Aradan 20 yıl geçtikten sonra, aynı operaevinde, gerçek bir operayı yeniden izlemek ne hoş bir duygu. Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin, özgün notaları telif hakkı Karahan'ın büyük pazarlıkları sonucu ekonomik biçimde sağlanmış ve ödenmiş, Gioccomo Puccini'nin ( 1858-1924) Turandot operasının sezon ilk temsilini 16 Mart 2019 akşamı izlerken “darısı başka klasık ve modern, özgün operaların başına” dileğinde bulunmaktan kendimi alamadım. Çünkü bu sezona kadar uzunca bir süre hep mevcut yapımların dönüp dolaşıp gelen röprizleri sahnedeydi.
En güzel erkek aryalarının bestecisi G. Puccini sanki Çin'in 21. yüzyılda, sadece nüfusuyla değil, ekonomik ve kültürel anlamda dünya devleri arasında yer alacağını görmüşcesine, adı tarihsel olarak bize de hiç yabancı gelmeyecek“Turan'ı kızı” anlamına gelen Çin prensesi Turandot'u konu alan operasını ömrünün son yıllarında besteledi.
Verdi sonrası İtalyan operasının en ve son büyüğü kabul edilen bestecinin kendini operaya kaptırmasının hikayesi ilginçtir. . Kilisede org çalan Puccini, 18 yaşındayken Verdi'nin Aida operasını seyrettikten sonra yaşamını operaya adamaya karar vererek konservatuvar öğrenimine başlamış. Seçici, zevkine düşkün, nicelikten çok niteliğe önem veren Puccini sadece 12 opera besteledi. Tosca, Madam Butterfly, La Boheme gibi şâheserlerin altına imza attı.
Turandot, bestecinin ölümle ådeta yarışarak yazdığı ve bitiremeden öldüğü son operasıdır. Bestecinin not ve eskizlerinden yararlanarak Puccini'nin bıraktığı 3. perdenin birinci sahnesinden sonrasını arkadaşı Franco Alfano tamamladı. Çin prensesi Turandot'un kendisiyle evlenecek kişiyi seçmek için sorduğu, bilememenin cezasının ölüm olduğu bir öyküyü konu alan Turandot, ilk kez 25 Nisan 1926'da Milano'da La Scala'da sahnelendi. Şef Arturo Toscanini , bestecinin tamamlayamadığı bölüme geldiğinde müziği durdurarak seyirciyi bir süre sessizliğe davet ederek saygı gösterisinde bulundu. Tenor için Nessun Dorma aryasıyla ünlü Turandot günümüzde Dünya opera repertuarının vazgeçilmezlerinden biri.
18. yüzyıl Venedikli yazar Carlo Gozzi’nin (1720-1806) aynı adlı oyunundan alınarak librettolaştırılan Turandot, tarihi belirsiz efsane çağlarında Çin’de (Pekin’de) geçen bir masalı konu almaktadır. Eserin konusu şöyle: Göklerin oğlu imparator Altoum’un yönettiği Pekin’de, imparatorun kızı Prenses Turandot da kendisini Tanrı kızı olarak kabul ettirmiştir… Prenses, yıllar önce Tatar erkekler tarafından öldürülen ninesinin intikamını almak için, kendisiyle evlenmek isteyen asilzade gençlere üç soru sormakta, yanıtları doğru olmadığında da onların başlarını kestirmektedir… Halk bu idamları kanıksamış, törenselleştirmiştir. Son olarak Pers ( İran ) Prensi Turandot’a talip olmuş; soruları yanıtlayamadığı için ölüme mahkum edilmiş; eylem için de tören düzenlenmiştir. Tören alanında yaşlı bir adam itilip kakılmakta; onu bir genç kız kalabalıkta korumaya çalışmaktadır. Yanlarına genç bir adam yaklaşıp kim olduklarını bilmeden onlara yardım eder. Yaşlı adam ülkesinden sürgün edilen Kral Timur, genç adam Timur’un kaybolan oğlu Calaf, genç kız Calaf’a karşılıksız bir aşkla bağlı olan Liu’dur. Timur da Calaf da kimliklerini saklamak zorundadırlar. Calaf, kendini “Meçhul Prens” olarak tanıtmaktadır… Calaf, babasının ve Liu’nun ısrarlarına karşın Turandot’un tanrısal güzelliğinden etkilenerek, onunla evlenmek için sorularını yanıtlamak isteğiyle başvurur… Prens Calaf, ölüm riskine karşın aşkın sınır tanımazlığıyla mücadeleye katılacak; tüm soruları yanıtlayacak; karşı oyunlarla Prensesi etkilemeyi başaracak; kimliğini de açıklayarak Turandot ile evlenecektir.
