Devlet Opera ve Balesi'nin sözde 2016-17 sezon programı, müdürlükler için tek tip ve aynı ifadelerle bezeli bir dizi basın açıklamasıyla kamuoyuna duyuruldu. Burada “sözde” nitelendirmesini kullanmamın nedeni son yıllarda açıklanan sezon programlarının genellikle içinin boş olması ve açıklandığı şekliyle uygulanmaması. Ayrıca Genel Müdür Vekili'nin bazı anlık karar ve emirleriyle eserlerin kaldırılması, yerlerine başkalarının konulmasını da eklemek gerek.
Geçtiğimiz sezonun en büyük skandalı Genel Müdür Vekili Selman Ada'nın “Türk operaları” diyerek, yığınla Tür bestecisinin operalarını ve Türk konulu eserleri görmezden gelip, sadece kendi bestelediği değişik formdaki eserlerle programı doldurmasıydı. Yayımlanan eleştiriler üzerine duruma bakanlığın müdahalesiyle bizzat bakanın Meclis'te bütçe komisyonu konuşmasında açıkladığı üzere, Genel Müdür Vekili bunları yıllık programdan kaldırmak zorunda kaldı.
Bu yıl durum nedir? Genel Müdürlükten tüm müdürlükler için yapılan tek tip açıklamaların yanı sıra, DOBGM'nün internetteki “resmî” web sitesinde de gezinip bir durum değerlendirmesi yapalım.
Türk besteci olarak Cemal Reşit Rey'in iki opereti Lüküs hayat ile Deli Dolu, Haldun Taner-Yalçın Tura'nın Keşanlı Ali Destanı, Okan Demiriş'in IV. Murat operası, Tolga Taviş'in de Hekimoğlu başlıklı eseri değişik müdürlüklerde görünüyor.
Genel Müdür Vekili Selman Ada'nın yıllık programda bu yıl sadece iki eseri var. Bunlardan biri İstanbul'da geçen yıl prömiyer yapan Başka Dünya operası, diğeri İzmir'de Mavi Nokta oratoryosu.
Ancak resmî açıklama ve sitede bu oratoryo “opera” sınıfında gösterilmiş. Kullanılan fotoğraf ise tipik bir oratoryo sahne görünümü!. Güzel eserdir, içinden “Keops'un Aryası” tenorlarımızca konser aryası olarak da söylenmektedir. Yıllarca oratoryo olarak seslendirildi, sonra Ankara'da Mehmet Balkan'ın buluşçu bir dekor ekleyip koroyu hareketlendirerek yaptığı rejiyle daha câzip hale geldiğini anımsıyorum. Şimdi ise afişinde “poetik opera” olarak gösteriliyor. Sanıyorum eser opera sınıfına sokulunca, oratoryoya göre daha yüksek yüzde ile telif ödemesi yapılıyor!
Açılışlara göz atınca, 6 opera müdürlüğünden sadece ikisinde sahnelerin “opera” ile açıldığını görüyoruz. Ankara'da geçtiğimiz sezonlarda da sahnede olan Verdi'nin La Traviata operası, İzmir'de de gene geçtiğimiz sezonlardan Leoncavallo'nun kısa Palyaçolar operası. Dünyanın her yerinde genellikle Cavalliera Rustica ile birlikte “bir temsil uzunluğu” kazanan bu opera, İzmir'de nedense tek başına sahneleniyor.
Geçen yıllardan devam ettirilen eser sayısı çok fazla programda. Bazı yeni görünen eserler var ama nasıl, ne zaman sahnelenecekleri konusunda yeterli bilgi yok. Genellikle de, telif sorunu çıkartmayacak, kadrosu kalabalık olmayan eserlerin seçildiği dikkati çekiyor.
Başka? Açılışlarda İstanbul, Mersin, Antalya ve Samsun'da “konser ya da sahne gösterisi ve konser var. Müdürlüklerin tamamının programlarına bakıldığında, geçen yıllardan devam eden bazı eserlerde bile 2017 yılı için “distribüsyon”larının, yani görevli listelerinin belli olmaması. Bu içi boşluk, programı “sözde” diye tanımlamaya yol açıyor.
Bir ilginç örnek vereyim. Programda İzmir ve Ankara'da iki adet Romeo Jüliet balesi var. Bilindiği gibi bu müziklerini Prokofiev'in yazdığı tanınmış bir baledir. İzmir'de bu bale Çaykovski'nin müziklerinden Tolga Taviş'in yaptığı düzenleme ve Armağan Davran-Volkan Ersoy koreogrifisiyle hazırlanıp temsil edilecek. Web sitesinde yaratıcı kadronun tamamı belli. Aynı adla “Romeo ve Jüliet”, Ankara'nın programında da yer alıyor. Ama resmî web sitesinde tıkladığınızda 2017 Mayısında üç temsil dışında tek bir bilgi yok! Hangi Romeo Jüliet'dir bu? Telifler ödenip Prokofief'in özgün müziği mi kullanılacaktır, yoksa İzmir'deki gibi başka “telifsiz” müziklere mi yönelinecektir? Koreografisini, rejisini kim yapacaktır? Yoksa İzmir'deki yapım Ankara'ya mı taşınacaktır? Hiçbiri belli değil.
Yılların “IV. Murat” operasının bile distribüsyonu boş! Gün ola harman ola! Kimi müdürlüklerde kadro ilan edilmiş ama temsil tarihleri boş! Kiminde besteci belli değil, aslında belli de unutulmuş yazılmamış herhalde! Örnekleri boşuna arttırmak istemiyorum. Dileyen girer web sitesine müdürlüklerin ilan edilmiş programlarını tek tek inceler.
Sözde yıllık program disiplinsizlik, plansızlık, boşvermişlik kokuyor. Nasıl olsa altında “Müdüriyet dilediğinde değişiklik yapmakta serbesttir” mealinde bir not konuluyor! “Hassas dönemden geçiyoruz” demek asla bu duruma mazeret oluşturamaz. Asıl hassas dönemlerde sanat kurumları her zamankinden daha disiplinli, planlı olmalıdır.