18. yüzyılda, edebiyat, resim, müzik, dans, kısacası kültür/sanat yaşamına ilham kaynağı olan Türk Tarzı (Turcherie/Turqueries), operada da kendini göstermiş, çok sayıda Batılı besteci gizemli buldukları Türk dünyasını konu alan operalar bestelemişlerdi. Bu akım 19. yüzyılda önemini yavaşça kaybetse de, Türk’e, Osmanlı’ya olan ilgi süregelmişti. İlk kez 2010 yılında düzenlenen ve bu yıl beşincisi gerçekleşen Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nde her yıl, Osmanlı, ya da Türk’le ilgili yüzü aşkın operadan en az bir tanesi izleyicilerin beğenisine sunulmakta. “Zaide” (Mozart), “Saraydan Kız Kaçırma”(Mozart); “Yıldırım Beyazıt” (Vivaldi) bunların sadece bazısı. Bir de 6 Haziran akşamı sahnede yerini bulacak olan “Fatih Sultan Mehmet” operası var.
“Fatih Sultan Mehmet” olarak tanıtılmakta olan eser, İtalyan besteci Gioacchino Rossini’nin “Maometto II”, ya da bizim lisanımızla “II. Mehmet” adıyla opera tarihine geçen operasıdır.
Rossini'nin 28 yaşındayken bestelediği ve meslek hayatının en önemli reformunu gerçekleştirdiği opera olan II. Mehmet, Türklerle ilgili eserler arasında en önemlilerinden biri olarak kabul edilir. Besteci II. Mehmet’i Napoli’de yaşadığı ve zirvede olduğu, ardı ardına operalar bestelediği (bir yılda dört opera!) bir dönemde bestelemiş. Konu, gerçek bir tarihi olaya dayanıyor. Sultan II. Mehmet dışında, operanın konusunda yer alan Erisso ve Calbo da gerçek kişiler.
Konu, Venediğin hâkimiyetindeki Eğriboz’un (Negroponte) kuşatılması (1470) sırasında geçer. Bizanslı Anna’yı babası, Venedik’li bir askerle evlendirmek ister; oysa Anna, Korint’te karşılaştığı bir genci sevmektedir. Kendini Uberto olarak tanıtan gencin, sonradan Sultan II. Mehmet olduğu ortaya çıkar. Dönemin eğilimlerine uygun olarak, eserde aşk ile görev arasındaki çelişki ve Sultan’ın insancıl yapısı vurgulanır.
Napoli’deki ilk seslendirilişinin (1820) yansımalarından tatmin olmayan besteci, operayı elden geçirmiş ve finali değiştirmişti. 1822 yılında Venedik’te seslendirilen ikinci versiyon Venediklilerin zaferiyle sona ererken, Napoli versiyonunda ise, kısaca, Türklerin zaferine ve Anna’nın intihar etmesine tanık olunur.
Operayı Yekta Kara sahneye koyuyor. Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nin açılış operası olarak 2010 yılında izlediğimiz eserin bu yıl da tekrarlanan yapımında konu İstanbul’un fethi dönemine (1453) taşınıyor. Operanın adını da Fatih Sultan Mehmet olarak değiştiren rejisör, eserin finaline Sultan II.Mehmet’in bir beyaz at sırtında, mehter marşı eşliğinde, İstanbul’a girmesi şeklinde bir yorum getirmiş.
Özgün adıyla II. Mehmet, Festival için hazırlanan yapımdaki adıyla Fatih Sultan Mehmet operasını izlemeye hazırlananlar için sürprizleri daha fazla bozmayalım. Operayı bilenler için bu yapımda başka, değişik yorumlar da var. Değerlendirmeyi temsile gideceklere bırakalım ve sadece gösterişli bir yapım izleyecekleri müjdesini vermekle yetinelim.
Ayşe Öktem // Ses Evreni