Mozarthaus giderek yoğunlaşan etkinliklerine bilindik isimlerin yanı sıra, bilmediğimiz ya da Ankara’da daha önce karşılaşmadığımız müzisyenlerin resitallerini katarak, zengin bir resital/konser paleti sunuyor.
Son olarak bu mekânda daha önce birkaç kez dinleme fırsatı yakalamış olduğumuz yetenekli genç piyanist Can Çakmur ile yine çok genç ve de yetenekli Romanya’lı piyanist Aurelia Vişovan solo ve dört el piyano için eserlerden oluşan bir resital verdiler.
Can Çakmur resitallerini büyük bestecilerin, kıyıda köşede kalmış değilse bile sıklıkla seslendirilmeyen yapıtlarından oluşturmayı seviyor. Bunları bir tema ya da bir kavram içerisinde sunuyor. İkili bu resitallerinde sıra dışı bir karakterin, Ernst Theodor Amadeus Hoffmann’ın dünyasına eğilmiş, onunla ilintili eserler seçmişlerdi.
İlk olarak Aurelia Vişovan’ın çaldığı J.S.Bach’ın “Kromatik Fantezi ve Füg’ü” (BWV 903) sonra gelen bir başka esere giriş mahiyetindeydi, Beethoven’in “Büyük Füg”üne (Op. 134) gönderme yapıyordu. İkinci olarak bu kez ikili 17 yaşında, gencecik W.A.Mozart’ın 4 El için bestelediği altı sonattan, K. 358 sıra numaralı olan “Piyano Sonatı”nı çaldılar. Teknik açıdan güç, tını zenginliği bakımından da şaşırtıcı güzellik ve zarafette bir eser. Mozart’a hayran olan E.T.A. Hoffmann, Amadeus adını da bu nedenle almış.
Üçüncü olarak, aralarında Fındıkkıran, Coppelia baleleri, Cardillac (Hindemith), Hofmann’ın Masalları (Offenbach) operaları ve daha nice esere ilham olmuş yapıtların yazarı, karikatürist, ressam, besteci, hukukçu, özetle çok yönlü; Alman romantik akımının en çarpıcı kişiliklerinden E.T.A. Hoffmann’ın beş sonatından, “ Fa minör Piyano Sonatı” çaldı Can Çakmur. Eserin tüm şiirselliği ve romantik dokusunu yansıttı. Bestecinin adagio e con gravita, diğer bir ifadeyle, ağır ve ciddiyetle şeklinde tanımladığı başlangıç bölümü Bach’ı anımsatıyor. Lakin ilerleyen bölümlerde de Bach’ı düşünmeden yapamıyorsunuz; biraz daha hüzünlü, biraz daha romantik belki de. Programın başında Vişovan’ın çaldığı Bach “Kromatik Fantezi ve Füg”e geri dönüveriyor insan. İlginç ve güzel bir yapıt. Çakmur’un pırıl pırıl tuşesi de sanırım Hoffmann’ın vermek istediği romantik havayı güzel yansıttı.
Bir sonraki eser heyecan verici, biraz da şaşırtıcıydı: bu, Vişovan ve Çakmur’un dört el çaldıkları, Ludwig van Beethoven’in “Büyük Füg” olarak adlandırdığı yapıtının 4 el piyano için uyarlamasıydı (Op. 134). Bu versiyonu büyük besteci kendi yapmış (1826) ve 1827 yılında da yayınlanmış. İnanılmaz derecede güç olan eseri iki genç piyanist müthiş bir teknik hâkimiyetle çaldılar. İnsanın nefesini kesen bir icraydı. Beethoven de bu eserle Bach’a çok yaklaşmış; kendine özgü, benzersiz karakterini muhafaza ederek.
Son olarak da Schumann’ın “Doğu’dan Tablolar” (Bilder aus Osten) olarak bilinen, “Dört El Piyano için 6 Impromptu”yü (Op. 66 ) icra ettiler. Schumann’ın Oryantalizmin her alanda ilgi çektiği bir dönemde, farklı topraklar, ufuklar görme isteğinin de etkisiyle, farklı renkleri, farklı duyguları yansıtarak; dinleyicinin zihninde değişik hayaller yaratarak, onları şaşırtmak ve fethetmek arzusuyla bestelediği bu eserinde de Vişovan-Çakmur ikilisi çok başarılıydılar.
Can Çakmur’un resitallerinin özel bir yanı, seçtiği yapıtlarla ilgili bilgi vermekle kalmayıp, üzerinde düşündüğü bu eserler hakkında tahliller yapması.
İkili Ankara resitalinden sonra İstanbul, sonra da Bükreş’te de aynı programı sundular.
AYŞE ÖKTEM
27 Mart 2017