2022 yılının sonuna yaklaştığımız bu günlerde geçmiş günlere şöyle bir bakarken, dinleme fırsatını yakaladığım ve “genç yıldızlar” olarak nitelendirdiğim birkaç genç müzisyenin yılın son demlerinde verdikleri oda müziği konserlerinin belleğime yerleştiğini fark ettim.
Bu bir ilk değil. Klasik batı müziği eğitimi almış çok sayıda genç müzisyenin konservatuvar sonrası müzik yapma yönündeki çabalarına, hatta çırpınışlarına, herkesi derinden etkileyen pandemi döneminin çok öncesinden beri tanık oluyor; onların bir araya gelerek düzenledikleri oda müziği etkinliklerini izliyor; ortaya çıkan güzel sonuçlardan büyük memnuniyet duyuyor, onlarla kendime göre gururlanıyordum. Çabalarını bu Portal’de sıklıkla dile getirmiştim. Bir iki hatırlatma yapmam gerekirse: Erimtan ve Evliyagil Müzelerinde gerçekleşen Müze Konserleri; Satranç Müzesi etkinlikleri; Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde tertip ettikleri resital ve oda müziği konserleri; bir “butik” konser mekânı olan Mozarthaus’daki konserler bunların sadece bir kaçı. Ayrıca Bilkent Konser Salonunda düzenlenen Bilkent Müzik Günleri’nde oda müziği repertuvarının en seçme eserlerini icra eden, sayıları yabana atılmayacak oda müziği topluluklarının konserleri. Bu ve daha birçok etkinlik de belleklerimize yerleşmiş, onca topluluğu, müzisyeni tanıma olanağına sahip olmuştum.
Bugüne dönelim. İzleme fırsatını yakalayabildiğimiz son oda müziği konserlerine değinecek olursam, ilk olarak Trio Vecando’nun Bilkent Konser Salonunda verdiği konserden söz edeyim. Vecando, üç çok yetenekli genç, Veriko Tchumburidze (1996) (keman); Dorukhan Doruk (1991)(viyolonsel) ve Can Çakmur’un (1997) (piyano) ilk adlarının kısaltılmışından oluşan müzik üçlüsüne (trio) bu gençlerin verdiği ad. Ülkemiz ve dünyada Trio Vecando olarak konserler vermeyi planlayan genç müzisyenler 23 Kasım günkü konserlerinde E. Grieg; F. Say; D. Şostakoviç ve M.Ravel’den keman, viyolonsel ve piyano için yapıtlar çaldılar.
İlk eser “Andante con moto” Grieg’in tamamlayamadığı bir piyanolu üçlüsünün yegâne bölümü. Grieg’in yakın arkadaşı, besteci Julius Röntgen tarafından Grieg’in ölümünden sonra bulunmuş ancak ilk basılışı yetmiş yıl sonra, 1978’de gerçekleşmiş. Melankolik bir yapıt.
Space Jump (Uzaydan Dünyaya Atlayış) başlığını taşıyan Trio, Fazıl Say’ın paraşütçü Felix Baumgartner’in 2012 yılında gerçekleştirdiği uzaydan atlayışından esinlenerek bestelediği, kanımızca son derece betimsel, ilginç yapıtı programdaki ikinci eserdi. Şostakoviç’in on yedi yaşında bestelediği Piyanolu Üçlü No.1 tek bölümlü, oldukça kısa bir eser. Önceki yapıtlar gibi, dingin biçimde başlayıp sonradan sıçramalar yapan, sonra yine sakinleşen bir yapıya sahip; ani tezatları, lirik melodileri mükemmel biçimde icra eden Trio Vecando, aralarındaki ruh birlikteliğini müziklerine de yansıtmışlar. Birinci sınıf bir icrayla karşı karşıyaydık.
Bir başka güzel etkinlik, piyanist Can Çakmur’un resitaliydi. Resital programlarına birbirleriyle ilişkili eserleri almayı, onları irdelemeyi, hislerini, düşündüklerini dinleyicileriyle paylaşmayı seçen Can Çakmur 12 Aralık akşamı da böyle bir programla karşımızdaydı. Programın ilk eseri çağdaş besteci Eric Domenech’in (1991) Franz Schubert’in Schwanengesang şarkı dizisinden ilham alarak bestelediği ve de Çakmur’a ithaf ettiği “ Schwanenegesang için Prelüd” ile başladı; sonra Liszt’in yine aynı şarkı dizisinden uyarlamalar yaptığı lied’lerden bir kaçını, o pırıl pırıl, şakırdayan su misali tuşesiyle çaldı. Sonra sırada Liszt’in Bach üzerine Fantezi ve Füg’ü; Chopin’den birkaç Mazurka; Chopin’in 3 numaralı Scherzo’su ve Bach’ın re minör Chaconne’unun Brahms tarafından sol el için uyarlaması vardı. Can Çakmur’un pianodan forteye usulca, hiçbir zaman bir zorlamaya gitmeden yaptığı geçişler, klavyeyi okşarcasına kullanması her zaman için dikkatimi çekmiştir. Son eser resitalin zirvesiydi. Fransızların dediği gibi, krema üzerinde kiraz gibiydi.
Aralık ayının son oda müziği konserini yine üç pırıl pırıl gençten izledik. Bu gençlerin hepsi aynı yaşlarda, bir aşağı bir yukarı. Hepsi yurtiçi ve yurt dışında başarılı konserler vermiş. Dinlerken insanı heyecanlandıran müzisyenler. Evet, 19 Aralık akşamı CSO Konser Salonunda Elvin Hoxha Ganiyev (1997) (keman), Poyraz Baltacıgil (1994) (viyolonsel) ve Cem Esen (1997) (piyano) oda müziği repertuvarının iki güzel eseriyle karşımızdaydılar: Şostakoviç’in Piyanolu Üçlü’sü, No. 2 ve Mendelssohn’un Piyanolu Üçlü’sü, No. 1.
Şostakoviç’in içli, acıklı, bestecinin yakarışlarını anlatan bir ağıt niteliğindeki eserini Elvin Hoxha, Poyraz Baltacıgil ve Cem Esen, bestecinin duygularını duyarlılıkla, etkileyici biçimde yansıttılar. Üçlünün ince dengeleri, hassasiyetleri, tempolardaki canlılıkları dikkat çekiciydi. Mendelssohn’un 1 numaralı Piyanolu Üçlü'sünde de aynı kararlılık, aynı canlılık, aynı tutku hissediliyordu.
İcralarındaki ifade yoğunluğu hayranlık yaratıcıydı. Birbirleriyle son derece uyumlu, müzikalite ve teknikleri yüksek düzeylerde seyreden Elvin Hoxha,Poyraz Baltacıgil ve Cem Esen’in olduğu gibi, Vecando Trio’nun da birlikteliklerinin devamlılığı onlara çok şey katacak, aranan, beklenen, başarılı topluluklar olarak kendilerini kabul ettireceklerdir. Oda müziğinde “beraberliğin” nitelikli müzik yapmanın temel taşlarından olduğunu her zaman için düşünmüşümdür.
Yukarıdaki konserlerin sanatçılarından burada söz etmemeyi tercih ettim. Onları tanımayanlar ya da az tanıyanlar olabilir. Ama eminim sanal dünyada kısa bir araştırma yaptıklarında başarı dolu müzik yaşamlarını görecek ve benim gibi geleceğe umutla bakmayı seçeceklerdir.
AYŞE ÖKTEM
25 Aralık 2022, Ankara