Yaklaşık beş ay süren yaz çalışmalarından sonra Ankara'ya dönünce insan, pek çok şeyi özlemiş olduğunu fark ediyor. Bu sezonun ilk CSO konserine 24 Ekim 2019 akşamı gittik. Orkestra üyesi pek çok dostumuz tarafından “Sizi yok yazdık” diye karşılandık. CSO bu sene Eylül ayında da bir dizi konser yaptı çünkü. Orkestrayı özlemişiz, bu haftanın solisti Can'ı da...
22 yaşındaki Can Çakmur, on yıldır gelişimini yakından izlediğim bir piyanist. 2017'de Uluslararası İskoç Piyano Yarışmasını, 2018'de de Uluslararası Hamamatsu Piyano Yarışması'nı kazanarak önünde geniş ufuklar açtı. Birden bire kendisini uluslararası dolaşımda aranan bir genç piyanist olarak buldu. Ankara'ya Japonya'da bir dizi konseri tamamlayıp geldi ve hafta başı resatil ve konserleri için yeniden Japonya'ya dönecek. 2020 programı da hayli yoğun. ( http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/sefik-kahramankaptan/piyanonun-yeni-evliya-celebisi-can-cakmur/2090/
CSO'nun Can Çakmur'u üst üste bu iki değerli yarışma başarısının ardından, vakit kaybetmeden davet etmiş olması memnuniyet verici. Can, Franz Liszt'in 1. Piyano Konçertosu'nu seçmişti seslendireceği eser olarak. Aslında Liszt ile Can arasında ilginç bir manevi bağ var. Çünkü halen bestecinin adını taşıyan Weimar'daki Müzik Yüksek Okulu'nun lisans öğrencisi. Liszt'in evinde pek çok kere resital verdi ve bestecinin piyanosunda da çaldı.
Peki, şef Cemi'i Can Deliorman yönetimindeki CSO eşliğinde Liszt'in Mi bemol majör piyano konçertosunu nasıl çaldı? Eserdeki lirik yaklaşımın, duygusallığın hakkını veren, yumuşak tuşesiyle müziği yalın biçimde kulaklarımıza ulaştırdı. Eserin bölümlerinin birbirine bağlı olarak çalınıyor olması, alkış meraklısı dinleyicinin aralara girmesini engelledi, bu da Can'ın icraya, bizim de dinlemeye yoğunlaşmamızı sağladı. CSO'nun temiz eşliği, konçertonun görkemli orkestral bölümlerindeki bütünlük, icradan aldığımız keyfi arttırdı.
Can Çakmur, eserleri sadece müzikal olarak değil, tarihsel ve sosyolojik anlamda da iyi analiz eden, müziği kendi yorumunu katmak uğruna eğip bükmeden, yalın ve gayet müzikal bir yaklaşımla seslendiren bir piyanist. Sahneyi bir “gösteri alanı” olarak düşünmediğini, müziği gibi saf, duru, yalın vücut dilinden de anlıyoruz. Tüm bunların, Can'ın klasik büyük piyanistler kuşağının çağdaş bir sürdürümcüsü olarak tüm Dünyada dinleyicinin saygısını kazanması için yeterli olacağını düşünüyorum. Zaten iki önemli uluslararası yarışmayı da bu nitelikleri sayesinde kazandı.
CSO sahnesinde içtenlikli duruşu ile alkışlara âdeta içindeki teşekkür duygusunu yüzüne yansıtarak cevap veren Can'la kuliste hasret giderdik. Can Çakmur, 24 Aralık'ta da Erimtan Müzesi Salı Konserleri'nde bu kez Liszt'in Schubert liedlerine yaptığı piyano düzenlemeleriyle klasik müzik dinleyicisiyle buluşacak.
Can'ın CSO ile bu ilk konseri, eski dostumuz Gülay-Yüksel Çakmur çiftiyle de hasret gidermemize vesile oldu. İzmir eski Belediye Başkanı, eski bakanlardan Yüksel Çakmur'un torunuyla nasıl iftihar ettiğini herhalde anlatmama gerek yok.
***
Konserin açılış parçası Liszt'in Prometheus Uvertürü, kapanış eseri de Franz Schubert'in Do minör 4. Senfonisiydi. Başkemancı sandalyesinde Jülide Yalçın oturuyordu. CSO'nun yardımcı şefi Cemi'i Can Deliorman'ın orkestrayla olan karşılıklı anlayış ve güven'in oturmuş olduğunu gözledim bu konserde. Özellikle Schubert'in 4. Senfoni'si, eserin özündeki zerafet ve duyarlılık iyi yansıtılarak seslendirildi. H.Ü. Ankara Devlet Konservatuvarı'nın lisans bölümünü Meral Leblebicioğlu'nun öğrencisi olarak bu yıl bitiren Batuhan Civelek ile bu konserde birinci flütü çalan deneyimli Günay Yetiz'in eserin başarılı seslendirilişine önemli katkıları oldu. Özellikle genç Batuhan'un gösterdiği etkinlik, elde ettiği tını mükemmeldi.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
24 Ekim 2019, Ankara