Yurdumuzda bir zamanlar “müzik eleştirmeni” denen uzman yazarlar vardı. Onların kökeni çoğunlukla “müzikçi”ydi, ama bir yandan da “aydın” yönüyle yazdığı konuyu açıklamakta zorlanmayan, gittiği konserin, dinlediği resitalin artısını-eksisini nesnel biçimde ve yapıcı bir anlayışla değerlendirebilen gerçek birer eleştirmendi bu insanlar. Onlara bir örnek göstermek gerekse keman sanatçısı ve müzik eğitimcisi yönleriyle de saygı toplayan Fikri Çiçekoğlu’nu (1900-1963) hatırlatabilirim. Çiçekoğlu, aynı zamanda İstanbul Erkek Lisesi’nde müzik öğretmeniydi ve bu okulda benim öğretmenimdi.
Müzik eleştirmenleri kuşağı, son yirmi-otuz yıldır ortadan kalktı, onların yerini “müzik yazarı” denen, müzikçi kökenli olmasa da klasik müzik etkinliklerini elden geldiğince izleyerek konser yazısı yazan başka bir kalem erbabı aldı. Günümüzde onlara da örnek olarak iki değerli yazarımızı göstermek isterim: Birincisi, İstanbul’daki müzik etkinliklerini güçlü kalemiyle Cumhuriyet gazetesindeki haftalık yazılarında yansıtan Evin İlyasoğlu’dur. İkincisi ise yurdumuzun dişe dokunur hemen bütün müzik etkinliklerini inanılmaz bir görev bilinci ve çalışkanlıkla izleyerek kurucusu ve yöneticisi olduğu “Sanattan Yansımalar” adlı kültür/sanat portalinde yansıtan Şefik Kahramankaptan’dır.
Beni kaç zamandır şöyle bir kaygı yokluyor: Eğer “müzik yazarı” kuşağının da dönemi kapanırsa ülkemizde konser yaşamının yansıtılması adına kimseden “çıt çıkmıyor” denen bir duruma düşebiliriz.
Günümüzde kültür/sanat çevrelerinin izlediği bir gazete olan Cumhuriyet, yalnızca İstanbul’un müzik yaşamıyla ilgili olarak Evin İlyasoğlu’nun haftada bir yazdığı müzik yazılarının dışında, Türkiye’nin müzik yaşamını seyrek ve isteksiz görünen haberlerle yansıtırken bir de bakıyorsunuz, 2016 Avrupa Kupası futbol maçlarını izlemek üzere yüksek masrafları göze alarak Fransa’ya 7-8 spor yazarı gönderivermiş! Fransa’daki maçları izleyen böyle bir ekip, yurdumuzdaki müzik etkinliklerinin hangi ölçüde önem ya da haber değeri taşıdığını da akla getirmiyor mu?
Öte yandan, Türkiye’de ciddî bir program disipliniyle 6 kentimizde perdelerini açan “Devlet Opera ve Balesi” birimlerinin yanı sıra, yıllık konser programlarını değişik 6 kentimizde özenle uygulayan “Devlet Senfoni” orkestraları, ayrıca kurumsallaşmış üç özel senfoni orkestramız da var. “Uluslararası” niteliğiyle uzun yıllardan bu yana düzenlenen müzik ve sahne sanatları festivallerimiz de cabası! Ülkemiz, bütün bu kurumların ve festivallerin etkinliklerini izlemek için, artık tek başına Şefik Kahramankaptan arkadaşımızı görevlendirmiş gözükmektedir.
Sözüm bu kadar. Hemen belirtmeliyim ki, konuyu bir yere taşımak için yazmadım bu yazıyı. Sadece bir “durum saptaması”yla yetinmek istiyordum. Hepsi bu…
Okurlarımız için bir not:
Geçen hafta ARKADAŞ YAYINLARI, her zamanki inceliğiyle son yayınları arasında çıkan Yalçın İman dostumun hazırladığı üç piyano metodu ile değerli müzik eğitimcisi dostlarım Gül Çimen ve Nevhiz Ercan’ın hazırladıkları “Piyano Albümü”nü bana iletti. Bu metotları ve albümü üstün bir teknik düzeyle çekici biçimde yayımlamış olan Arkadaş Yayınları’nı kutladığımı öncelikle belirtmek isterim. Ayrıca, Yalçın İman’ın ve Gül Çimen ile Nevhiz Ercan’ın bu önemli ve yararlı çalışmalarının her biri üzerinde durarak tanıtım yazıları yazmayı görev sayarım. Ancak, bu yazıların ilgilisi olan piyano eğitimcileri ile piyano öğrencileri, şu sıra genel olarak tatilde bulunduğundan, yazılarımın kendilerine geniş oranda ulaşamayacağımı düşünüyorum. Bu nedenle piyano metotları ve piyano albümüyle ilgili yazı dizisine yine bu sütunlarda tatil ayları sonrasında başlamayı daha uygun gördüğümü okurlarıma iletmek isterim.