Bir önceki yazımızda yazdan önceki son konserlere değinmiştik. Bu hafta da iki etkinliğe, Müze Evliyagil’de sezonun kapanış etkinliğiyle, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın kapanış konserinden söz edeceğiz.
Müze Evliyagil, Ekim 2018’den bu yana Klasik Keyifler’in (KK) Müzede Konser etkinliklerinin ev sahipliğini yaptı. Klasik Keyifler’i [http://www.klasikkeyifler.org/] sanırım artık herkes tanıyor. Bu yıl etkinliklere mekân olarak seçtiği Müze Evliyagil’de sezon boyunca Baroque & Modern başlığı altında ortalama ayda bir kez olmak üzere birbirinden ilginç yedi etkinlik gerçekleşti. 30 Mayıs akşamı gerçekleşen son etkinlik kemancı – ve KK’nın kurucusu- Ellen Jewett’in resitaliydi. Resital Ellen Jewett’in Naxos firmasından yeni çıkan ve A. Adnan Saygun, Onur Türkmen ve Mahir Cetiz’in solo keman için besteledikleri parçalardan oluşan kaydın tanıtımı niteliğini de taşıyordu. Resital öncesi besteci Onur Türkmen ve Mahir Cetiz ile bir söyleşi yaparak, kayıt içeriği eserlerin nasıl ortaya çıktığı, hareket noktasının ne olduğu hakkında bilgi veren Ellen Jewett’ten sonra Onur Türkmen, ilk kez Jewett tarafından 2014 yılında çalınan, Güzel ve Sahipsiz (2013) (ki, bu aynı zamanda resitalin başlığıydı) adlı eseri hakkında açıklamalarda bulundu. Akabinde, aynı şekilde, besteci Mahir Cetiz de 2016 yılında, on sekiz aylık bir çalışma neticesinde tamamlanan Soliloquy adını verdiği yapıtını anlattı. Her iki eser de Ellen Jewett’in siparişi üzerine bestelenmiş. Bu iki eser ve CD kaydı hakkında ayrıntılı bilgiyi, bu Portalde, Şefik Kahramankaptan’ın “Ellen Jewett’in Türk Bestecileri CD’si Naxos’ta” başlıklı 28 Mayıs tarihli yazısından almak mümkün: http://www.sanattanyansimalar.com/ellen-jewett-in-turk-bestecileri-cd-si-naxos-ta/4562/
Ellen Jewett resital programına, bu iki eser öncesi ve sonrasında, Bach’ın 3 numaralı BWV 1005 Sonatıyla, 3 numaralı BWV 1006 Partita’sını yerleştirmiş. Büyük bir yaylı çalgı ustası olan Bach, teknik güçlüğüyle bilinen bu eserleri yaşamının Köthen döneminde yaratmış. İleri tekniğiyle, virtüozitesiyle, berrak tınılarıyla (Müze’nin yüksek tavanı ve yalın duvarları nedeniyle olsa gerek, bir kilisedeymiş gibi tınladı notalar) Ellen Jewett bu iki muhteşem eseri ve Türk bestecilerimizin o ölçüde teknik zorluk taşıyan dikkat çekici, ilginç yapıtlarını çok güzel icra etti. Onur Türkmen’in Güzel ve Sahipsiz adlı yapıtının Müze’deki gibi inanılmaz sessiz bir ortamın içinde çalınmış olması, farklı bir gizem ve büyüleyici hava yaratılmasına katkıda bulundu.
Mahir Cetiz’in kendi kendine konuşma anlamına gelen Soliloquy adlı eseri için program broşüründe “ çığlıklardan fısıltılara uzanan tek kişilik konuşma” şeklinde bir tasvir var. Gerçekten de eser boyunca bu çığlıklar, fısıltılar, mırıldanmalar belirgin biçimde duyuluyor. Türkmen için söylediklerimiz Mahir Cetiz için de geçerli; Evliyagil Müzesi benzeri abartısız büyüklükte, mutlak sessizliğin olduğu bir ortamda yapıtın ayrı bir etkileyiciliği var.