Puccini’nin kadın karakterleri; genellikle seven, aşk acısı çeken ve bu acıların etkisiyle yaşamını yitiren kadınlardır. Turandot’ta ise bunun tersine; Turandot erkeklerden nefret eden, kalpsiz, zalim bir karakterdir. Ancak yine bu eserde de aşkı reddederek doğaya karşı duran Turandot’a karşın bir başka kadın karakteri Liu ile aşkın yüceliği, vazgeçilmezliği vurgulanmaktadır.
TASARLAYICI KADRO ve KAMBOÇYA PRENSİ
Büyük İtalyan operalarını dünyanın değişik köşelerinde yöneten Antonio Pirolli şef kürsüsündeydi. Eseri, 20 yıl önce Ankara'da, geçen yıl da Aspendos'ta olduğu gibi İtalyan rejisör Vincenzo Grisostomi Travaglini sahneye koymuştu.. Baktım Vincenzo'nun da saçları bembeyaz olmuş, ama “zerafetinden” bir şey kaybetmemiş. Verdi ve Turandot için ilk gelişlerinde “Fellini'nin asistanı” geldi diye ne kadar heyecan duyulmuştu.
Dekorda, Özgür Usta'nın imzası vardı. Giysiler ise, 20 yıl önceki gibi Savaş Camgöz tasarımıydı. Ama Camgöz, aradan geçen yıllarda güncel gelişmelerin etkilerini de yeni giysilere taşımıştı.Dansların koreografı artık göbek adını da kullanmaya başlayan (Göksel) Armağan Davran'dı.. Işığı Rejinin istekleri doğrultusunda Fuat Gök uygulamıştı. Çocuk Korosunu Hülya Kazan ve Öykücan Yavşan hazırlamışlardı. Tarihi Araştırma diye açılan başlıkta bir Uzakdoğulunun adını gördük: Ravivadhana Monipong Sisowath. (d. 1970)
20 yıl önce böyle bir görev yoktu yanlış anımsamıyorsam. O tarihi araştırma yapmışsa, ben de “kimdir?” araştırması yaptım ve karşıma Kamboç Prensi çıktı! İnternette tarihi araştırmacı kişiliğiyle ilgili hiç bilgi yoktu, sadece Kamboçya Kraliyet ailesi üyesi olarak karşımıza çıkıyordu.
Merak edenler için kısa bilgi vereyim: Majesteleri Prens Sisowath Ravivaddhana Monipong, 1970'de Phnom Penh'de doğmuş. 1997'den beri Roma'da, çoğunlukla İtalya'da yaşıyor. Fransa'da eğitim görmüş, Çağdaş İngiliz Edebiyatı alanında yüksek lisans derecesi almış, ; 1992'de Prof. Jacques Népote (CNRS) ile Kamboçya Kraliyet Evi Enstitüsü'nü kurmuş. Kamboçya tarihinin ve kültürünün uzmanı olarak tanınıyor. Kamboçya'nın sosyal yapıları ve Khmer Kraliyet ailesinin soyu hakkında kitaplar ve makaleleri yayınlanmış. IBM ve ACCOR gibi çokuluslu özel şirketlerde satış görevlisi olarak çalışmış. Birleşmiş Milletler (WFP, FAO & IFAD) ve Güneydoğu Asya'daki özel sektörle birlikte Program Görevlisi ve Danışman olarak görev yapmış. Uzun yıllardan beri Kamboçya Turizm Bakanlığı'nın İtalya temsilcisi.
