Başlığı biraz ilgi çekmek için böyle attım! Eskiden bakır üflemeli çalgılara böyle de denildiğine eski gazete koleksiyonlarında rastlamıştım Peki, çılgınlık nereden geliyor? O da topluluğun adından: Brassmania...
Bilkent 30. Yıl Festivali'nin üçüncü konseri, 2 Mart 2016 gecesi okulun mezun, çalışan ve öğrencilerine ayrılmıştı. Önce konserin ikinci yarısında sahneye çıkan Brassmania'dan başlayalım. Bu bakır üflemeli topluluğu, Bilkent Senfoni'nin uluslararası özelliğini kendi bünyesinde taşıyor. Baba-oğul Romen trompetçiler Julian-Renato Lupu, Alman tromboncu Peter Körner, tromboncu Cem Güngör, Japon tubacı Noriyoshi Murakami. CSO trompetçisi Kutay Maktay da, Renato olmadığı zaman topluluğa katılıyor. Çünkü Renato, Bilkent MSSF'ni babasının öğrencisi olarak bitirdikten sonra Hacettepe Senfoni'nin solo trompetçisi oldu.
Beşliyi bu kez sahnede altılı olarak gördük! HSO'nun da konseri olduğu için Kutay çağrılmış, ama Renato da HSO'daki işini bitirip Bilkent'e yetişivermişti. Tüm bunları kırık Türkçesiyle Peter Körner anlattı ve programı da gayet esprili biçimde sundu. Ekip cazdan opera uvertürüne zengin bir program hazırlamıştı. Hepsi kendi çalgılarının ailesinde yer alan değişik tonalitedeki enstrümanları arkalarına-yanlarına dizmişlerdi.
Hepsinin giyimi yerindeyken tubacı Murakami, gözüme pek hırpâni göründü, ayağında Türkiye'de ilk imâl eden marka olduğu için adı 'Kot” kalan bir Amerikan işçi pantolonu, üzerinde eski siyah bir ceket, ayağında lastik pabuçlarla arkadaşlarıyla tam bir tezat oluşturuyordu. Nedenini konserin sonunda anladık! BSO'nun bazı yılbaşı konserlerinde de pantomimiyle yer alan Murakami, meğer tuba çalarken 360 derece dönme-döndürme esprisini yerlerde sürünerek uygulayacakmış!
Klasik müzik konserlerini “eğlence” kavramıyla hiç bağdaştırmam. Ama Brassmania'nın konserinde hem yüksek kalitede müzik dinledik, hem de eğlendik. Alkışların karşılığı ise neşeli bir “longa” oldu.
Konserin ilk yarısında lise ve lisans öğrencilerinin programı yer alıyordu. Lisede yetişmekte olan üç yetenekli flütçüden biri olan, Cem Önertürk'ün öğrencisi Mutlu İşdar (d.1997), Fransız kadın besteci Cécile Chaminade'ın ( 1857 – 1944) konçertinosunu Tayfun İlhan'ın piyanosu eşliğinde seslendirirken âdeta ışıldadı. İlk kez dinleme olanağı bulduğum Mutlu iyi bir solist kumaşına sahip.
Deniz Arda Başuğur (d.2000) elinde trompetiyle sahneye çıkarken yanında eşlikçi olarak Rus piyanist Kseniia Prostitova vardı. Deniz, Avusturyalı besteci Johann Nepomuk Hummel'in (1778– 1837) Mi majör trompet konçertosunun birinci bölümünü genç nefesiyle üfledi. Eşlikçisi piyano partilerini hem hayli forte ve gereğinden hızlı tempoda seslendirse de, Deniz sololarında çalgısına egemen olduğunu gösterdi. Julian Lupu, trompetçiler ordusuna yeni bir üye daha yetiştiriyor.
Sırada “kızıl rahip” Antonio Vivaldi'nin (1678 – 1741) Si bemol majör Fagot Konçertosu vardı. Solist Ozan Evruk'un öğrencisi Sevgi Varol'a (d.1996) Bilkent'in genç keman, viyola ve viyolonsel öğrencileri eşlik ediyorlardı: Elif Ece Cansever, Deniz Şensoy, Nilüfer Sude Güçlü, Alpay Jan İnkilap (keman), Barok Bostancı, Elif Başak Genç (Viyola), İdil Bursa ( Viyolonsel) ve İlayda Deniz Oğuz (Klavsen). İki de profesyonel, kontrbasda BSO'dan Burak Noyan ile çelloda, elinde barok arşesiyle AndalyaDOB Orkestrası'ndan Yeliz Kızılay. Konser için bu genç topluluğu kim çalıştırdı bilmiyorum ama eşlikte barok dönemi yansıtır bir tını elde etmeyi başardılar.
Bilkent'in 30. Yıl Festivali'nde önümüzdeki iki çarşamba iki konser daha var.