Laetitia Casta : Fransız manken, sinema ve tiyatro oyuncusu. Genç yaşlarında modellik yapmaya başlamış; ünlü modacıların önde gelen mankenlerinden biri sıfatıyla ün kazanmış. Önce Fransız moda dünyasının ünlü modacılarından Jean Paul Gaultier, sonra Yves Saint Laurent’ın idolü olarak bu dünyada hızla yükselmiş. 1999 yılında sinemaya atılmış. Orada da ünlenmiş. Çok sayıda sinema ve televizyon filminde yer aldığı görülüyor. Verdiği bir röportajda, sinemadaki bu hızlı yükselişin,e rağmen, gerçek oyunculuğun tiyatroda ortaya çıktığını, oyuncunun yeteneğini ancak sahnede gösterdiğini söyleyerek, tiyatroya yönelmiş. Bu satırların yazarı Laetitia Casta’yı sadece çeşitli habere karışan adından şöyle bir tanır. Oysa Fransa’da bir idoldür; Fransa’nın en üst düzey devlet nişanı, Onur Nişanı ( Légion d’honneur) ve Sanat ve Edebiyat Nişanı sahibidir.
Clara Haskil : 1895 Romanya doğumlu piyanist. 1960 yılında Belçika’da bir kaza sonucu 65 yaşında hayatını kaybetmiş; 20. Yüzyılın büyük piyanistlerinden; romantik dönem piyano repertuvarının güzide yorumcularından biri. Daha üç yaşındayken annesinin piyanoda çaldığı parçanın bir bölümünü, tek parmağıyla, çalabilen; beş yaşında götürüldüğü bir hocanın çaldığı Mozart’ın bir küçük sonatını anında kulaktan çalabilen bir dâhi. Çok yetenekli ama her zaman hüzünlü olan Clara, önce Viyana’da piyanoda başladığı eğitimini sonra, Paris Konservatuarı’nda, keman ve piyano dallarında sürdürmüş. Lakin omurgasında beliren eğrilik nedeniyle kemanı terk etmek zorunda kalmış ve bu biçimlenme bozukluğu yaşamında gerek bedensel, gerekse ruhsal olarak çok büyük acılara sebebiyet vermiş. Zorlu ve sağlık sorunlarıyla, acılarla dolu bir yaşam. Çok geç gelen bir şöhret. Ancak onu tanıyanlar tarafından hayranlıkla söz edilen; Charlie Chaplin’in “yaşamımda üç dahî tanıdım, Einstein, Churchill ve Clara Haskil” dediği bir kişi.
Peki, bu iki farklı yapıdaki, farklı dönemlerde yaşayan kişiyi bir yazıda neden buluşturuyoruz? Çünkü şu aralar Paris’in tanınmış tiyatrolarının birinde manken-oyuncu Laetitia Casta, Clara Haskil’in yaşamını konu alan “Clara Haskil : Prelüd ve Füg” adlı oyunda ünlü piyanisti canlandırıyor. Clara Haskil’i tanımadığını ve piyano da çalmayı bilmediğini açıklıkla söyleyen Casta bu projeye nasıl dâhil edilmiş?
“Clara Haskil : Prelüd ve Füg” piyesinin yazarı bir Belçikalı: Serge Kribus. Yazar, dehâsı kadar alçak gönüllülüğüyle bilinen Clara Haskil’e olan hayranlığı nedeniyle, hakkında mutlaka bir roman, bir piyes, bir yazı yazmayı yıllar önce aklına koymuş. Arşivlere dalan; kayıtlarının tamamını dinleyen yazarın, Haskil’in dört yaşında babasını kaybedişi; Viyana, sonra da Paris’e gidişi; çok bağlı olduğu anne ve kız kardeşlerini terk edişi; onu hiç sevmeyen Paris Konservatuarındaki hocası, ünlü piyanist Alfred Cortot’un aşağılamalarına maruz kalışı; gencecik yaşta ölen, bir o kadar ünlü piyanist Dinu Lipatti ile olan dostluğu; keman çalmasına engel olan skolyozun yarattığı deformasyonun olumsuz etkileri üzerinde derinlemesine düşünerek yarattığı bu piyesin 2017 yılında Belçika’da prömiyeri yapılmış. 2020 yılında tekrar sahneleme girişimi pandemi nedeniyle gerçekleşememiş ama, oyunun 2021 yılı sonlarında Fransa’nın çeşitli kentlerinde ve en son Paris’te sahnelenmesi söz konusu olunca yazar, daha önce birlikte çalıştığı Laetitia Casta’nın Haskil’i en iyi canlandıracak oyuncu olduğunu düşünerek, onu seçmiş.
Tek kişilik bu oyunda Laetitia Casta sadece Clara’yı değil, başka karakterleri de seslendiriyor. Tek kişik oyun dedik ama sahnede bir de piyanist var; zira oyun ilerledikçe Clara Haskil’in çaldığı parçalardan bazıları çalınıyor. Piyanonun başında da Türk asıllı, Belçika vatandaşı Işıl Bengi bulunuyor. Schumann, Beethoven, Mozart, Scarlatti, Kreisler, Clara Haskil’in bestesi vesair eserler çalınıyor.
Clara Haskil’i tanımayanlar vardır, olabilir. Laetitia Casta’yı en azından Fransa’da tanımayan yoktur, ama onlar da Haskil’i tanımazlar, tanımayabilirler. Bir buçuk saat süren temsilin eleştirel yansımalarını bilmiyoruz. Lakin günümüzün ünlü bir mankeni, ince ruhlu, insanın ruhunu aydınlatan, hayranlarının gönlünde daima yaşayacak lakin sadece belirli bir kitle tarafından bilinen bir piyanisti yeni nesillere ve daha geniş bir kitleye tanıtmayı başarırsa, piyes de başarılı olmuş demektir.
AYŞE ÖKTEM
14 Ocak 2022, Ankara