2016 yılının 10 Haziran Cuma akşamı, Ankara’daki Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Türkiye için “olağanüstü” olarak niteleleyeceğimiz bir şan ve piyano resitali dinledik. Solistimiz, Amerikalı koloratur soprano Angela Ahıskal’dı, ona piyanist Kenan Tatlıcı eşlik etti.
Yazıma bu iki sanatçıyı tanıtarak başlamak istiyorum:
Kendi kuşağının en değerli keman sanatçılarımızdan biri, belki de en iyisi olan Orhan Ahıskal’ın eşi olan Angela Ahıskal, ülkesinin tanınmış opera topluluklarında solo roller üstlenmiş, ünlü orkestralar eşliğinde solist olarak şarkı söylemiştir. 1997-2001 yılları arasında Royal Pitches adlı koronun kurucu üyeliğini ve sanat yönetmenliğini yapan sanatçı, 2003 yılında Amerika’daki Şan Öğretmenleri Ulusal Derneği’nin (N.A.T.S.) şan yarışmasında, ileri kategoride birincilik ödülünü kazanmış, bu dönemde Perulu piyanist Pablo Sabat’la bir dizi “Lied Resitali” vermiştir. 2005 yılından bu yana Türkiye’de yaşayan Angela Ahıskal, resitallerini sürdürürken 2011 yılında Ankara’ya taşınarak bir yandan da Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı’nda şan öğretmeni olarak görev yapmaya başlamıştır. Sanatçının Türkiye’de verdiği dizi konserleri burada yazmaya kalksam, bana ayrılan yerin yaklaşık iki katını aştığım için, hem “kahraman” hem “kaptan” olan Şefik dostumdan hiç iyi not almayacağımı biliyorum.
1990 doğumlu olan piyanist Kenan Tatlıcı, piyanoya H.Ü. Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Binnur Ekber’in öğrencisi olarak başlamış, 2007 yılında Moskova Çaykovski Devlet Konservatuvarı’na kabul edilerek ünlü piyanist Yuri Martinov’un öğrencisi olmuştur. 2013’de bu okulu bitiren Tatlıcı, aynı kurumun iki yıllık “Sanatta yeterlilik” programını da tamamlayarak 2015 yılında verdiği konserlerle Rusya’daki sanat sürecini noktalamıştır. Genç piyanistimiz, 2011’de İtalya’daki Argento Piyano Yarışması’nda ve 2013’te Saygun Piyano Yarışması’nda ikincilik ödüllerini kazanmış, 2015 yılında ise Hacettepe Ulusal Piyano Yarışması’nda “Jüri Özel ödülü”nü almıştır. Onu ilk kez eşlikçi yönüyle dinleyen biri olarak bana sorarsanız Tatlıcı, müzikal anlatım duyarlılığında uzun yol almış ve geleceği çok başarılı olacak izlenimi veren bir piyanistimizdir.
Angela Ahıskal’ın programında cuma akşamı, sırasıyla Richard Strauss (1864-1949), Wolfgang Amadeus Mozart (1756-1791), Hugo Wolf (1860-1903), Vincenzo Bellini (1801-1835), Arnold Schönberg (1874-1951) ve Giuseppe Verdi (1813-1901) gibi gerek çağ stili, gerek ulusal stil ve gerekse kişisel stil yönlerinden birbirine pek benzemeyen bestecilerin eserleri yer alıyordu. Ama bu bestecilerin hepsinden “Lied” ya da “Şarkı” formunda eserler dinlediğimiz için, ortaya çıkan bütünlük, bize renkli ve doyumsuz bir “Lied akşamı” sunmuş oldu. Ben Angela Ahıskal’ı Ankara’da ikinci kez dinliyorum. Üstün yönleriyle Ahıskal bana, bir “dünya şarkıcısı”, olağanüstü bir “koloratur soprano”, tanım yapmaya girişirsem “Gelişkin düzeyiyle her çeşit süslemeyi ustalıkla yapan, kıvrak sesi, tekniği ve yeteneğiyle hızlı pasajları renkli figürler ve trillerle seslendirmeyi başaran ses sanatçısı” olmanın üstün sanatsal niteliklerini sergileyen ender sanatçılardandır.
Bu yüksek düzeyde bir dinleti akşamı için tek eksiklik, salonun “yarı dolu” olmasıydı. Bunun sorumlusu Ankaralı müzikseverler değildir. Bunun sorumlusu, yeterli duyuruyu yapamayan Çankaya Belediyesi’dir. Ben de Çankaya ilçesinde oturuyorum ve birçok yönüyle Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in yapıcı çalışmalarından memnunum. Ama Taşdelen böyle dünya çapında bir sanatçıyı her zaman bulamayacağını bilmelidir. Bu kurumun, sanatsal değeri zirvede olan bir etkinliği, övünçle duyurması gerekmez miydi? Hatta örnek olması bakımından Belediye Başkanı’nın dinleyiciler arasında bulunması şık olurdu düşüncesindeyim.
Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde “küçük” gibi gözüken ama yerinde bulduğum olumlu bir gelişmeyi de buraya aktarayım. Salonun adı “Yaşar Kemal Konferans Salonu” olmuş. Buraya “Yaşar Kemal”in adının verilmesi çok yerinde, ama orası sadece bir “konferans salonu” değil, kendi çapında bir “konser salonu”, sevimli bir “tiyatro salonu”dur aynı zamanda. Sadece “Yaşar Kemal Salonu” denmesi herhalde yeterlidir.
İkinci olumlu gelişme, Sevda Cenap And Müzik Vakfı’nın konserler dizisine, bu tür olağanüstü bir dinletiyi de katması, Angela’yı sahiplenmiş olmasıdır.