Müziğin sevdirilmesine, müzik tarihinin öğrenilmesine destek verecek türde projelere hep sempatiyle bakarım. Sanat yaşamını İstanbul'da açtığı ve “akademi” olarak nitelendirdiği özel piyano okulunda eğitimci, oda müziği konserleriyle de icracı olarak sürdüren Şevki Karayel'in Chopin prelüdlerini Meltem Cumbul'un okuyacağı George Sand metinleriyle sunacağını öğrendiğimde sonucun ne olacağı konusunda meraklanmıştım. Bu etkinlik 2 Ağustos akşamı D-Marin Uluslararası Müzik Festivali'nde günbatımında karşıma çıktı.
Festivalin genel program dergisinde Karayel'le yapılmış söyleşiden, projenin en ince ayrıntısına kadar Kültür Üniversitesi Sanat Yönetmeni, soprano, şan pedagogu Ece İdil tarafından önerildiğini öğrendim. Ece İdil, metni oluşturacak George Sand alıntılarının hangi kitaplardan sağlanabileceğine kadar işi ayrıntılandırmıştı. Bu durumda, nedense Türkçe olarak kim tarafından derlenip oluşturulduğu belirtilmeyen metni çalışıp okumak Meltem Cumbul'a, 24 prelüdden seçilmiş 19'unu öğrenip çalmak da Şevki Karayel'e kalıyordu.
Malum, George Sand'ın Chopin'in yaşamının sekiz yılında önemli bir yeri var. Buna koruyucu sevgililik de denilebilir, bir çeşit vazgeçilmez saplantı da... Dolayısıyle Sand'in mektup, anı, roman gibi yazılı kalıtından derlenmiş metin olmasa, bu 19 prelüdün peşpeşe çalınması pek de anlamlı olmayacakdı.
Meltem Cumbul, Georg Sand'ın stiline benzetilmiş saçı, ses rengi ve tonlamasıyla bu role yakışmıştı. Metni yüksek bir tabureye oturmuş olarak önündeki nota sehpasından okudu. Herhalde yeterince gözden geçirmeden gelmiş olmalıydı ki, pek çok yerde dil sürçmeleri yaşadı, bazı sürçmeleri iyi vurgulayamadığı tümceyi tekrarlayarak geçiştirdi. Ama piyaniste girişleri verme konusunda görevini iyi yaptı.
Şevki Karayel'in bazı prelüdleri tümüyle belleğine aldığını, bazılarını notadan çaldığını gözledik.
Anlatıcıyla zamanlama konusunda bir sorun yaşamadı ama Chopin müziğindeki duygu yükünü yeterince yansıtabildiğini söyleyemeyiz. Tüm dikkatini doğru çalmaya vermiş olmalıydı, icrası hayli kuru oldu.
Dinleyicinin dikkatinin de daha çok metne ve Cumbul'a odaklandığını gözledik. Nitekim, kadın-erkek ilişkisi konusunda günümüzde de geçerli kimi saptamalar dinleyiciyi tarafından hemen algılanıp anında alkışlanarak “tüketildi”...
Proje güzel, belki açıkhava yerine iyi bir salonda sesyükseltmesiz ve duygulu bir icra ile çok daha fazla zevk verebilir.
Dinletinin sonunda, metni kimin hazırlamış olduğu, yazarın kendisinin mi adının açıklanmasını istemediği, yoksa unutkanlığa mı kurban gittiği hala aklımı kurcalıyordu.