanda renkli, melodi zenginliğine sahip yapıt için Orkestra başka çalgılarla da zenginleştirildi; iki korno, iki fagot, iki obua, iki klarinet, iki flüt ve timpani Orkestraya katıldılar. Her biri ayrı ustalıkta çalınan nefesli çalgılarla renklendirilen, muhteşem bir birlikteliğe sahip Orkestra bize, Haydn viyolonsel konçertosunda solist olarak dinlediğimiz başarılı çellist István Várdai’nin yönetiminde, kolay unutulmayacak bir İtalyan Senfonisi dinletti.
Yılın en güzel konserlerindendi, diyebilirim.
AYŞE ÖKTEM
25 Kasım 2023, Ankara