İstiklal savaşımızın İnönü kahramanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı, Lozan’ın usta diplomatı, Atatürk’ten sonraki ikinci Cumhurbaşkanı, çokpartili demokrasi denemesinin mimarı, yıllarını ana muhalefet lideri olarak haksızlıklarla mücadeleyle geçirmeyi göze alan dev siyasetçi, büyük sanat ve müzik dostu İsmet İnönü’yü (1884-1973) kaybedeli tam 43 yıl oldu. Onu yitirdiğimiz yıl doğanlar, şimdi ülkenin yönetiminde, akademide, siyasette, sanatta yer alıyorlar.
Biz rivayetlere, uydurulmuş hikayelere değil, belgeleriyle tarihe kulak verenler, Yemen çöllerinde klasik müzikle tanışmış bu devlet adamının, müzik konusundaki içtenliğiyle ilgili nice belge, mektup gördük, birinci ağızlardan nice anekdot dinledik.
Daha Harbokulu’nda öğrenci olduğu yıllardan itibaren İnönü’yü izleyen rahmetli orkestra şefi Hikmet Şimşek ( 1924-2001), yaptığı televizyon programlarında, verdiği konferanslarda hep, “İnönü olmasaydı, Atatürk devrimlerinin yarıda kalacağını, onun titiz uygulamacılığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde de takipçiliği sayesinde başlanılan işlerin büyük ölçüde ilerletilebildiğini” belirtirdi.
İnönü 1940’lı yıllarda Cumhurbaşkanlığı görevindeki yoğunluğuna karşın, etkinliklerin tamamına gidiyordu. Örneğin “Figaro’nun Düğünü” operasını 6 kez izlemişti.. Alman şef Hermann Scherchen yönetiminde CSO’nun DTCF Farabi Salonunda Beethoven’in bütün senfonilerini icra ettiği “izahlı” dört konserin de tamamında hazır bulunmuştu. Beethoven, en sevdiği bestecilerin başında geliyordu.
Bir konser sonrası sohbetinde söz Beethoven’den açılmıştı. Acaba bu büyük besteci kimdi, kimin malıydı? Birisi “Almandır, Almanya’nın malıdır” deyince İsmet Paşa “Hayır” diye söze giriyor ve küçük bir evrensellik dersi veriyordu:
“-Beethoven bütün dünyanın malıdır. Ben onu Alman olarak kabul etmiyorum. Tanrı onu hususi olarak bütün insanlığa hizmet etsin diye yaratmış. Dolayisiyle aynı zamanda bizim malımızdır.”
Öte yandan “yerli ve milli” bestecilerimize de en fazla sahip çıkan İsmet İnönü’ydü. Günümüzde sıklıkla icra edilen Ahmet Adnan Saygun’un “Yunus Emre Oratoryosu”nun ilk seslendirilişinin İsmet İnönü’nün müdahelesi ve takibi sayesinde yapılabildiğini az kişi bilir.
İsmet İnönü’nün anısını yaşatmak, O’nu doğru bilgilerle mevcut ve gelecek kuşaklara tanıtmak bir görevdir. Bu konuda tıpkı CSO gibi, herkes kişisel ya da kurumsal olarak üzerine düşeni yapmalı.
Şefik KAHRAMANKAPTAN
5 Aralık 2016
* Bu yazı, CSO’nun 5 Aralık Pazartesi günü gelen isteği üzerine, 8-9 Kasım 2016 tarihli “İsmet İnönü’yü Anma Konseri” el broşüründe yayımlanmak üzere hazırlanıp aynı gün gönderilmiş, ancak uzun yıllardır ilk kez CSO’nun el broşürü İsmet İnönü ile ilgili yazı yer almadan yayımlanmıştır.