Bazen insan hüzün ve mutluluğu aynı anda yaşayabilir. D-Marin Festivali'nin ikinci gecesinde henüz 16 yaşındaki yıldız adayı trompetçi Lucienne Renaudin-Vary (d.1999) trompetini üflerken elde ettiği tınıdan dolayı mutluluğu, piyanist Daniel Kharitonov (d.1998) çalarken yüzünde mahzun ve masum bir ifadeyle bekleyişini izlerken de hüzünlendim.
Sahnede günümüzün önemli şeflerinden Vladimir Ashkenazy ve tabanca gibi bir İngiliz topluluğu, Londra Oda Orkestrası vardı. Adındaki "oda" sözcüğüne bakmayın, duruma göre oda ya da senfonik orkestra boyutunda sahneye çıkan profesyonel bir topluluk. Beethoven'in Prometheus'un Yaratıkları Uvertürü sesçilerin ayar yapmasına olanak verdi. Ardından iki genç yetenek Dimitri Şostakoviç'in kısaca "Trompetli Piyano Konçertosu" olarak bilinen, ağırlığın piyanoda olduğu, trompetin kısa ama zevkli sololarla yer yer sesini duyurduğu konçertosunu seslendirdiler.
Her iki genç sanatçı, D-Marin Festivali'nin sanat yönetmenliğine getirilmiş bulunan Londra merkezli ünlü Harrison-Parrott menecerlik firmasının ortağı Jasper Parrott'un seçimiyle bu konserde birlikte sahneye çıkıp Şostakoviç trompetli konçertoyu seslendirdiler. 16 ve 17 yaşındaki bu iki genç üstün yetenek, H-P firmasının ileriye dönük önemli yatırımlarından... Ama onları, pekala piyanonun ağırlıkta olduğu bir eser yerine, kendilerini tek başına gösterebilecekleri birer eserde dinleyebilirdik.
Bu anlamda, her ne kadar kendisi, festival kitapçığına verdiği röportajda bu eseri çalacağı için çok mutlu olduğunu söylese de, özellikle trompetçi Renaudin-Vary'nin biraz hakkının yenilmiş olduğunu düşündüm. Sadece küçücük bir nefes kaçırması dışında, ilk kez seslendirdiği partileri mükemmel bir tınıyla kulaklarımıza ulaştıran Renaudin-Vary, şu anda zaten az sayıdaki kadın trompetçilerin kraliçesi 37 yaşındaki Allison Balsom'un en önemli rakibesi olacak.
ANKARA'YA NİYET, BODRUMA KISMET...
Belki de, bu genç kızı yeterince dinleyememiş olmaya hüzünlenmemin bir nedeni, geçen yıl onu Ankara Festivali'nin açılışında Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası eşliğinde dinletme olanağının, organizasyonun çeşitli nedenlerle rezervasyonu bir türlü kesinleştirememesi sonucu, firmanın ayırdığı tarihi daha fazla rezerve tutamaması nedeniyle kaçırılmış olması. Şef Orhun Orhon, Renaudin-Vary'ye o denli önem vermişti ki, onun ilk kez seslendirmesi için bestecilerimizden Turgut Pöğün'e özel bir parça sipariş etmişti. Yâni bu genç yetenek, bir solo konçertonun yanı sıra, bir Türk bestecisinin eserinin de dünya prömiyerini yapacaktı. Olamadı!
Niye trompetçiye bu denli ağırlık verdiğimi sorarsanız, böylesi az çıkıyor da ondan. Oysa 15. Çaykovski Yarışması üçüncüsü piyanist Kharitonov gibi, sadece Rus ekolü içinde onlarcası var. Gene de iki üstün yetenekli genci, canlı olarak dinlemek güzeldi. Kharitonov da, özenli, yumuşak bir tuşeye sahip, gelecek vaad eden bir piyanist.
Konserin ikinci yarısında Beethoven'in 5. Senfoni'sini usta şef Askhenazy'in dinamik yorumuyla dinledik. Rus yahudisi olan Askhenazy, 40 yılı aşkın süredir "hanımköylü", İzlanda vatandaşı.. 79 yaşına karşın canlılığından bir şey kaybetmiş değil. Kürsüde top gibi kapanıp, çiçek gibi açılarak, âdeta bir çizgi film karakteri gibi, kendine özgü sahne söylemini konuşturdu. Ses yükseltmenin mümkün olduğunca ayarlanabilmiş olmasının katkısıyla, bir açıkhava konseri olarak 5. Senfoni'den dinleme zevkini aldık. Ama bu konseri keşke doğal akustik bir ortamda, iyi bir salonda dinleyebilseydik diye içimizden geçmedi değil...
TRİO PAX
Bu konserden önce, marinadaki açık-küçük tiyatroda, Trio Pax'ın Fransız bestecilerin eserleri ve uyarlamalarından oluşan programını dinledik. İstanbul'dan üç genç müzisyen, Zeynep Keleşoğlu (flüt), Günsu Özkarar (viyola) ve Meriç Dönük'ün (arp) oluşturduğu topluluk, biraz seslendirme düzeninin yüksek volüm azizliğine uğrasa da, flüt solistinin mikrofonla mesafesini ayarlayıp daha geri çekilmesiyle iç dengesini bulabildi. Üstelik flüt ile arp, sabahın 7'sinde de bir park konseri vermişlerdi. Trio Pax, eğer süreklilik kazanırsa, kendini geliştirmeye aday bir topluluk. Ama bir süre ara verecekleri kesin gibi gibi çünkü arpist Meriç Dönük 7 aylık hamile.
GECEYARISI BELGESELİ
Günbatımı, ardından akşam konseri derken, bir başka yazıda değerlendireceğim fesstival çerçevesindeki sergi açılışı nedeniyle sabah başlattığımız bu "en uzun gün"ü, "Bir Harika Çocuğun Portresi" belgeselinin marinanın içindeki açıkhava sinemasında gösterimiyle ertesi güne taşıdık.
Tamamlanması yedi yıl alan, Eytan İpeker'in yönetmenliğinde yapılan bu filmde kullanılan malzemenin elde edilmesi için İdil Biret'in eşi, sevgili adaşım Şefik Büyükyüksel'in çabalarının yakın tanığı oldum. Ortaya İdil Biret'in kendine özgü kişiliğini ve anıtsallığını, biraz müzik meraklısı yerli-yabancı herkesin rahatlıkla algılayacağı, içeriği ve görsel yönü güçlü bir film çıktı.
Bodrum sâkini müzikseverler, bir gece önce Grieg konçertoda dinledikleri Biret'in yaşam ilkelerini görüp dinlediler bu kez. İkinci cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'den büyük pedagog Nadia Bolunger'e, 20. yüzyıla damgasını vurmuş Alfred Cortot ve Wilhelm Kempff gibi efsanevî piyanist ve eğitimcilerin bugüne kadar pek bilinmeyen görüntülerine tanıklık ettiler. Ardından Andande dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bali'nin İdil Biret'le yaptığı söyleşide, piyanistimiz tüm gerçekçiliğiyle kendi iç dünyasını ve ilkelerini paylaştı.