Eh, Kamboçya'da Çin'e yakın, Prens ile Vincenzo'nun, bu iki zarif insanın, Roma'da tanışıp işbirliği yaptıkları anlaşılıyor. Zaten listede Prens'in de yer almasını Vincenzo istemiş. Kendisi de ilk temsile gelmiş ama ne yazık ki rastlayıp tanışma olanağı bulamadık.
REJİNİN ÖZELLİKLERİ
Vincenzo, bugüne kadar değişik opera müdürlüklerinde çok İtalyan operası sahneye koydu. Bir Verdi ve Puccini uzmanı olduğu biliniyor. Klasikçidir. Örneğin tutup Turandot'u Çin restoranına taşıyıp kesik başları tavana asmak gibi modern yaklaşıma girişmez! (Bu konuya Yazarımız Pınar Aydın O'Dwyer önümüzdeki günlerde değinecektir sanırım.) Eserlerdeki görkemi, sahnede ortaya koymak için sahne tasarımı ve giysilerin hazırlanmasına, kalabalık koronun sahnede mümkün olduğunca görünmesine özel önem verir. Emekli olmasına karşın Savaş Camgöz'le çalışmak istemesi bundandır.
Nitekim özellikle Verdi ve Turandot'ta hep görkemli “tablo”lar yaratmış, izleyiciyi müziği sahne tasarımı ve geçişleriyle etkilemeyi bilmiştir. Sahne tasarımında, trafik eskisiyle aynıydı ve Özgür Usta, rejisöre istediğini yeterince vermişti.
Yeni Turandot'da da reji, sahne tasarımı ve giysilerin yardımıyla aynı yaklaşımı sergiledi. Ankara sahne ağzı dar olmasa, ortalarda oturanlar da yan kulislere doğru koronun uzayıp gittiğini görebileceklerdi.
Vincenzo, eserlerin ozgün halinde belirtilen bölümlerin dışında teatral olarak canlandırılacak bazı sahnelerde de baleyi kullanarak, eserin görsel zenginliğini arttırmayı ister. Nitekim yeni Turandot'ta da bu yaklaşımı gördük ve Armağan Davran'ın klasik balenin dansçılarıyla hikayeyeyle uyumlu yeni koreografiler geliştirdiği izledik.
SESLER VE ORKESTRA
İlk gece kastında, seçim Ankara'nın solistleri ve gençlerden yana yapılmıştı. Prenses Turandot'da Mehlika Karadeniz Bilgin, dramatik yaklaşım ve spinto ses gerektiren aryalarında başarılıydı. Son bir kaç konserde elinde kastanyeti operet şarkıları söylerken edalı-işveli bir İspanyol dansçısı gibi izlediğimiz Karadeniz, bu ciddi ve ağır rolde sahnesiyle de göz doldurdu. İmparator Altum'da tenor Cem Akyüz , harika makyaj ve yaşlı imparator için gerekli tonlamasıyla, sabık tataristan Kralı Timur'da bas Şafak Güç sesi ve sahnesiyle, rollerinin gereğini başarıyla yaptılar. Yeri gelmişken tüm makyaj atölyesini kutlamadan geçmeyeyim.
Puccini'nin en meşhur aryası “Nessun Dorma”yı 3. perdede söyleyerek eseri finale taşıyan, Turandot'un sorularına meydan okuyan ve onu elde eden Calaf'da Murat Karahan, her zamanki standardındaydı. Murat Karahan'ı Nessun Dorma'yı söylerken son yıllarda, gala konserlerde sıklıkla dinledim. Geçen yıl Aspendos'ta eserin bütününde izleme olanağım olmamıştı. Bu rolde yurtdışında elde ettiği başarıları biliyorum. Verano'da oynayıp İtalyanların sevgisini kazanmış bir tenor olarak, kendine güvenli duruş ve söyleşiyle kendinden beklentileri karşıladı.