Ellen Jewett ve besteciler, Onur Türkmen ve Mahir Cetiz’i izlemeye devam edeceğiz, okurlara da tavsiye ederiz.
Bu arada, Klasik Keyifler’in 2009 yılından beri düzenlemekte olduğu sıra dışı bir etkinlik olan Kapadokya Festivali’nin maddi destek eksikliği (de demeyelim, yokluğu) nedeniyle bu yıl gerçekleşemeyeceğini öğrendik ve üzüldük.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın şef Rengim Gökmen yönetimindeki sezon finali konser programında İlyas Mirzayev’in, fagotçu Tolga Alpay için 2013 yılında bestelediği Fagot Konçertosu ve Fazıl Say’ın 2008-2009 yılları arasında bestelediği, İstanbul Senfonisi vardı.
İlyas Mirzayev’in fagot konçertosu yaylı sazlar, arp, flüt, korangle, bas klarinet, korno trompet, trombon ve 5 vurma saz için bestelenmiş (program notları). Oldukça karanlık bir şekilde, ağır tempoda başlayan eser, sonraları romantik, daha hareketli, biraz film müziği havasında devam ediyor. Fagotçuyu hayli zorlayan pasajları olan eser, aynı zamanda sanatçının yeteneğini de gösterme olanağı veriyor ve nitekim İzmir Devlet Senfoni Orkestrası fagot grup şefi olan Tolga Alpay bu yapıtla teknik gücünü sergiledi. Bestecinin dinleyiciler arasında olduğu konserde, ısrarlı alkışlar ve şef Rengim Gökmen’in daveti üzerine platforma gelen İlyas Mirzayev ve Tolga Alpay, orkestranın da eşliğiyle ve besteci piyanoda olmak üzere, yine Mirzayev’in Leyla isimli, eşine ithaf ettiği kısa yapıtı çaldılar. O da, hayli romantik, güzel bir yapıttı. Adını ilk kez duyduğumuz İlyas Mirzayev’le ilgili olarak programda bilgi bulunmaması bir talihsizlik olmuş. Neyse ki, eserle ilgili kısa bir bilgiyi koymak ihmal edilmemiş.
Fazıl Say’ın İstanbul Senfonisi bir programlı müzik. Konzerthaus Dortmund tarafından sipariş edilmiş ve 2009 yılında tamamlanarak, 2010 yılında Dortmund’da ilk kez seslendirilmiş. Yedi bölümden oluşuyor, İstanbul’un yedi tepesine atfen. Her bölüm İstanbul ile bağlantılı bir olayı, bir yeri anlatıyor, güzel (Nostalji), neşeli (Hoş Giyimli Genç Kızlar Adalar Vapurunda) yanları da, acılı (Tarikat) olay ve şehrin maruz kaldığı, yaşamakta olduğu acı gelişmeleri (Final) de çok güzel tasvir etmiş. Yapıtın bölümleriyle ilgili bilgiler de okununca, eser icra edilirken bestecinin bütün anlatmak istedikleri, tablo gibi, gözünüzün önüne geliyor, zihinlerde canlanıyor. Ney (Burcu Karadağ), kanun (Hakan Güngör), bendir, kudüm, darbuka (Aykut Köselerli) gibi geleneksel çalgılarımızı Batı enstrümanlarıyla harika biçimde, iç içe kullanmış, yoğurmuş Fazıl Say. Çok renkli, düşündürücü, kayıtsız kalınamayacak bir eser. Karadağ, Güngör ve Köselerli, anladığımız kadarıyla, ilk icrasından beri eserin içindeler. İstanbul Senfonisi’nin yıllık programa konularak, çalınmasını ayrıca kutlamak gerek. Fazıl Say’ı artık herkes bilse, tanısa da, onun da öz geçmişi hakkında kısa bir yazı, programda yer almış olmalıydı.
AYŞE ÖKTEM
3 Haziran 2019, Ankara