Yoğun alkışlayan dinleyiciye selam faslında el sallayıp, öpücüklerini de gönderdi. Hemen ertesi gün de iki temsilde Manon Lescaut'da başrol söylemek üzere Moskova'ya uçtu.
Liu'nun ölüm sahnesi
Bu operada esas kadın ve erkek Turandot ve Calaf ise de, benim gönlümde hep Liu da vardır. Hele o üçüncü perde aryası... Bunu çok eski bir kayıttan Serap Sergen'den dinlerim ara sıra. Daha iki hafta önce Ayşe operetinde izlediğim Tuğba Mankal'ın (Dekak) gerçek bir opera eserinde önemli bir rol ve aryada ne yapacağının merakı içindeydim. Bu ufak tefek kız, öyle duyarlı söyledi ki Liu'nun aryasını, gecenin benim gönlümdeki yıldızı oldu.
Doğan, Kıranbay,Yanç
Ping-Pong-Pang üçlüsünde bariton Çetin Kıranbay, tenorlar Arda Doğan, (Veysel) Barış Yanç'ı, Bir Mandarin'de bariton Umut Kosman'ı, İran Prensi'nde Serkan Sarıkaya'yı izledik.
Üçlüde solistler aryalarıyla ve sahneleriyle esere gerekli rengi kattılar. Sahi, 20 yıl önce onlardan biri Murat Akar değil miydi? O şimdi Umut Kosman'ın kayınpederi ve bir dede... Madem 20 yıl öncesine gittik, belleğimi zorlayınca Turandot'u İzmir'den gelen Ayşe Tek'in oynadığını anımsadım. Calaf, Nicola Martinucci (d. 1941) miydi? Aspendos'ta o söylemişti ve inanılmaz bir de olay yaşanmıştı. Nessun Dorma'nın o tenorlar için önemli “vinçeroooo” çıkışında sesi çatlamış, baştan almıştı. Yine çatlamış ve yine israr edip baştan almıştı! Ama üçüncüde de aynı âkibetten kurtulamamış ve dinleyicinin moral verici alkışları arasında eser finale doğru devam etmişti. O zaman tenorun başına geleni, Akdeniz kıyısına erken gelip nemli havayı birkaç gün solumasına bağlamıştım.
Soldan üçüncü Damla Kışlalı
Orkestra, usta baged Antonio Pirolli'nin yönetiminde ününe layık bir seslendirme çıkardı. Sahne ağzındaki sırada, hemen Ayşe Honinic'in yanında rahmetli arkadaşım Mahmut Tankut Kışlalı'nın kızı Damla Kışlalı'yı görmek pek sevindirdi beni. Amcası Ahmet Taner Kışlalı, hain bir sabotajla yokedilmiş olmasa, mutlaka salonda olur ve pek kıvanırdı.
Koro, Giampaolo Vessela tarafından iyi hazırlanmıştı. İyi tınladılar. Selam faslında şefin de aynı giysiler içinde çıkması güzel bir mesajdı, kimbilir belki erkek partilerinde söylemiştir bile...
İkinci ve üçüncü temsiller diğer kastlarla 20 ve 25 Mart'ta... 20 Mart'ta ikinci kast olarak Turandot'a Perihan Diana Nayır Artan ile tenor Efe Kışlalı'yı İstanbul'dan konuk sanatçılar olarak oynayacaklar. Program kitapçığında onların prova fotoğrafları yer alıyor.
Operaseverler bilmem bilet bulabilecekler mi?
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
17 Mart 2019, Ankara
Temsilden flaşsız çekilmiş canlı fotolar: Şefik Kahramankaptan